Seçim sonrası beklentiler
Her ne kadar yerelse de, bir genel seçimi, hatta referandum anlamı yüklenen seçimleri geride bıraktık. Seçimden önce Mart ayı boyunca özellikle bölücülük/Kürtçülük, Suriye, Kıbrıs, Ermeni konuları ve diğer konularda belirttiğim görüşlerimin değişeceğini beklemiyorum. Aksine, seçimlerden alınan sonuçlar ve bundan sonra sırada olan seçimler göz önünde tutulduğunda bu konulardaki tespitlerimin daha da olumsuz bir şekilde devam edeceğini düşünüyorum.
***
Üzerinde durduğum konulardan özellikle Bölücülük/Kürtçülük konusu ön plana çıkmaktadır. Etnik temelde siyaset yapan siyasi partinin, Güneydoğu ve onun uzantısı olarak doğunun doğusunda yerel seçimlerde üstünlük sağlamasıyla, onların daha önce öne sürdükleri özerklik anlayışını, attıkları bazı adımlara yenilerini ekleyerek fiiliyatta uygulamaya koyabilecekleri kıymetlendirilmektedir. Bu düşünceye varmamıza, bölücülerin seçimlerden önceki açıklamaları ve bu konuda yaptıkları düzenlemeleri gerekçe olarak göstermek mümkündür.
Ayrıca iktidardaki siyasi partinin, bu bölgelerde üstünlük sağlamasa dahi, hatırı sayılır bir oy oranına ulaşması, onları bölgede üstünlük sağlama konusunda ümitlendirmekte, bundan sonraki seçimleri de düşünerek, önümüzdeki dönemde daha tavizkar bir politika izlemeleri olasılığını artırmaktadır. Bölgede resmen bir özerklik ilan edilmese de, yerel yönetimler kanunuyla yönetimlere daha fazla yetki verilmesi ve yerel yönetimlerin yetkilerini aşacak muhtemel davranışlarına da göz yumulmasıyla, demokratik özerklik olarak adlandırılan bir uygulamaya geçilmesi beklenebilir.
Bu konuda daha da ileri gidilerek, sözde dört parçalı Kürdistan’ın parçaları arasında, şimdilik kendi ülke sınırları içinde kalmak üzere, gevşek bir konfederasyon arayışına gidecekleri ifade edilmektedir. Zaman içinde bölücü başının durumunda iyileştirme yapılmasıyla, özerklik uygulamalarının artmasıyla, duygusal olarak bölünmenin fiili bölünmeye evirilmesiyle ve devamında KCK yapısının tam olarak uygulamaya konulmasıyla tehlikenin daha da büyüyeceği ve resmi bölünmeye doğru gidileceği değerlendirilmektedir.
Etnik esasta siyaset yapan partiler dışındaki tüm siyasi partilerin, parti ayırımı ve particilik yapmadan, Türkiye’nin varlığı, bütünlüğü ve güvenliği konusundaki bu en büyük tehlike karşısında hassasiyet göstermeleri ve birlikte hareket etmeleri elzem görülmekte ve beklenmektedir.
***
Kıbrıs konusunda da, birleşik bir Kıbrıs oluşturulması kapsamında müzakereler devam etmektedir. Bu konuda iktidarın dışındaki hiçbir siyasi partinin ortaya ciddi bir görüş koymadığı, Türkiye’nin ve KKTC’nin güvenliği, itibarı, güvenirliği ve menfaatleri hususunda, bugüne kadar elde edilen kazançların ve bu uğurda verilen mücadelelerin hiçe sayılarak, sürdürülen müzakerelerin uzaktan seyredildiği görülmektedir. İktidarın da dış baskılar, telkinler ve teşviklerle bu müzakereleri desteklediği dikkate alındığında, geriye Annan Planı’nda olduğu gibi, ümitlerimizin, Rumların yine olumsuz davranışına kaldığı gözlenmektedir. Bu konuda da milli düşüncelerimizin ön plana çıkması için, başta anayasal mekanizma olmak üzere, medyanın, üniversitelerin, STK’ların duyarlı davranarak faaliyette bulunmaları gerekli görülmektedir.
Suriye’ye ilişkin, üst düzey yöneticilerin, güvenlik konusunda alınacak tedbirlerle ilgili yaptığı, kamuya sızan görüşmelerinden anlaşıldığı kadarıyla, bu konuda daha ciddi, tutarlı, sistematik ve bilimsel bir yaklaşım sergilenmesine ihtiyaç olduğu düşünülmekte, Suriye politikasının maceradan uzak bir anlayışla yeniden ele alınmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Ermenistan’la ilişkilerin düzeltilmesi konusunda, önümüzdeki seçimlerde de dışarıdan desteğin devam etmesi için, dış güçlerin telkin, teşvik ve tavsiyeleriyle tavizkar bir politika izlenmesine devam edilebileceği düşünülmektedir.
Irak’ın kuzeyindeki yapıyla ilgili politikalarda, iç siyasetteki bölücü/Kürtçü hareketlerin dikkate alınmasında fayda görülmektedir.
Ukrayna’yla ilgili tutumda, Batı ve NATO’yla birlikte hareket ederken, Rusya’yla ilişkilerin zedelenmemesine dikkat edilmesinin, Kırım’daki Türklerin durumunun bu denge de göz önünde tutularak ele alınmasının ve onların Türkiye’ye olan güven duygularının zedelenmemesine özen gösterilmesinin gerekli olduğu kıymetlendirilmektedir.