Seçim manifestosu... Ya da dejavu...

Kayseri'den seslendi Tayyip Erdoğan;

-Bu muhalefet size ne vaat edecek ki?

Soru siyaset ve iletişim bilimi açısından evlere şenlik aslında..

Düşünsenize, ülke beka sorunuyla karşı karşıya..

Ekonomi, dış politika ve bölgesel gelişmelerdeki sıkışmışlık orta yerde..

Ve ülkeyi 15 yıldır yöneten, tüm bunların sorumlusu bir iktidarın sorusuna bakın;

-Bu muhalefet size ne vaat edecek ki?

***

Daha ne vaat etsin? Ülkeyi bu hale getiren bir siyasi kadrodan ve siyasetçiden kurtarmayı vaat ediyor.. Sebebi ortadan kaldırıp, huzuru, refahı vadediyor..

Kaldı ki, 15 yıl yönettiği ülkenin 'Beka sorunu' ile karşı karşıya olduğunu itiraf eden bir iktidar varken, Allah aşkına, aklı başında bir siyaset bilimci bana söyler mi, bu muhalefet daha ne vaat etsin..

Ve yine kaldı ki, Tayyip Erdoğan kendisi de söylüyor;

-Bunların tek vaadi Tayyip Erdoğan'ı indirmek..

E yani.. Türkiye'nin bugünkü halinin sorumlusunu iktidardan indirmekten daha ciddi bir siyaset vaadi olabilir mi?

***

Erdoğan'ın bunları söylediği toplantıların ardından süper medyamız atıyor başlıkları;

-İŞTE AK PARTİ'NİN SEÇİM MANİFESTOSU..

Neymiş o? AKP'nin vaatleriymiş.. Bunun için televizyonların 'SON DAKİKA' girmesine, gazetelerin 'MANŞET' atmasına gerek yok ki..

Bakın ben size 'Ak Parti Manifestosu' dediğiniz şeyin, 16 yıl önceki halinden bir örnek vereyim;

Yer İzmit.. Tarih Mayıs 2002.. Dönemin iktidarına ne diyor Tayyip Erdoğan;

-Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın. Önüne niye engel koyuyorsun? İnşallah biz hükümetimizi kurduğumuzda, bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz.

Al sana 16 yıl önceki manifesto.. Ve dön bak bakalım bugün tablo ne? O gün manifesto vererek karşı çıktığı tablodan beş beter.. Dolayısıyla, bırak gazeteci yanımı, bir vatandaş, bir seçmen olarak, bir, 16 yıl önce verdikleri söze, bir de bugünkü hale bakıyorum, ı ııh, manifesto falan değil bu.. Olsa olsa her seçim beni kandırmaya yönelik tekerlemeler..

***

Dönelim o soruya;

-Bu muhalefet size ne vaat edecek ki?

Gelin ara başlık atıp devam edelim..

***

Borç kaderin değil, siliyoruz!

Aslında alıştılar yıllardır, projesiz muhalefete.. Ama kazın ayağı bu kez öyle değil..

İlk cevap geldi..

Nereden? İYİ Parti'den..

Meral Akşener, ekonomi çevrelerindeki saygınlığı bilinen Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz'ı aldı yanına ve dedi ki;

- BORÇ KADERİN DEĞİL, SİLİYORUZ!

4.5 milyon vatandaşımızın kredi, kredili mevduat borçları büyük sıkıntı.. Dedi ki Meral Akşener, "Hepsini devlet olarak satın alacağız.. Borçları sileceğiz.. Bazılarının yüzde 80'ini silip, 10 yıl vadeye yayacağız.."

Bir kalemde 8 milyar liralık bir hamle bu.. Ve 4.5 milyon eve nefes aldıracak.. Hangimizin telefonuna mesajlar gelmiyor ki varlık şirketlerinden.. İşte bu kâbusa "Son vereceğim" diyor Meral Akşener..

Üstelik öyle atıp tutarak değil.. Bu 8 milyarı nereden bulacağını tane tane anlatarak..

***

Sonuçta iktidar sordu, muhalefet yanıtladı..

Bir süredir ısrarla, "Siyasette taşlar yeniden yerine oturuyor" diyorum ya, bu da bir örnek..

Artık meydan boş değil.. Artık, sadece iktidara saydıran değil, vatandaş için somut adımlar ortaya koyan bir muhalefet var..

O yüzden, bu yeni durum başarıya, kazanmaya en yakın olanı da işaret ediyor..

Ve bu garip diyor ki, tüm seçmenler sandığa giderken hesabını buna göre yapmalı..

Somut planlara, programlara göre değil de, hamasete kanarsak, Haziran'dan sonraki seçimde de, iktidarda aynı sesi ve aynı soruyu duyabiliriz;

-Bu muhalefet size ne vaat edecek ki?

Türkiye'nin 15 yıldır süren bir kısır döngüden kurtulmaktan, artık bir üçüncü yol bulmaktan başka şansı yok..

Herkes milletvekilliği seçimlerinde partisine oy verebilir.. Ama Cumhurbaşkanlığı sandığında, ülkeyi ve bizi, bu tekerlemelerden ve bu kısır döngüden kimin çıkaracağına inanıyorsa oraya yönelmeli..

Türkiye'nin yüzde 65'i bulan ve 15 yıldır olduğu gibi, "Bir ambleme" asla mühür vurmayacak olan sosyo-politik gerçeğini görmek ve hesabı iyi yapmak lazım..

Egoları tatmin için sahneye çıkanlara değil, kazanacak olana yönelmeli..

Başka yolu yok..

***

Dın dı dın dın... Best FM...

Konuşan Türkiye'nin enerjik sesi, sevgili kardeşim Ufuk Karcı.. Telefonla ulaşamadığın zaman, Ankara'ya geldiğinde içebileceğin bir çayımız var, biliyorsun..

29 yıllık meslek hayatımda ne ekranımı, ne yazdığım köşemi, ulaşmakta zorlandığım birine mesaj göndermek için kullandım..

O yüzden, radyodan "Murat İde'ye ulaşamıyorum" anonsunu duyunca şaşırdım..

Demek, mesleğin değişen genetiğine dair, daha öğrenecek çoook şeyimiz var..

Selam eder, küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden öperim..

Yazarın Diğer Yazıları