Sebze ticaretinden kim kârlı çıkar?
Aman Allahım!.. Dünya Enerji Kongresi'nin ardından Rusya ile varılan anlaşmalar yere göğe sığdırılamıyor. İçe dönük yapılan algı operasyonlarına ve düzülen methiyelere bakarsanız; sanki çağ kapatıp yeni bir çağ açtık...
Tamam!.. Türk Akımı'na, nükleer santrallere, doğal gazda indirime, tarım ürünlerinde sınırlamanın kaldırılmasına, vize serbestisine, Rus turistlere hiçbir itirazımız yok. Ancak, bence bütün bunlardan daha stratejik ve daha önemli olanı; Rusya'dan hava savunma sistemimiz için teklif alacağımıza ilişkin gelişme.
Belki de unutmuşsunuzdur; (benim aklımdan hiç çıkmıyor-aht-) hava savunma sistemi ile ilgili ihale, Çin'in kazanmasına rağmen, iptal edilmişti. Başkan Obama, Erdoğan ile telefonla yaptığı konuşma esnasında elindeki beyzbol sopalı fotoğrafları basına servis etmesinin ardından!.. Yeni ihale için bir taraftan ABD'ye göz kırpılırken diğer taraftan millî üretim türküleri çalınıyordu. Sonraa!.. Unutuldu gitti. Şimdi görülüyor ki Rusya ile yeni bir dönem başlıyor!.
Erdoğan-Putin görüşmesinin ardından verilen mesajlar; ABD'ye, Batı'ya ikaz mahiyetinde mi?.. Türkiye stratejik bir değişikliğe mi gidiyor?..
Varılan anlaşmalarla buna karar verilir mi?..
Dış politikada görünen/söylenen unsurlardan daha çok önemli olanı görünmeyen/söylenmeyenlerdir. Erdoğan-Putin zirvesine bakıyoruz; Türkiye'ye Suriye (Fırat Kalkanı) ve Irak (Musul operasyonu) konusunda açık kuvvetli destek yok. PKK/IŞİD terör örgütleri ile mücadele konusunda destek yok. Rusya'da faaliyet gösteren PKK/YPG büroları hakkında tek kelam yok. Ne var? Domates ve Rus güzeller karşılığında stratejik ticarette aslan payını kapmışlar!..
Tüm bunları, "aslında ne oluyor" sorusunu duayen Büyükelçi Onur Öymen ile konuştuk. Öymen, gidişatın perde arkasını aralayacak çok önemli açıklamalar yaptı YENİÇAĞ'a. Şöyle;
Hava Savunma Sistemi
"Savunma sanayisinde Türkiye'nin Çin ile yaptığı hava savunma anlaşması çok rahatsız etmişti Batılıları. Şimdi bunun da rahatsız etmesi ihtimali kuvvetli. Batı ile Rusya'nın en gergin olduğu dönemde savunma iş birliği anlaşmasının Batı'da bir sıkıntı doğurması ihtimali var.
Kopuş sinyali değilse de NATO'ya Avrupa'ya daha doğrusu Amerika'ya 'biz çaresiz değiliz siz bizi engellerseniz başka seçeneklerimiz var' mesajıdır bu.. Bunlar biraz bilek güreşi gibi.
Diğer kararlar NATO'ya ve ABD'ye bir ikaz mı?
Boru hattından Avrupa'ya gidecek gaz konusunu Türkiye ve Rusya arasında yapılan anlaşma ile sonuçlandırmak kabil değil. Türkiye Rusya kısmını sonuçlandırabilirsiniz. Ama Avrupa'ya gönderilmesi için Avrupa ile ayrıca anlaşma lazım. Türkiye'nin tarım ürünleri ihracındaki sıkıntıların giderilmesi Batı'yı ilgilendiren bir konu değil. Türkiye ile Rusya arasındaki eski duruma dönmüş oluyoruz. Türkiye ile Rusya Suriye konusunda ne ölçüde nerede anlaştılar orası belli değil. PYD'den bahis yok. Türkiye'nin en duyarlı olduğu konulardan biri PYD konusudur, Kürt koridoru konusudur, PKK konusudur. Bunlardan açık bir somut bahis yok. Umumi laflar. Fırat Kalkanı meselesinde de Putin'in ağzından Türkiye'yi çok memnun edecek tarzda bir laf duymadık.
Anlaşmaların Suriye ve Irak operasyonlarımıza etkisi
En azından Rusya'nın karşı çıkmaması önemli Türkiye'nin oradaki operasyonlarına. Başika'dan bahis yok, PKK'dan bahis yok, PYD'den bahis yok. Öyle anlaşılıyor ki hem bu nükleer santral işinde Türk Akımı projesinde sağlanan avantajlar Rusya açısından Rusya'yı diğer konularda fazla böyle muhalif bir ülke görünümü sergilemekten alıkoymuştur. Zaten yeterince itiraz eden ülke var diye bu konularda bir de Rusya'nın onların yanında yer almasının bir manası yok. O bakımdan Rusların yaptığı kendileri açısından mantıklı. Onlar en çok önem verdikleri konulara bakıyorlar. Belli ki Rusya'nın birinci önceliği Suriye'de Tartus'a sürekli bir üs kurmak. Batı'yı da çok rahatsız eden bir durum bu. Fakat Türkiye'nin de buna itiraz etmediği anlaşılıyor. Böyle bir tablo. Esad'dan hiç bahis yok. Esad'lı geçiş gibi laflar hiç edilmemiş. Burada esas duymak istediğimiz konuların pek çoğu açıklığa kavuşmadı. Bir tanesi geçiş döneminde Esad ile iş birliği yapılıp yapılmayacağı. İkincisi PYD konusunda Rusya'nın tutumunun ne olduğu mesela Moskova'da PYD'ye ofis açtırdılar. Kapatacaklar mı o ofisi? Veya PYD ile PKK'nın bağını kabul ediyorlar mı? Bunlardan bahis yok. PKK ile mücadelede Türkiye'nin yanındalar mı özellikle Kuzey Irak'ta Başika konusunda nedir Rusya'nın tutumu? Bu konuların cevabını alamadık henüz.
Temel dış politika tercihlerini bugünkü sıkıntılara bakarak değiştirmenin maliyeti de büyüktür. O zaman başka konularda da Rusya'ya bağımlı hale gelebilirsiniz. Rusya ile iş birliği iyidir, önemlidir ama bunu böyle Türkiye'nin kamp değiştirmesi, bir köşeden bir köşeye gitmesi gibi görmemek lazım."
Erdoğan neden böyle konuşuyor?
Onur Öymen, Erdoğan'ın dün Irak'a yaptığı sert çıkışı "biz bildiğimizi okuyacağız" sözlerini de ayrıca değerlendirdi;
"Musul'da Türkiye'nin tarihi bağları var, kuşkusuz oradaki Türkmenler var. Ama Kerkük mesela, Barzani tarafından işgal edildiğinde onlara tepki göstermedik. Halbuki esas kırmızı çizgimiz oydu. Üstelik Kuzey Irak'ta Kandil'e karşı hiçbir kara operasyonu yapmazken Musul vesilesiyle Başika'da bir askeri birlik bulundurmak biraz izahı kolay olmayan bir durumdur. Türkiye'nin Kuzey Irak'taki birinci önceliği PKK'nın oradan bertaraf edilmesidir. Bunu ikinci plana atıp da Musul'u ön plana çıkarmak ve 'orada eğitim veriyoruz Musul'u kurtaracağız' demek ne derece doğru bir dış politika olur bilmiyorum. Ama hiçbir koordinasyon sağlanmadan sen oradan gir Musul'a, ben buradan gireyim orada fiilî bir durum yaratayım diye düşünenler varsa bunlar çok gerçekçi değil. PKK'yı tasfiye edeceksiniz. Bizim PKK ile mücadelede birinci önceliğimiz Kuzey Irak'tan PKK'yı tasfiye etmektir. Bunu ikinci plana bırakacak halimiz yok bizim hiçbir şekilde.
O bölge o kadar karışık ki. O bölge ile yapılacak en büyük yanlış, yarın şöyle olacak böyle olacaktır demek. Orta Doğu özellikle kaygan bir zemin. Yarın ne olacağını kimse kestiremez."