Savaşa girmeden prestiji korumak
Suriye’nin Türk uçağını düşürmesinin ardından birçok gelişme yaşandı. Yaşanan süreçte savaş çığırtkanlığı yapanların yanında, uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etmeyi savunup, savaş felakettir anlayışıyla sessiz kalınmasını önerenler de oldu. Ancak bunlardan hiçbiri, Türkiye’nin prestijini kurtarmaya yönelik değildi.
Ortada çeşitli iddialar bulunmasına rağmen bu olayda Türkiye, uluslararası hukuk açısından haklı durumdadır. Ancak Türkiye’nin bundan sonraki hareket tarzı, Suriye’nin tutum ve davranışına bağlı olacaktır. Türkiye uluslararası alanda gerekli girişimleri yapmış ve haklılığı ortaya çıkmıştır.
NATO, 4. Madde gereği danışma mekanizmasını çalıştırmış ve yaptığı toplantıda Suriye’yi kınamıştır. Kınama, haklı olduğumuzu gösterir. NATO ayrıca, güneydoğu kanadında gerginlik olduğunu, durumun takip edileceğini, Türkiye ile dayanışma içinde olunduğunu ve destekleneceğini açıklamıştır. Bu durum, ittifakın Türkiye’nin arkasında olduğunu gösterir. Ayrıca dost ve müttefik ülkeler de desteklerini ifade etmişlerdir. Ancak BM’den Rusya ve Çin faktöründen dolayı net bir tavır görülememiştir. Genel Sekreter sadece sakin hareket etmemizden dolayı memnuniyetini ifade etmiştir.
***
Yaşanan olayda Suriye’nin, Türkiye’nin politikaları ve muhaliflere verdiği destek karşısında misilleme bir davranış sergilediğini söylemek mümkündür. Hatta Esad’ın savaşı bile göze alarak içerideki sorunu, bir dış sorun yaratarak dayanışma sağlayıp rejimi ve yönetimini kurtarmaya çalıştığı da söylenebilir. Ancak bu davranış tarzını kendi gücüne dayanarak değil, arkasındaki özellikle Rusya ve İran ile Çin’in desteğiyle gerçekleştirdiği de bir gerçektir. Esad’ın bu yöntemle iktidarını bir müddet daha sürdürmesi mümkün görülebilir. Ancak sürekli kılması artık zordur. Eğer Rusya, Esad’dan sonra kesintisiz bir şekilde, kendisiyle işbirliği içinde hareket edebilecek bir yönetimin iş başına gelebileceği kanaatine varırsa, Esad’a olan desteğini çekebilir, ancak Suriye’ye olan desteğini devam ettirir. Çünkü Rusya için önemli olan iktidardaki yönetim değil, Suriye’deki etkinliğinin devam etmesidir.
***
Bundan sonraki gelişmeler, Suriye’nin tutum ve davranışına, bunu belirleyecek başta kilit ülke Rusya olmak üzere İran’ın ve Çin’in Suriye’ye olabilecek telkinlerine bağlı olacaktır. Eğer Suriye, hatalı olduğunu kabul eder, olayın merkezi yönetimin değil, bölgedeki ünitenin inisiyatifi ile gerçekleştiğini, gerekli araştırmanın yapılacağını söyler, özür diler ve tazminat da ödeyebileceğini beyan ederse, olayın seyri değişir ve bir yumuşama yaşanabilir. Esad’la yapılan son gazeteci görüşmesinde pişmanlıktan söz etmesi ve tırmanışı önleyici beyanları, yumuşama olabileceğine işaret olabilir.
Ancak Suriye katı bir tutum sergilerse, Türkiye uluslararası ortamda gerek etik açıdan, gerekse hukuk açısından ne kadar haklı olursa olsun, mevcut gerçekler, Türkiye’nin bölgesel ve küresel kamuoyunda sarsılan prestijini yerine getiremez.
Suriye’ye uluslararası bir fiili müdahale beklentisi, ABD’de yaklaşan seçimler, Avrupa’nın yaşadığı ekonomik kriz, Rusya ve Çin’in engellemeleri, İran’ın bölgesel etkinliğini kaybetmek istememesi düşünceleriyle zor görünmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin kendi prestijini kendisinin sağlaması, ancak bunu yaparken de genel bir savaşa sebep olmaması önem arz etmektedir. Çünkü Suriye ile genel bir savaş, Batı’nın kendisinin yapamadığını Türkiye’nin üstlenmesi ve Türkiye’nin de vekâleten savaşan ülke durumuna düşmesi demektir. Haklı durumdan zor duruma girmesi demektir. Başta PKK olmak üzere teröre kendi eliyle yeni ortamlar oluşturması demektir. Bloklar arası gerginlikte hedef haline gelmesi demektir. Bölgedeki mezhep savaşının Türkiye’ye de sıçraması demektir.
***
Türkiye’nin genel bir savaşa sebep olmadan prestijini sağlayabilmesi için, ilan etmiş olduğu değişen angajman kuralları kapsamında, bundan sonra olabilecek, tehdit olmasa dahi tehdit olarak algılanabilecek her türlü ihlale misliyle karşılık vermesi gerekir.
Türkiye ayrıca, bilerek ve isteyerek, Suriye hava sahası veya karasularını ihlal etmeli, kendisine düşmanca tavır sergilendiği gerekçesiyle, bu tavrı sergileyen askeri üniteye anlık taarruz ederek etkisiz hale getirmelidir. Bunu yaparken, radarları körletme, sistemleri bozma gibi elektronik ön tedbirler başta olmak üzere her ihtimale göre ve her imkânı kullanıp tedbirler alarak, kendisine olabilecek zararı da önlemelidir. Prestij ancak bu veya buna benzer eylemlerle yeniden tesis edilebilir.