Saray’da, Suriyeli mülteciler mi barınacak?
Uluslararası alanda, Türkiye’nin olumlu imajını iş başındakiler fütursuzca silerken, dünyayı umursamayan, Kaç-Ak Saray mukimi grup, çok mutlu. Dünya basını, bu Suudi özentisi ve taklidi ihtişamla, dalga geçiyor. Geçmez mi? Onlar, bizler gibi, korkudan, terbiyeli dalga geçmiyor. Hem de ne dalga. Bin odanın, Suriyeli mültecileri barındırmak için yapıldığı falan ileri sürülüyor. Yazmak bile midemi bulandırıyor. Böyle olur görgüsüzlük. Bir de kirada oturduğunu söylemiş, başbakanlığı döneminde... İyi de Başbakanlık konutu yok muydu, neden orada oturmadın. Hoş, kiradaki evinin de kirasını, kim verdi ki?
Ama biz, sazan olduğumuz için, nasıl olsa, aylık maaşa 30 lira zam alıp, bizi güdenlerin, altın varaktan tuvalete yapmasıyla gurur duyarız. Ancak ne olduğumuzu bilmemiz gerek. Kendimizi tanımlamadan önce, sistemi belirleyelim. Halkına hesap vermeyen sisteme, demokrasi denmez, denilemez. Adaleti olmayana, birbirinin özel işlerine burnunu sokan sistemlere, hele hele hiç demokrasi denmez. Halk yerine, güdenleri koruyan sistemlere de, demokrasi denilmez.
Mustafa Kemal’in ölüm yıldönümünde bunları yazmak ne acı ve garip. Konu üzerinde, iki satır da olsa, yazmak içimden gelmiyor. Ne yazayım? Yaklaşık bir asır önce, temelimizde Araplık olduğunu fark eden, dünyanın en zeki insanı olmasını mı? Yoksa dinin, her dönemde ülke geleceğini, çıkarlar için kullanıldığını fark edişini mi? Birilerinin ona, büyük adam demesi, onu ne yükseltir, ne de küçültür. Zaten, onların anlayamayacağı, akıllarının almadığı ve almayacağı ölçüde, Milliyetçi ve vatanperverdir. Açın bakın, düşmanı Osmanlı bile kabullenmemiş mi? Ama Türkiye gerçek anlamda, geri dönülmesi çok zor olan parçalanma sürecine girmiştir. Bu sürecin tamamlanması İmralı ile eş başbakanlık sisteminin oluşturulması ile gerçekleşecek. Emin olun.
ABD bu süreçte Karagöz perdesi arkasında kukla oynatıcısıdır. Benim içimi sızlatan, sanki konu üzerinde, herhangi bir rolleri veya etkileri varmış gibi, birilerinin televizyonlara çıkıp ahkâm kesmesi. Eser hazır, figüranlar ve herkes, üzerine düşen rolleri oynamaktadır. Önümüzdeki seçimlerde İmralı’daki bebek katili de çıkıp, seçimlerden tek başına iktidar çıkaramayacak olan ampulcülerin koalisyon ortağı olacaktır. Yazılı senaryo bu. Subaylar, aydınlar, hocalar hep bunun için tutuklandı. Ortalık cahillere kalsın diye. Bunun için, ordu her türlü tezgâhla, sahneden uzaklaştırıldı. Allah bizi, herhangi bir komşumuzla yakın bir tarihte çarpıştırmaz inşallah.
Kıbrıs, senaryoya, Rumların ısrarı ile eklenen ilave bölüm. Deniz Kuvvetleri Komutanı da bir şeyler söylemiş. Onlar söyler ama madenciler hesabı, ölen benim çocuklarım. Suriye projesi çöktü. Irak çöktü. İran çöktü. Mısır çöktü. Sonuçta onları karıştırmada maşa rolü oynayan benim ülkem de çöktü. Cilamız muhteşem. Ama içimiz boş. Ermeni lobisi oldukça aktif. Ülkeyi paramparça hale getirip satarlarken içeride herkesin oturup seyretmesi karşısında yurt dışındaki Türklerin içinde de bu Türk düşmanı lobilerle mücadele isteği kalmadı. Niye kalsın ki? Siz dağıtın onlar toplamaya çalışsın.
Bu hafta içinde ABD Başkan Yardımcısı Biden Ankara’ya gelecek. Göreceğiz Biden’ın Erdoğan’dan ne kadar özür dilediğini. Bu iş bir yanlış anlaşıldım lafı ile geçiştirilecektir emin olun. Tersi bile olsa bu kadar gecikmiş bir özür dileme nelere mal oldu ki? Bakın İsrail aldı başını gidiyor. ABD seçimlerindeki başarısının ardından tüm dünyaya meydan okuyor. Tüm plan, tüm proje tuttu. İran, Suriye düşmanlıkları da bitiyor. Bakalım ne olacak yakın bir tarihte. Bu yıl sonuna kadar Türkiye aynı batmaya başlayan gemi hesabı, yüzmesini sağlayan tüm hava yastıklarını patlatarak dalışa geçebilir. Ama siz aldırmayın. Açılıp saçılın, ticaretinizi yapın. Devlet malı deniz türküleri söyleyin ne diyeyim.
Kobani’ye geçen peşmergeler, katil sürüsü IŞİD’i süremedi. İçeride ekonomi rezalet. Hükümet yeni kaynak yaratmak için her şeyden para almaya çalışıyor. Petrol dünyada düşerken ne hikmetse Türkiye’de sabit. Avrupa ekonomisinin ve dünya ekonomisinin yaşadığı krizden yararlanması gereken Türkiye, ne hikmetse krize girmeden, kriz geçirmiş kadar sarsılmış çıkıyor.