Sarayda ikinci "keşke" sıkıntısı!...
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'in, Doktor Devlet Bahçeli'yi bombalayan açıklamaları ile haftaya sıkı bir giriş yapmıştık. Ne oluyordu?.. Yoksa, Cumhurbaşkanlığı görünümlü başkanlığı getiren Anayasa değişikliği paketi güme mi gidiyordu?.. Ankara'nın klasik Salı'sında AKP ve MHP grup toplantılarında yapılan açıklamalarda gördük ki; sıkıntı yok. Durmak yola devam!.. Grup toplantılarından sonra AKP ve MHP cephelerindeki hava, "Pürüz olsa liderler bir araya geleceklerini açıklamazdı" şeklindeydi. Peki,Tuğrul Türkeş'in gündeme bomba gibi düşen açıklamaları neyin nesiydi?.. Oraya geçmeden önce, saray ve AKP cephesindeki son duruma göz atalım;
OHAL süresi ile ilgili iktidar cephesinde dışa vuran çatlak umarım gözünüzden kaçmamıştır!.. Erdoğan, "OHAL belki 3 ay, belki 3 ay daha uzayacak" diyor. Binali Yıldırım, OHAL'in referandumdan önce kalkacağını dillendiriyor. Tuğrul Türkeş, Nihat Zeybekçi de istemezükçülerden. AKP'deki görünür çatlamadan sonra Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş orta yoldan devam etti, "gerektiği kadar uzar" mealinde.
Sonda söyleyeceğimiz yine başta söyleyelim: Başkanın adamları arasında büyük bir kavga yaşanıyor. Hatırlar mısınız?.. Kısa bir süre önce kaleme aldığım yazıda, Cumhurbaşkanlığı ikinci yardımcılığı konusunda Binali Yıldırım'da ısrarcı olanlara "Acele etmeyin. Sürprize hazır olun" demiştim. Merdiven usulü (!) gidelim;
Saray kaynakları, Erdoğan'ın, aynı Davutoğlu'nda olduğu gibi Yıldırım'da da büyük pişmanlık duyduğunu ifade ediyor. Davutoğlu'nun azledilme sürecinin başında olduğu gibi, Erdoğan'ın sık sık "Keşke Binali Yıldırım'ı Başbakan yapmasaydım" dediği Saray kulislerinde açıktan konuşuluyor. Zaten, uzun süredir damat Berat Albayrak'ın Binali Yıldırım'ı "hiç takmadığı", "partide ve Bakanlar Kurulu'nda gerçek söz sahibinin Berat Albayrak olduğu" konuşuluyor. Saray kaynakları, hükümet icraatlarında tüm kararların Erdoğan'a gitmeden son onayı Berat Albayrak'ın verdiğini söylüyor.
Erdoğan ile Yıldırım'ın arasının açılma süreci OHAL süresi tartışmasında önce. Şöyle;
*Erdoğan'ın, "özel sektöre yönelik uygulamaları yüzünden" Yıldırım hakkındaki rahatsızlıklarını sık sık dile getirdiği,
*Erdoğan'ın, cinsel istismar yasasıyla ilgili olarak medya aracılığıyla çekilme talimatı vermesinin Başbakan'da yarattığı rahatsızlık.
AKP cephesinde Erdoğan ile Yıldırım arasındaki büyük muhabbettin sona ermesine an gözüyle bakılıyor. AKP, gruplara ayrılmış halde. Ekonomik kriz derinleştikçe "Günah keçisi Binali Yıldırım olacak" diyenlerin sayısı AKP'de her geçen gün artıyor. Bu arada AKP içinde byLock'cu Bakan ve milletvekili sayısında artan rakamları da duyarsanız sakın ha şaşırmayın!.. Berat Albayrak, Cumhurbaşkanı yardımcısı olmadan 'Milli Mutabakat Hükümeti'nin Başbakanı olması da kimseyi şaşırtmasın. Saray kaynakları, iddialı bir şekilde "Kritik kararlarda Devlet Bahçeli'ye sorulup onayı alınmadan kesinlikle adım atılmıyor" diyor.
Dönelim Tuğrul Türkeş'in şok açıklamalarına... Merdiven usulü gidin!.. Top yekun, koltuk kavgası referandum öncesi başladı!.. En acı olanı; Erdoğan, Türk milliyetçilerini manivela olarak kullanıyor. Referandumdan sonra da Vefa'ya boza içmeye gidenler çok olacak!..
Bir de!.. Suriye konusunda giderek yükselen hamaset ve Erdoğan-Bahçeli paralel söylemlerine dikkat!.. Ne diyelim? Yerim dar!.. Sabah ola hayrola!..
Suçu yine Lozan'a attılar!..
CHP Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara, YENİÇAĞ'ın ısrarlı yayınları ile gündemden düşürmediği Ege'deki adalarımızın Yunan işgalini TBMM gündemine taşımıştı. Kara'nın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na yönelttiği yazılı soru önergesine cevap geldi. Somut belgelerini gün ışığına çıkardığımız Yunan işgallerine Çavuşoğlu öyle cevaplar vermiş ki hayret edeceksiniz. Hem de suçu yine Lozan'a atarak!.. Yunan işgaline cevap veremeyerek!.. Şöyle;
"Türkiye ile Yunanistan arasında Ege'de birbirleriye bağlantılı bir dizi sorun bulunmaktadır. Ege'de bazı adacık ve kayalıkların aidiyeti de bununla bağlantılı olarak Türkiye ile Yunanistan arasında geçerli bir uluslararası anlaşmayla tespit edilmiş deniz sınırlarının bulunmaması da bu sorunlar arasında yer almaktadır.
Ege Ada'larının aidiyetine ilişkin temel uluslar arası belgeler, 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış Antlaşmalarıdır. Bu antlaşmalar, adaların egemenliği ve silahsızlandırılmaları ile ilgili ayrıntılı hükümler ihtiva etmektedir. Bu itibarla sorun, Lozan ve Paris Antlaşmalarının ilgili maddelerinin yorumu ile alakalı hukuki bir meseldir.
Bilindiği gibi, Ege meseleleri Yunanistan ile aramızda mevcut diyalog kanalları çerçevesinde tüm yönleri ile ele alınmaktadır. Ülkemiz bu sorunların tümüne uluslararası hukuk çerçevesinde hakkaniyete uygun ve ülkemizin temel hak ve menfaatleri gözetilerek diyalog yoluyla çözüm getirilmesini arzu etmektedir.
Ege sorunlarının çözümü konusunda izlenen ve sadece Hükümetimiz döneminde değil,bu sorunların ortaya çıktığı ilk andan itibaren benimsenen bu politikamızda herhangi bir değişiklik yapılamamıştır.
Ülkemizin bu mesele dahil, tüm Ege sorunlarına ve bunların çözümüne ilişkin görüşleri, Bakanlığımın 1996 yılından bu yana yaptığı muhtelif açıklamalarla kamuoyumuzla paylaşılmış, bu çerçevede Yunanistan'ın statüsü tartışmalı coğrafi formasyonlar üzerinde yaratması muhtemel fiili durumları kabul etmeyeceğimiz de teşebbüs edilmesi halinde bunların hukuki açıdan bir sonuç doğurmayacağı duyurulmuştur.
Ak Parti Hükümetleri dönemlerinde, Ege'deki adaların hukuki ve fiili statüsünde hiçbir değişiklik olmamıştır."
Mevlüt Çavuşoğlu'nun bu cevabı sizi ne kadar tatmin etti?.. Bilemem ama ben aynen yer verdim!.. Milletin aklı ile alay etmeye tam gaz devam ediyorlar...