Sandıkta intihar!

Hemen herkes, 2014 yerel seçim sonuçlarının Türkiye’nin bundan sonraki istikametini belirleyeceğini söylüyordu. Türkiye’ye dışarıdan bakanlar ise seçimlerin bir güven oylaması hatta referandum olarak görüldüğünü belirtiyordu.
Amerika’nın Sesi Radyosu, “Seçim sonuçları ne olursa olsun uzmanlar, bu sonuçların Türkiye’nin siyasi geleceğinde derin izler bırakacağı tahmininde bulunuyor” diyordu.
İlk sonuçlara bakıldığında yüzde 15’lik oy oranına göre AKP’nin 2009 yerel seçimlerine göre oylarını artırdığı anlaşılıyordu.

***

CHP’nin tamamen, MHP’nin ise kısmen “iktidarın hırsızlık imajı” üzerinde durduğu seçim kampanyalarının başarı için yeterli olmadığı görüldü.
İktidarın bunca yolsuzluğuna, hukuk tanımazlığına ve Türkiye’yi Türkiye olmaktan çıkaracak siyasi eylemlerine rağmen, CHP ve MHP’nin AKP’yi mağlup edememesi, hem liderlerinin liderlik potansiyeli hem de vizyon sahibi olmamaları ve buna bağlı olarak Türkiye için bir alternatif olarak görülmemelerine bağlanabilir..
Fakat Başbakan’ın oğlunun evinde sıfırlanan paralara rağmen ve Türkiye’yi kendi uydurdukları gerekçelerle bir savaşa sürükleyecekleri anlaşıldığı halde AKP’nin sandıkta hezimete uğramamasının açıklaması sadece bunlar olamaz.

***

Elbette, yıllardır sürdürülen tarikat ve cemaat eğitiminden geçen halkın, bakan çocuklarının evlerinde bulunan paraları da hırsızlıktan elde edilmiş olarak görmediği, bu paraların siyasi ve hatta dini amaçlar için kullanılacağına inandığı veya inanmasa bile bunu devlet yönetememenin bir gerekçesi olarak değerlendirmediği ortaya çıktı.
Esasen yıllardır verilen eğitimin temeli Türkiye’nin bir Darül İslam değil Darül Harp olduğuna dayanıyor. Darül Harp denilen bir yerde de hırsızlık, hatta cinayet bile mübah görülür. Tabii iktidara oy veren bütün seçmenlerin bu inanışta olduğunu söylemek yanlış olur. Ama hırsızlığa bile ses çıkarmamayı sağlayan psikolojik ortamı bu fikre sahip insanlar hazırlamıştır.

***

Alelacele sosyolojik bir analiz yapmaya girişmek yerine kısa yoldan Türk halkının nasıl bir karar verdiğini Trabzon’dan hazin bir örnekle anlatmaya çalışayım..
Trabzon’da silah bulundurmaktan aranan elli dört yaşındaki Sultan Kandemir, oy kullandığı okuldan çıkarken polis tarafından yakalanacağını anlayınca tabancayla kafasına ateş ederek intihar etti. Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, “Oy verme işlemi sonrasında silahını başına dayayarak, önceden var olan suç kaydından dolayı polisleri görünce böyle bir yola başvurdu. Arkadaşlarımızın ikna çalışmalarına rağmen hayatına son verdi” dedi.
İzmir, Aydın, Manisa, Uşak ve Denizli’de ise haklarında arama kararı bulunan bazı kişiler sandık başında yakalandı.
Trabzon’daki intihar, bir suçtan dolayı yakalanmak stresinden kaynaklandı. Peki hırsızlıktan yakalanan bir siyasi iktidar, nasıl olur da oy kaybetmez ve hatta artırır? Bu da siyasi bir intihar değil midir?

***

Seçimlerin bütün partiler açısından başka sonuçları olacaktır. Mevcut muhalefet anlayışıyla, ağır bir bunalımdan geçen Türkiye’nin bir çıkış yolu bulması mümkün değil. Çünkü muhalefetin iktidar projesi yok!
AKP, şimdi aşağı çekilemiyorsa, ne zaman çekilecek? Bırakın aşağı çekmeyi, böyle bir partinin çoktan halkın oyları ile siyaset dışı kalması
gerekirdi.
O halde asıl değişimin muhalefette olması gerekiyor. Değişim derken, eski aktörlerin güdümünde bir yapılanmadan söz etmiyorum. Siyasi kadroların tümüyle yenilenmesi de yetmez. Sadece şimdiki siyasilerin değil Türkiye’nin geleceğini düşünen herkesin, önce bireysel sonra toplumsal olarak bir zihniyet değişiminden geçmesi gerekiyor.
Madem bu bir “İstiklâl Savaşı”dır o halde Atatürk’ün Nutuk’un hemen girişinde anlattığı gibi hükümet teorisini de değiştirmek gerekiyor. Klasik siyasi parti anlayışlarıyla, Türkiye’nin yeni ve güvenilir bir yol bulması mümkün değildir.

Yazarın Diğer Yazıları