Sanayide üretkenlik azaldı

İstanbul Sanayi Odası, sanayimizin büyük bir kısmını oluşturan beş yüz büyük sanayi kuruluşu ile ilgili bilgileri açıkladı. İlk göze çarpan şekliyle sanayi sektöründe üretkenlik giderek azalıyor. Sanayi sektörü ile bankacılık sektörü arasındaki denge de giderek bankalar lehine bozuluyor.
2012 yılında 500 büyük sanayi kuruluşunun toplam kârı 24.1 milyar liradır. Üstelik bu kârın önemli bir kısmının faaliyet dışı gelirlerden sağlandığı açıklandı. Buna karşılık sayısı 49 olan bankaların kârı 23.6 milyar liradır. Ortalama bir bankanın kârı yine ortalama 10 büyük sanayi kuruluşunun kârına eşittir.
Bankacılık ekonominin kan damarlarıdır. Sanayi ise kalbidir. Dengenin bozulması istikrar sorununu tırmandırmaktadır.
Bir piyasa sisteminde, fiyatlar ve tüm malların üretimi, para ve faiz fiyatları da dâhil olmak üzere hepsi birbiri ile ilişkilidir. Üretim aynı kalıp da toplam talepte bir artma olunca fiyatlar genel düzeyi artıyor. Yani fiyat istikrarı bozuluyor. Yahut finans sektörü ile reel sektör arasında denge bozulunca, finans sektörü balon yapınca, yine denge bozuluyor, 2008 ve 2009 yıllarında olduğu gibi kriz geliyor.
Joseph E. Stiglitz’e göre, “diğer ülkelerde finans sektörüne ve onun gücüne gösterilen saygı çoğunlukla ABD’de olduğundan daha büyüktür. Finans sektörünün görüşleri ve politikaları yönlendirebilir ve hatta seçim sonuçlarını etkileyebilir.” (Stiglitz, 2003)Yine Stiglitz 2009 krizini değerlendirirken spekülasyonun istikrarı nasıl bozduğunu ifade ediyor ve “Spekülasyon ve menkul kıymetler borsası yoluyla kazanç sağlayanlar, ekmeğini alın teriyle kazananlara göre daha az vergi ödüyordu. Spekülasyona dayalı kazancın bu biçimde teşvik edilmesi sonucu para piyasalarına daha çok nakit akmaya ve yanıltıcı görüntü daha güçlenmeye -balon- giderek şişmeye başladı.” diyor. (Stiglitz, 2003)
Spekülasyon doyumsuz iştah demektir. Spekülasyon yapanları suçlayamayız. Önemli olan bu ortamı yaratan iktidarlardır. Spekülasyon ahlaki değerlerin erozyonuna neden olur. Zira ahlaki değerler spekülasyona engel değerlerdir. Bu nedenle Soros gibi spekülatörler, kurdukları fonlarla, tuttukları adamlarla önce piyasa değerleri ve ahlaki değerleri kaldırmayı hedefler. Basın ve iktidarı etki altında tutarak toplumu hipnotizma ederler.
Küreselleşmenin temel sorunu, sistemin tamamıyla finans sektörüne çalışıyor olmasıdır. ABD’de 2008 ve sonrası, batık bankalara hazine destek verdi. Bu maliyet vergi yoluyla topluma yayıldı. Bankalar bu desteklerle bugün de spekülasyon yapmaya devam ediyor.
Spekülatif piyasanın en olumsuz etkisi ise tasarrufların düşmesidir.
2000’li yılların başında ortalama tasarruf oranı yüzde 20’nin üstünde idi. 2012’de bu oran 14.1’e düştü. Buna karşılık OECD üyesi ülkelerde ortalama tasarruf oranı yüzde 17,3, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yüzde 19,2, Euro Bölgesi ülkelerinde yüzde 20,1’dir.
Ayrıca sektörel dengenin bozulması, önce krize yol açmış, maalesef 2013 yılı dâhil, tüm dünya bu krizin büyüme üzerindeki olumsuz etkisinden kurtulmuş değildir.
Bir ülke, bu gibi küresel tuzaklardan ancak “Ulusal devlet” ve “milli iktisat politikası” anlayışı altında kurtulabilir.

Yazarın Diğer Yazıları