Sanal ekonomi toplumda akıl tutulması yarattı
Ekonomide, tarım, sanayi ve hizmetler ana sektörlerinde üretici ve tüketici konumunda olanların tamamı reel sektörü oluşturur. Reel sektörün yaptığı tasarruflar, finansal sektör tarafından toplanır çeşitli kredi ve avans şeklinde yeniden reel sektöre kullandırılır.
Türkiye’de reel sektörün üç temel sorunu var..
Bir... Sektörel denge bozuldu... Medya dilinde reel sektör olarak genellikle üretim kesimi kullanılır. Bu kesim 2000’li yıllardan önce daha çok önem verilen ve ekonominin direği olarak görülen bir kesim idi. Küreselleşmeden sonra, özellikle 2001 IMF programlarından sonra ve AKP iktidarı döneminde, finans sektörü açık ara öne geçti. Sektörler arası denge bozuldu.
Reel değerle bunları temsil eden sanal değerler arasındaki farkın giderek sanal değerler lehine büyümesine balon veya köpük deniyor. Başka bir ifade ile fiyatların gerçek değerlerden sapma göstermesi ile balonlar oluşur. Bu balonlar ekonomik krizlere neden olur. 2007-2008 ABD’de başlayan ve dünyaya yayılan finansal krizin temel nedenlerinden birisi bu balonlardı. Bu nedenledir ki bizde de 2009 yılında Milli Gelir yüzde 4.7 oranında küçülmüştü.
Sektörel dengenin bozulması, bankaların daha yüksek karlılığından anlaşılıyor. Aslında bankalar reel sektöre, MB tarafından tespit edilen gösterge faizinin yaklaşık iki katı bir faizle kredi veriyor. Reel sektör de bu defa krediyi daha ucuz olduğu için yurt dışından alıyor. Bunun içindir ki Türkiye özel sektör dış borç stoku rekor bir seviyeye, Nisan ayı itibariyle 203 milyar dolara ulaştı. Döviz kredileri, kur riski taşımakta ve kırılganlığı artırmaktadır.
İSO tarafından açıklanan ikinci 500 büyük firmanın 2004’te yüzde 53 olan öz kaynak oranı 2013’te yüzde 38.8’e indi. Toplam borçların toplam varlıklar içindeki payı ise 2013’te yüzde 61.2’ye yükseldi.
İki... Reel sektör üretim yapmıyor... Yapamıyor... Uzun yıllar kurun düşük, liranın değerli olması nedeniyle, iplik ve deri gibi ara malı üreten fabrikalar kapandı. Kur düşük olduğu için, ara malı ithal etmek, üretmekten daha ucuza geldi. Aynı şekilde 2001 yılında yine IMF programı ile tarıma verilen destekler yüzde 50 azaldı.
Pamuk ithal etmek daha ucuza geldiği için, bu gibi ham madde üretimi yerini ithalata bıraktı.
Son 10 yıldır ithalatın yüzde 72’si ara malı ve ham madde ithalatıdır. Ancak bu nedenle Türkiye dünyanın en fazla cari açık veren ülkesi haline geldi. Dış borçlar 400 milyar doları aştı. Ne var ki, toplum yaşanan sanal ekonomi içinde elde ettiği refahın kalıcı olacağını zannetti. Tepkisiz kaldı. Son 3 yıldır Büyüme durma noktasına geldi. Dış borçların geri ödenmesi de başlayınca yoksullaşma başlayacak ve herkes zorunlu olarak rüyadan gerçeğe dönecek, yani aklı başına gelecektir.
Üç.. Reel sektör tasarruf yaratamıyor... Merkez Bankası raporuna göre, dünyada gelişmekte olan ülke ekonomileri arasında tasarruf oranına göre yapılan sıralamada, gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 33.5 iken Türkiye’nin tasarruf oranı yüzde 12.6’dır. 2002 yılında özel tasarruf oranı yüzde 25.3 idi.
Bundan sonra da özel sektör tasarruf yaratmaz, çünkü tasarruflar için reel faizler eksi seviyededir.
Özel sektör 2 yıl öncesine kadar, üretim yerine spekülasyon yapmayı tercih ediyordu. Eline geçen parayı yatırımda değil, yüksek kararın döndüğü spekülatif alanlarda değerlendirdi. Yatırım mallarının ithalat içindeki payı yüzde 15’tir. Bu payın 10 puanı eskiyen yatırımları yenilemek içindir. Yeni yatırım için makine ve teçhizat ithalatı toplam ithalatın yüzde 5’i kadardır.
Son yıllarda kur artınca, reel sektör kısmen de olsa sanal alemden kurtuldu. Şimdi gerçekle yüzleşiyor.