Salgından Atatürk Havalimanı kapmak
Atatürk Havalimanı'nın sahra hastanesine dönüştürülmesi konusunda "Geç de olsa sözlerine gelindiği, seslerine kulak verildiği, önerileri değerlendirildiği" için bir tatlı sevinç yaşayan arkadaşların heveslerini kursaklarında bırakmak istemem. Zaten bir haber değeri de yok vaka-i adliyeden oldu artık ama yine de yazacağım:
Galiba kandırılıyorsunuz.
Kandırılıyoruz.
Hem de fena halde!
Zira…
Sizin dediğiniz/bizim dediğimiz neydi?
"Atatürk Havalimanı karantina/sahra hastanesine DÖNÜŞTÜRÜLSÜN."
Onların dediği ne?
"Atatürk Havalimanı ve Sancaktepe'ye, 45 gün içinde, her bir odaya bir yatak olmak üzere bin odalı hastane inşa edeceğiz. Kalıcı olacak. Daha sonraki süreçte benzer ya da farklı amaçlarla kullanılacak."
***
Önce…
Bilmeyenler için "Sahra Hastanesi":
"Sahra hastaneleri, felâket mağdurlarına güvenli sağlık hizmetleri sunmak için önceden belirlenmiş güvenli bölgelerde, hastaların tedavisini sürdürmek amacıyla kurulan GEÇİCİ hastanelerdir…"
Bakan ne diyor?
KALICI olacak.
Demek ki, yapılan şeyin her şey olması mümkün ama bir "sahra hastanesi" olmayacağı ortada.
***
İkinci olarak…
Sizin-bizim dediğimiz gibi "Terminalleri, depoları, oteli ve dahi boş duran bütün binalarıyla, Atatürk Havalimanı'nın bu acil ve hayati ihtiyaç için kullanıma açılması/ değerlendirilmesi" değil yapılan; alenen arazisinin imara açılması söz konusu.
***
Üçüncü olarak…
Konuyla ilgili kaygılarını sosyal medya hesabından da paylaşmayan İYİ Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu'yla kısa bir sohbetimiz oldu da dün…
- Nisan sonu- Mayıs başı itibarıyla, yani önümüzdeki 3 haftalık-bir aylık sürenin sonunda vaka sayısının düşüşe geçmesi beklenen salgınla ilgili, bugüne kadar durup da, en erken 45 gün sonra dolayısıyla bugünden çok daha ferahlamış olacağımızın varsayıldığı bir tarihte faaliyete geçebilecek bir hastane çözümüne başvurmak tuhaf değil mi?
- Yapılan açıklamalar inşaata başlandığı yönünde. Yine yapılan açıklamalar "bir plan-proje çalışmasının hızla devam ettiği" yönünde. Plan-proje olmadan mı başlandı bu durumda inşaata? Zemin etüdü yapılmadan mı başlandı? "Kalıcı" olacağı da söylenen böylesi dev bir yapı bu şekilde inşa edilebilir mi? Nasıl?
Dahası…
- Bu inşaatı kimin yapacağına ne ara karar verildi? Ne ara ihale edildi?
***
Nuhoğlu'nun kafasındaki "Neden"lerden bir tanesi de, Heybeliada'da bulunan ve 1924'te Atatürk'ün talimatı doğrultusunda açılan Sanatoryum'la ilgili.
Diyanet'e devrinden bağımsız olarak soruyor:
Neden, geçmişte verem hastalarının tedavisinde kullanılan, kısa zamanda hızla gelişen büyüyen 660 yatak kapasiteli bu -zaten var olan- yapının -hızlı bir restorasyonla- kullanılması düşünülmedi?
Öyle ya, havası, suyunun şifası bir yana, "ada"dan alâ izolasyon mekanı mı olur böyle bulaşıcı bir hastalıkla mücadele sırasında?
***
Son olarak…
Böylesi dev bir yapının, "sonraki süreçte" hangi "farklı amaçlar" için kullanılması planlanıyor olabilir dersiniz?
Bilmeden, istemeden hırsıza* yol göstermiş olabilir miyiz?
(*) Üstüne alınan filan çıkar neme lazım; buradaki "hırsız"dan kasıt "başkasının malını çalan kimse" değildir. "Hırsıza yol göstermek", dilimizde yer etmiş bir deyimdir ve "birine bilmeyerek kötü bir işte yardım etmek" anlamına gelir. Atatürk Havalimanı'nın hatırası yok sayılarak ve maksadı dışında kullanılacağı her iş de en azından bizler gibi düşünenler için "kötü iş"tir.
SORU-YORUM
Sayın Cumhurbaşkanı'nın, Ukrayna ordusuna yapmayı taahhüt ettiği 200 milyon liralık yardımın son durumu nedir?
Malum, kendisinin, Ukrayna Devlet Başkanı'ndan, "iadesini" şahsen ve hususen talep ettiği, Necip Hablemitoğlu suikastı şüphelisinin Ukrayna'daki ev hapsinin kaldırılmasına karar verildi. Ankara Cumhuriyet Savcısı'nın yakalama kararı ve İnterpol'ün kırmızı bülten çıkarmasından sonra, ülkelerinde yakalanan, Türkiye için önemi tartışılmaz böylesi kritik bir figürü, böyle gözümüzün içine baka baka, kafa bulur gibi, önce ev hapsini kaldırıp sonra iltica talebini kabul ederek, yahut iki ay sonra adli kontrol şartını da kaldırıp üçüncü bir ülkeye çıkışına yol vererek Türk adaletinden kaçırırlarsa, sonradan "haram zıkkım olsun(!)" demek zorunda kalmayalım diye soruyorum!
Hiçbir şey yapılamıyorsa, Ukraynalı muhatapların kulağına "Alın size ittifaka değer olduğunuzu kanıtlamaa fırsatı" diye de mi fısıldanamaz Allah aşkına?
Brunson'un ABD için olduğundan yahut Deniz Yücel'in Almanya için olduğundan daha mı değersiz Hablemitoğlu suikastı üzerindeki karanlık örtüyü kaldırma ihtimali bulunan bu şüpheli Türkiye için?