Rum siyasetine güvenilmez, aldanmayın
Uzun bir süredir Yunanistan ile olan ilişkilerde bir yumuşama olduğu ve iki ülkenin sorunlarını barışçı yollardan, müzakerelerle çözümleyebileceği düşüncesi kamuoyuna pompalanmakta, sürekli olarak dostluk mesajları ve görüntüleri verilmeye çalışılmaktadır.
Yürütülen dış politika gereği, komşularla iyi ilişkiler kurulması, sorunların çözümlenerek ortadan kaldırılması, her zaman için geçerli olan bir konudur. Ancak sorunlar sizden kaynaklanıyorsa ve bugüne kadar haksız taleplerde bulunmuşsanız bu husus geçerlilik kazanır. Türkiye bugüne kadar hiçbir ülkeye karşı haksız bir talepte bulunmamış ve daima adil olmayı
gözetmiştir.
İlişkilerde, sorunların çözülmesine ilişkin müzakereler yapılması doğaldır. Ancak haklı olan siz olduğunuzda, çözüm için ısrar etmek taviz vermek demektir. Üstelik bunu sağlamaya çalıştığınız ülke Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ise, bunu bir kere daha düşünmek ve ilişkilerin ayarını ona göre düzenlemek ve ihtiyatı hiçbir zaman elden bırakmamak gerekir.
Yunanistan, tarihi süreç içinde sürekli olarak Türkiye’ye karşı olmuş ve doğuya doğru genişlemiştir. Kıbrıs’ı, insanlık dışı davranışlarla ve emrivakilerle kendine bağlamaya çalışmıştır. Yunanistan ve GKRY, Türkiye’yi zayıf duruma düşürmek için PKK terör örgütüne doğrudan ve dolaylı destek vermişlerdir. Yunanistan bu konuda Suriye ile işbirliği yapmıştır. Türkiye1990’lı yıllarda; Yunanistan ve Suriye’yi tam, PKK’yı yarım tehdit kabul ederek, savaş planlarını iki buçuk muharebe doktrinine göre yapmak durumunda kalmıştır.
Yunanistan, Türkiye’nin AB adaylık sürecini 1999 yılına kadar veto etmiş, Türkiye ile olan sorunlarını kendi çıkarına çözemeyeceğini anlayınca vetoyu kaldırmış ve o tarihten itibaren Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunları, Türkiye-AB arasındaki sorunlar platformuna taşıyarak, süreci dışarıdan yönlendirmeye çalışmıştır. GKRY’nin Kıbrıs Cumhuriyeti adı ile AB’ye üye olarak kabul edilmesinden sonra bu iki üye, güç birliği içinde, Türkiye’nin AB üyelik arzusunu, sorunların kendi çıkarlarına çözümü için koz olarak kullanmışlardır.
Yunanistan, Türkiye’nin İsrail’e eğitim için tahsis ettiği hava sahasını, Türkiye’nin İsrail’le arasının bozulmasını fırsat bilerek, daha önce Suriye ile yaptığı gibi “düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışıyla, kendi hava sahasını İsrail uçaklarına
açmıştır.
Gerek Ege’deki, gerekse Kıbrıs’taki sorunların hiçbiri Türkiye’den kaynaklanmamıştır. Yunanistan doyumsuz bir tutumla, karasuları, kıta sahanlığı, hava sahası, aidiyeti belli olmayan adacık ve kayalıklar, adaların silahsızlandırılması, şimdi de GKRY ile birlikte münhasır ekonomik bölge ve sürekli olarak da Kıbrıs konusunda tavizler koparma peşindedir. Türkiye’nin mevcut sistem içindeki haklarını korumasını, tahrik ve tecavüz olarak nitelemekte ve kendisinin haklı olduğu anlayışını, uluslararası kamuoyuna taşımaya çalışmaktadır.
Şimdi de Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların çözümü için iki ülke arasında müzakerelerin yapıldığı söylenmektedir. Bu görüşmelerde, kabul edilen statünün dışında Türkiye’nin bir taviz vermesi söz konusu olamaz. Aksine Yunanistan’ın silahsız olması gereken adalardaki durumu düzeltmesi ve fiili olarak uygulamaya çalıştığı statü dışı davranışlara son vermesi sonucunun alınması beklenebilir.
Yunanistan Başbakanı, Erzurum’da biraz da abartılı şekilde karşılanmış ve itibar görmüştür. Bu durum Türk Milletinin dostluk ve misafirperverlik anlayışının bir göstergesi olarak algılanmalıdır. Yunanistan özellikle içinde bulunduğu ekonomik zor durumdan çıkma çabasındadır. Ancak onun beynine ve ruhuna işlemiş siyasi anlayışından uzaklaşacağını beklemek büyük bir yanılgıdır. Erzurum’da da kendisini tutamamış ve bekleneni en hafif şekliyle dile getirmiştir. Aksini söylemiş olsa dahi, Rum siyasetine güvenilmemeli, adlanılmamalıdır.
Türkiye AB veya ikili müzakerelerin aksayabileceği çekincesi içinde olmamalıdır. Türkiye, ordusuyla, ekonomisiyle, politikasıyla, psiko-sosyal durumuyla güçlü olduğu, içteki kutuplaşmaların ve gerginliklerin üstesinden gelebildiği, birlik ve beraberliğini sağlayabildiği taktirde, kimse Türkiye ile sorun çıkarmaya cesaret edemez. Sorunlar da kendiliğinden çözümlenmiş olur.