Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Restorasyon ve Yeni Türkiye

İktidar mensupları uzun bir süredir “Yeni Türkiye” anlayışının propagandasını yapmaktadırlar. Son zamanlarda da Türkiye’nin restorasyonla değişiminin ve dönüşümünün tamamlanacağını ifade etmektedirler. Bunun sonuçlandırılabilmesi için de önümüzdeki seçimlerde milletvekili sayısının, anayasayı değiştirecek seviyeye ulaşılmasını istemektedirler.

Aslında iktidarın arzusu yeni bir anayasadır. Bu husus denenmiş, sonuç alınamamıştır. Ancak şartların oluşması halinde yeniden gündeme getirilmesi söz konusu olabilecektir. Yeni anayasa çalışmaları sürecinde, iktidarın ve bölücü siyaset yapan siyasi partinin, anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddelerini dahi müzakere etmek istedikleri gözden kaçmamıştır. Bu durum, niyet ve maksadı açıkça ifşa eden bir girişim olarak değerlendirilmektedir.

***

Bugüne kadar yapılan uygulamalardan, söylemlerden ve geleceğe yönelik ifadelerden bu restorasyonun yönünü, sonucunda ulaşılacak “Yeni Türkiye” nin durumunu kıymetlendirmek mümkündür.
Bu durumda öncelikle “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ahaliye Türk Milleti denir” ifadesiyle özetlenen ve tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet ilkesini yansıtan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi yok sayılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve modern şeklinin, anayasal rejiminin, anayasal düzeninin, toplumun yapısının ve görüntüsünün, cumhuriyetin sahip olduğu ilkelerden uzaklaştırılarak, iktidarın benimsediği ideolojik düşünceye göre düzenlenmesinin hedeflendiği değerlendirilmektedir.
Özellikle çözüm süreci adı altında, anayasanın, devletin hükmi ve idari yapısının değiştirilmesi yönünde adımlar atılacağı, bunun için kanuni ve idari düzenlemelere devam edileceği anlaşılmaktadır. Hatta bunun için hukuk dışına dahi çıkıldığını da görmek mümkündür.

***

Çözüm sürecinin sonucunda neye ulaşılacağı hiç ifade edilmemiş, sadece şehit gelmemesi, çatışma olmaması, terörün yeniden ortaya çıkmaması konuları ön plana çıkarılmıştır. Bunun devamı için her türlü görüşme ve müzakerenin yapılacağı söylenmektedir. Teröristler tarafından istenen hususların, toplumun alışması ve hazmetmesi göz önünde tutularak gerçekleştirileceği anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda, teröristleri tahrik etmemek için TSK’nın operasyon yetkisinin elinden alındığı ve kışlada kalmaya zorlandığı görülmektedir.
Teröristlerin, karakollara saldırması, kaçakçılık için devriye gezen timi pusuya düşürerek subayımızı şehit etmesi, askerlerimizi yaralaması, yolları kapaması, şehirlerde asayiş kontrolleri yapması, adam kaçırması, destekçilerinin ve sempatizanlarının şehirlerde gösteri yapmaları, terör estirmeleri, güvenlik güçleriyle çatışmaları, çözüm sürecine zarar vereceği düşüncesiyle sineye çekilmekte ve her şey provokasyon olarak nitelendirilmektedir.
PKK mezarlığı (sözde şehitlik) düzenlemeleri, oraya terörist heykeli dikmeleri karşısında güvenlik güçlerinin doğrudan müdahale etmemesi ve kaldırılması için mahkeme kararı beklenmesi esef vericidir. Heykelin kaldırılmasında askerlere hakaret etmeleri ve 250 kişiyle saldırmaları göz ardı edilmiştir. Bu nedenle yapılan protestolar ve ATATÜRK heykellerine yapılan saldırılar da provokasyon statüsüne sokulmuştur. Heykeli kaldıran askerlerden biri hakkında, ayağını terörist heykeline bastığı için soruşturma açılması kabul edilemez.
Bunlar provokasyon değil, öz niyetin ifadesidir. Müzakere, pazarlık demektir. Hükümetin İmralı’daki terörist başı caniyle, Kandil’deki lideriyle ve temsilcileriyle pazarlık yapması, devletin kanun dışı oluşumla mücadele edemediği, aciz kaldığı anlamını taşıdığından doğru değildir. Bu, PKK’ya, bağımsızlık mücadelesi veren örgüt kimliği kazandırır. Terör örgütü konumundan TSK’yla mücadele eden bir yapı olarak meşrulaştırır. Buna fırsat veren AB ve hatta ABD’nin ,PKK’yı bu nedenle terör listesinden çıkarma niyeti ortaya çıkmış durumdadır.
PKK’nın Peşmerge’nin yanında ve ayrı olarak IŞİD’le mücadelesi, onu ayrı bir noktaya doğru götürmekte, Batı’nın Peşmerge’ye yaptığı yardımların kendisine de ulaşması uluslararası ortamda ona güç kazandırmaktadır. DTK eş başkanı bunu fırsat bilerek Türkiye’yi tehdit etmiş, KCK eş başkanı da ortak komutanlık kurma çağrısını yapacak kadar ileri gitmiştir.

***

Türkiye’nin yenisi eskisi olmaz. Türkiye, Türkiye’dir. Restore edilerek yeniden şekil verilemez. Anayasanın değişmez
3. Maddesindeki “Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” hükmünde belirtildiği şekilde, merkezi yapı dışında eyalet, özerklik vs.ye yer verilemez, millet bölünemez, ulus devlet anlayışından vazgeçilemez. Demokrasi adı altında otoriter yapıya dönüştürülemez. Toplum kutuplaştırılamaz. Cumhuriyet ilkelerinden, çağdaş ve laik yapıdan uzaklaştırılamaz. Türk Milleti’nin dikkatine sunulur.

Yazarın Diğer Yazıları