Renkli devrimden çiçekli devrime
Geçtiğimiz günlerde Tunus’ta bir halk ayaklanması olmuş ve devlet başkanı ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Hatta devrik başkanı, en yakını olan ülkeler dahi kabul etmemiş ve ABD’nin tavassutu ile Suudi Arabistan kabul etmek zorunda kalmıştır. Olayların yasemin satan bir üniversiteli gencin kendini yakmasıyla başlamasından dolayı bu devrime, halk tarafından Yasemin Devrimi adı verilmiştir.
Bu olaydan Kuzey Afrika ülkeleri olan Fas, Cezayir, Libya ve Mısır ile Ortadoğu’daki Ürdün, Yemen ve Suriye gibi ülkeler tedirgin olmuştur. Bu ülkelerin ortak özelliği, kalıcı, baskıcı, otoriter rejimlere sahip olmaları ve halkın refah düzeyinin düşük olmasıdır. Ayrıca iktidarda olanların, ülkenin ekonomik olarak çöküntü içinde olmalarına karşılık refah içinde yaşamaları ve servetlerini sürekli arttırmalarıdır.
İlk bakıldığında otoriter bir idareden bunalmış, işsizlik ve ekonomik zorluklardan dolayı sıkıntı içine girmiş toplumun bir isyanı olarak görülen bu hareketin arkasında, başka düşüncelerin olup olmadığı hususu merak uyandırmıştır.
Bilindiği üzere ABD’nin dünya hâkimiyet politikası çerçevesinde ön görülen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), Afrika’nın kuzeyinde batıdan Fas ile başlayıp, doğuya doğru Kuzey Afrika ülkelerini içine almakta, bilinen Ortadoğu ülkelerini ve Türkiye’yi kapsamakta, Kafkasya’dan doğuya doğru uzanarak Orta Asya’yı da kavramaktadır.
Hâkimiyetin sağlanması, ülkelerin ve bölgelerin özelliklerine göre değişmekte, siyasi etkiden askeri güç kullanımına, Sivil Toplum Örgütlerinin faaliyetlerinden propaganda çalışmalarına kadar geniş bir yelpazede gerçekleşmektedir. Önemli olan rejimlerin değişerek veya el değiştirerek kontrol altında tutulmasıdır. Birçok ülkede bu kontrol, Turuncu Devrimler olarak adlandırılan hareketlerle sağlanmıştır.
Bu durum şimdi de, Kuzey Afrika’da çiçek isimleri ile mi başlatıldı sorusunu akla getirmektedir. Tunus’ta olanların diğer ülkeler ve yönetimler üzerinde bir domino etkisi yapıp yapmayacağı konuşulmaktadır. Ancak yapacağı kanaati hâkimdir.
Kuzey Afrika ülkelerinin bazı ortak özellikleri vardır. Fas hariç diğerleri cumhuriyet’tir. Demokrasi anlayışı ve uygulaması kısıtlıdır. Bir kaç istisna dışında genelde laik anlayış hâkimdir. Ancak tam demokrasiye geçilmesi halinde, İslamcı partilerin seçimleri kazanacağı, iktidar olacağı ve laikliğin ortadan kalkacağı bilinmektedir. Bu nedenle otoriter rejimlerin devam etmesi söz konusudur.
Bazı ülkelerde ABD hâkimiyeti ya yoktur, ya da tam sağlanamamıştır. Hatta bölgede, ABD-Fransa rekabetinden de bahsedilebilir. ABD için ülkelerin demokratik olması önemli bir konu değildir. Bazı ülkelere demokrasiyi getirme bahanesiyle yaptığı müdahaleler, aldatmacadır. Öyle bir durum olsa ilk hedef Suudi Arabistan olurdu. Hâlbuki S.Arabistan, ABD’nin en yakın müttefikidir.
Tunus’ta henüz istikrar sağlanamamıştır. Ancak ordu, halk hareketini desteklediğinden, kısa bir süre içinde sükûnetin tesis edileceği beklenmektedir. Ancak bu olaylardan sonra Tunus’un tam demokrasiye geçip geçemeyeceği, halkın refah seviyesinin yeterli düzeye gelip gelemeyeceği bilinmemektedir. Bilinen bir gerçek varsa, o da Tunus’un uluslararası güç odakları tarafından bir kaos içine sürüklenmesine göz yumulamayacağıdır. Çünkü Tunus, bu ülkeler içinde eğitim düzeyi en yüksek, laik, ekonomisi turizm ile düzelebilecek, diğerlerine nazaran yüz ölçümü küçük, nüfusu az ve uluslararası ortama en kolay uyum sağlayabilecek bir ülke konumundadır.
Yukarıdaki gerekçelerle Tunus’ta kontrol daha kolay sağlanabilir. Bu nedenle, Tunus, rejiminin değiştirilmesi arzu edilen diğer ülkeler için özellikle örnek olarak seçilmiş bir ülke olabilir. Diğer benzer ülkelerde de, Tunus’taki olayları örnek alan ayaklanma teşebbüslerine rastlanmaktadır. Küresel güç odaklarınca, rejimlerinden memnun olunmayan ülkelerde bu gibi olayların çıkmasına, BOP gereği kayıtsız kalınması ve hatta teşvik edilmesi de mümkündür.
Tunus’taki rejimin, Batı dünyasını rahatsız ettiği söylenemez. Bu nedenle Tunus’taki hareketin tamamen dışarıdan yönlendirildiğini söylemek de mümkün değildir. Daha çok iç dinamiklerin etkisi ile gerçekleşen durumun, dış güçler tarafından bir fırsat olarak kullanılabileceği düşünülmelidir. Tunus örneği, baskıcı ve korku ortamı yaratan yönetimler için de bir uyarı olarak değerlendirilmelidir.