Rejim düşmanı çetenin panik atakları

Basılmamış bir kitapla ilgili polisin inceleme tutanağı, kanuna aykırı olarak gazetelere ve gazetecilere gönderildi! Kimin gönderdiği isim olarak belli değil ama polisin elindeki bir tutanağı gazetecilere kim gönderebilir?
Demek ki her zamanki gibi soruşturmanın gizliliğini, asıl olarak devlet görevlileri ihlal ediyor, bu iş için gazetecileri kullanıyorlar!
Yandaş medya bu tutanağı incelemiş ve önemli bir veri bulamamış olacak ki manşetlere çıkardıkları haberler çok zayıf kalmış. Hatta komik duruma düşmüşler!
Çünkü delil yok, delil!

***

Tutanakta yapılan iş, kitabın kopyaları arasındaki farklılıklardan hareket ederek, bunların Ergenekon örgütünün talimatı ile yapıldığını ispat etmeye çalışmak!
Kitabın hangi gazetecilere gönderildiği belli. Anlaşılıyor ki her biri bir tavsiyede bulunmuş!
Peki suç örgütü bağlantısı ile ilgili somut delil! İşte o yok! Yani Ergenekon örgütü talimat vermişse, bunu isim olarak kim vermiş, ne zaman vermiş, kime vermiş, hangi yolla vermiş?
Bunlar varsa kim itiraz edebilir ki?
Bu sorulara cevap arayan da yok zaten! Bir kitaptan örgüt bağlantısı çıkarmaya çabalıyorlar!

***


İşte bu sebeple, Avrupa Komisyonu’ndan üst düzey bir bürokratın, “Basılmamış kitap ile ilgili Türkiye’de yapılan operasyonlar siyasi kriterlerin ihlali anlamına geliyor. Kimse Türkiye’nin stratejik önemine bakmaz. Müzakere sürecinin kesilmesi gündeme gelir. Türkiye AB üyesi olmak istiyorsa kurallar bellidir” dediği iddia ediliyor!
Gerçi bu haber de bulanık! Kim o üst düzey bürokrat? Adını niçin açıklamak istemiyor? Sonra bu haberin yayınlandığı AB Haber sitesine ne kadar güvenebiliriz? Amacı, AB projesine hizmet olan bir kuruluşun objektif yayıncılık, yani gazetecilik yapması mümkün müdür?
Demek ki bu haberi, Türkiye’de arkadaşlarını korumak için AB kozunu kullanmaya çalışanların bir girişimi olarak da görebiliriz. Çünkü AB, Ergenekon operasyonunu sonuna kadar desteklemektedir. Bugüne kadar sadece Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasına karşı çıktılar..
Öyle bile olsa Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar’ın belirttiği gibi, “Henüz basılmamış bir kitabın, bu kitaba ait bilgisayar kayıtlarının soruşturma aşamasında imha edilmesi, hukuken hiç kimsenin yetkisinde değildir ve delil niteliğindeki bu belgelerin yok edilmesi, bunu yapanlar yönünden başlı başına bir suç oluşturur.”

***


Coşar, bu arada “Demokratik düzenlerin normal zamanlarının normal mahkemeleri olmayan, özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla, siyasi tehdit aracı gibi işleyen tarzlarıyla, mahkemeden daha çok devletin ideolojik aygıtı ve hatta ihtilal mahkemeleri gibi çalışan bu mahkemelerin ve yine bu mahkemeler için öngörülen özel usul hükümlerinin bir an önce kaldırılması gerekir” dedi.
Coşar’ın tespitlerine genel olarak katılmamak mümkün değil. Sadece cümledeki “devletin ideolojik aygıtı” ifadesini güncel olaylar açısından doğru bulmuyorum.
Çünkü şu anda iktidar ve onu destekleyen çevrelerin polis devleti uygulamalarıyla yerleştirmeye çalıştığı Amerikan güdümlü bu ideoloji, henüz devlet ideolojisi haline getirilememiştir. Bu ideoloji sahipleri, Cem Boyner ve TÜSİAD’ın PKK paralelindeki açıklamalarında olduğu gibi doğrudan Türkiye’nin rejimini değiştirmeye, Türkiye’yi bölmeye çalışmaktadır.
Dolayısıyla asıl soruşturulması gereken çete, devlet içindeki örgütlü rejim düşmanlarıdır ve açık vermeye başlamışlardır.
Bunu bildikleri için panik atak içindedirler!

Yazarın Diğer Yazıları