Reisi indirmek
Dünyanın her yerinde milletler kendisine hizmet etsin ve işlerini görsün diye bir iktidarı iş başına getirir. Bazı iktidarlar bu durumdan yararlanarak daha da büyür, güçlenir, devasa bir yapıya kavuşurlar. Bu nedenle tedbir olsun diye iktidarın aşırı büyümesini engellemek için millet dört yılda bir onu tekrar eski haline çevirmesi ve oylaması gerekir.
Demokrasinin işlevi budur.
Führer ne der?
Aradan yıllar geçince millet görev verdiği iktidara haddini bildirmeyi unutur. İktidar aşırı büyür ve güçlenir. Millet iktidara haddini bildirmeye ve eski haline getirmeye kalkınca iktidarın baskısı, şiddeti ve tehdidiyle karşı karşıya kalır.
Hiçbir iktidar gönüllü olarak elindeki gücü devretmek istemez. Aksine iktidar sahipleri kendilerini vaz geçilmez olarak görürler. İşi "ben demek millet demek... Ben demek hukuk demek... Ben demek devlet demek" noktasına taşıyanlar da olur.
Bu tür iktidarların her yaklaşımları kendilerini iktidarda tutmaya yöneliktir. Rahatlıkla milletin iradesini ve hukukunu gasp ederler ve onun yerine kendilerini koyarlar. Naziler'in Hukuk Şefi Hans Frank'ın hukukun yerine Führer'i koyması gibi...
Nazilerin Hukuk Şefi Dr. Hans Frank yaptığı bir konuşmada şöyle demişti: "Nasyonal sosyalizm karşısında hukukun bağımsızlığı yoktur. Vereceğiniz her kararda önce kendinize şunu sorunuz: 'Benim yerimde Führer olsaydı nasıl karar verirdi?'" Hans Frank, sonunda Nürnberg Mahkemesi'nde idama mahkûm edildi; asıldı, cesedi yakıldı ve külleri Isar Nehri'ne serpildi.
Demokrasi iktidarlara haddini, hakkını ve sınırlarını belirtmek için vardır. Demokratik yönetimler halk için icat edilmiştir. Demokrasiyi getirenler iktidarı kontrol etme yeteneklerini kaybettiklerinde tutsak düşerler.
Bir kişinin iradesi!
Bütün yumurtaları aynı sepete koymamak Fenikelilerden bu yana uygulanan bir tedbirdir. Yumurtaları bile aynı sepete koymayanlar bütün iktidarı bir kişiye nasıl verir?
Bütün iktidarı Sovyetlere teslim etmek, iktidarı iktidar olmaktan çıkardığını tarihi tecrübeler ortaya koymuştur.
Bahçeli ve AKP'nin fanatik kanadı Reis'i Türkiye'nin ontolojik bir sorunu olarak görüyor. İşi 'Reis yoksa Türkiye de yoktur' noktasına taşımışlardır. Reis yokken Türkiye'nin var olduğunun farkında dahi değiller.
Türkiye'de iktidarın kudret elitleri halkın üstüne karabasan gibi çökmüş durumdalar. Reis'in iktidarı kaybetmesini Türkiye'nin felaketi olarak değerlendiriyorlar. Ülkedeki her şeyi Reis'e ve AKP'ye borçlu olduklarını söylüyorlar.
AKP'nin cumhurbaşkanlığını ve iktidarı kaybetmesi halinde yandık, bittik, mahvolduk teraneleri arşı alayı sarmış durumdadır.
Reis şöyle buyuruyor: "Tek projeleri beni indirmek".
Doğru çünkü siz oraya birilerini indirerek geldiniz ve sizi de oradan birileri indirerek bu işi başaracaktır. Seçimler de bunun için yapılır. Seçim milletin beğenmediği iktidarı değiştirerek, sandıkta devirip yerine geçmek için yapılır.
Bunun yadırganacak hangi tarafı vardır. Dahası AKP iktidara hangi projeyle geldiyse onun yerine gelecekler de benzer projelerle geliyor.
İndirmek suç değil görevdir!
Türk Milleti, millî mücadeleden bu yana siyasi rüştünü defalarca kanıtlamış bir millettir. Gelinen aşamada Türk Milletinin bir kişiyle var ya da yok olacak bir millet olduğunu sananlar aklını fena halde kaybetmiş olanlardır. Bu ülkenin daha 19. Yüzyılda "Bildirir haddini Sultan'a senin kânunun" diyen şairleri vardı. 21. Yüzyılda kanunlara uyan değil kanunları kendine uyduran bir yönetim anlayış var.
Bu ülkede yalnız dolar, benzin değil keyfilik, denetimsizlik, yolsuzluk, yozlaşma da rekor üstüne rekor kırmaktadır. İktidarın tepesinde tepinenlerse fiili durumlarına hukuki çerçeve yaratmakla meşguller.
Bu durum sürdürülebilir değildir.
Bu şartlarda Reis'i, Kral'ı, Şah'ı indirmek suç değil, asil milletin asli görevidir!
Milletin her türlü takdirine saygı göstermek zorunluluktur.