Rakamlarla "Suriyeliler" gerçeği

Türkiye'de bulunan Suriyelilere vatandaşlık verileceğine yönelik açıklamaların ardından tartışmalar giderek büyüyor. Pek çok konuda olduğu gibi Suriyeliler meselesinde de kutuplaşma dikkat çekiyor. Bu kez toplumun ezici çoğunluğu "vatandaşlık" verilmesine karşı gözüküyor. Hükümet çevrelerince son olarak "nitelikli" ya da "kalifiye" olanların vatandaşlığa alınacağı ifade ediliyor. Hatta İçişleri Bakanı Ala, "Ahıska Türklerine de vatandaşlık vereceğiz" diyerek artan tepkileri azaltmaya çalışıyor. Doğrusu kısa vadede vatandaşlık konusunda bir adım atılmasını beklememeli. Referandum seçeneğine de hükümetin sıcak bakmadığı ortada. Ancak her şeye rağmen bu insanlar şu an bizim ülkemizde yaşıyor ve geleceğimiz için bu problemle yüzleşmek zorundayız.

***

İşe öncelikle ülkemizdeki Suriyelilerin demografik yapısını ve dağılımını inceleyerek başlamalıyız. Zira problemin detaylarını ve etkileyen değişkenleri tespit edemezsek çözümünü de kalıcı hale getiremeyiz.

1- İç savaş başlamadan önce (2011) Türkiye'de geçici koruma statüsünde hiç bir Suriyeli yoktu. "Esad'sız bir Suriye" hedefi "açık kapı" politikasıyla güncellenince iç savaştan kaçan Suriyeliler ülkemize akın ettiler. 2012'de 14 bin 237, 2014'te 1 milyon 519 bin ve 2016 yılı itibariyle 2 milyon 733 bin Suriyeli geçici koruma statüsüyle ülkemizde bulunuyor.

2- Çoğunlukla Türkiye-Suriye sınırına yakın bölgelerden gelen Suriyeliler 10 şehirde ve 25 geçici barınma merkezinde misafir edilmeye çalışılıyor. Buna rağmen geçici barınma merkezlerinde kalanların oranı %11 seviyesinde. Geriye kalan %89 bu şehirlerin de dahil olduğu farklı bölgelere dağılmış durumda. Tekrar altını çizmek gerekirse bugün 2.313.450 Suriyeli yabancıya geçici barınma merkezleri dışında sağlık, eğitim ve gıda yardımı sağlanıyor.

3- İstanbul dahil olmak üzere denize kıyısı bulunan 12 ildeki Suriyeli oranı ülkedeki toplam Suriyelilerin %43.2'sini oluşturuyor. Sırasıyla İstanbul, Hatay, Adana, Mersin, İzmir, Muğla, Aydın, Tekirdağ, Samsun, Trabzon ve Antalya geliyor. Bu kapsamda bir başka veri, barınma merkezleri dışında kaçak olarak yaşayan veya çalışanların yakalama oranları... Düzensiz göçmenler başlığı altında irdelenen bu oranın büyük bölümü batıda ve/veya sahil şehirlerinde bulunuyor. Bu oranın denize kıyısı bulunan şehirlerde yoğunlaşmasının bir başka nedeni de buralardan kaçma imkanının aranması. Yine de geçici barınma merkezleri dışındaki Suriyelilerin sahil şehirlerine yönelişi azımsanamayacak bir düzeyde. Sadece Muğla ve Aydın'da bu rakam 15 bine ulaşmış durumda.

3- Suriyelilerin 7 bölgeye dağılımına bakıldığında yakın gelecekte barınma merkezleri dışında nasıl bir gerçekle yüzleşeceğimizin işaretlerini alıyoruz. Buna göre sırasıyla Güneydoğu Anadolu %37.6, Akdeniz %29.5, Marmara %19.8, İç Anadolu %7.1, Ege %4.5, Doğu Anadolu %1.1 ve son sırada %0.4 ile Karadeniz bölgesi Suriyelilerin Türkiye'de dağıldığı yerleri ifade ediyor. Yine bu kapsamda Suriyelilerin dağıldıkları bölgenin kendi nüfusundaki payı da ortaya çıkıyor. Güneydoğu (%12.2), Akdeniz (%8.1) ve Marmara bölgesi (%2.6) Suriyeli oranı ile ilk üç sırada bulunuyor.

4- Ülkemizde bulunan ve kayıt altına alınan 2 milyon 733 bin Suriyelinin demografik bulguları da son derece önemli. Özellikle yaş gruplarına bakıldığında Türkiye açısından tehdit ve fırsatların bir arada irdelenmesi gerekiyor. 0-9 yaş arasında 747.327, 10-19 yaş arasında 602.448, 20-29 yaş arasında 584.978, 30-39 yaş arasında 377.160, 40-49 yaş arasında ise 208.239 Suriyeli ülkemizde yaşamaya çalışıyor.

***

Görüldüğü üzere Suriyelilerin %71'i yaş grupları bakımından 30 yaşın altında. İlk bakışta oldukça genç bir nüfus ve bir ülkenin işgücü planlaması açısından teorik bir takım fırsatlar sunuyor. Ancak bu tek başına yeterli değil ve özellikle eğitim durumlarına bakmak gerekiyor. SETA'nın Şubat ayında hazırladığı bir rapora göre temel eğitim çağındaki Suriyeli çocukların %35'i okul öncesi eğitim çağında. Geçici barınma merkezleri içinde ve dışındakilerin okula kayıtlı olma durumlarına bakıldığında ise kamp dışındakilerin sadece %26.3'ü okula kayıtlı gözüküyor. Bu oran kamplarda %90.6'ya yükseliyor. Ailelerin ekonomik durumlarının yetersizliğinin dışında ucuz iş gücü imkanı sundukları için eğitim dışı kalan çocuklar, her geçen gün artan çocuk istismarı ve dilencilik, erken yaşta evlilikler eğitim çağındaki çocukların ve ailelerin temel handikapları.

Bu konuyu değerlendirmeye devam edeceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları