Rahmeti Rahman'a seçmen kartı!
Mart ayına kadar daha az siyasetli günler geçireceğiz. Yani "pilav üstü az kuru" gibi bir şey. Ya da Rıfat Baba'nın yerinde "yarım dolma" söylemek tarzı bir uygulama olacak. Bu da iki dolmadan oluşan porsiyonun yarıya indirilmesi sanki. Başkanlık ve "az etkili TBMM"nin light'ı
Son seçimden kalan notlarıma bakıyorum, bazı ilginç olaylar var. Örneğin Muhittin Tüfekçiler ve eşi Hatice Tüfekçiler'e seçmen kartı geldi. Enteresan tarafı, bu karı-kocanın rahmeti Rahman'a kavuşalı uzun yıllar oldu. Peki nasıl oluyor da, hâlâ hayatta gözüküyorlar. Vefatlarının üstünden 20 seçim geçmesine rağmen.
Eski adıyla Edirnekapı Ortaokulu'nda -şimdi İmam Hatip Ortaokulu- bulunan 1067 numaralı sandığın listesinde Tüfekçi çifti 182 ve 183 numarayla kayıtlı. Oy verme süresince, sandığın kurulu olduğu sınıfın kapısında bulmak mümkündü.
İşin içinde çapanoğlu arayan bir dostum da olayın arkasını bırakmadı. Hatta "Bakalım yerlerine kim gelecek?" diye saatlerce bekledi. Netice mi? Yahya Kemal'in dizeleri gerçekleşti; "Giden memnun ki yerinden, dönen yok seferinden".
Bizim "Hafiyesi" sonunda Tüfekçilere Fatiha okuyup evine geri döndü.
***
İtiraf
Meslek hayatımda ilk defa şiştiğimi açıklıyorum. Zaten bunu gizlemeye kalksam, bizim Esat Atalay kafama kakar. Ona söylediklerim aynen şöyleydi; "Başkanlık 2. tura kalır. Muharrem İnce kazanır". Sonuç ortada. Yaşlanmışım. Her ne kadar söylediklerimi yazıya dökmesem de itiraf, erdemdir.
Ataninemin çok sevdiği bir Kafkas sözünü tekrarlamanın tam zamanı; "Nart -Anka Kuşu- yutacağı kemiği önce inceler bu benden çıkar mı, diye hesap eder".
Ya ötekiler
Seçime katılan partilere bakıyoruz, hepsi galip. Yenilgiyi kabul eden sadece Muharrem İnce. Allah için kora kor mücadele verdi. Sonunda çıktı ve dürüstçe kaybettim diyebildi.
İnce bir de uyarıda bulundu; "Eğer mahalli seçimleri kazanmak istiyorsak, şimdiden çalışmalara başlamalıyız". Adını vermese de "İstanbul Belediye Başkanlığı'na talip olduğunu" ihsas ettirdi. Sanırım, bunun için öncelik Millet İttifakı'nın anlaşması. Her parti ayrı ayrı isimlerle vitrine çıkmaya kalkarsa yeni bir hüsran kaçınılmazdır.
Bu defa gecikmeyin
Burada bir hatırlatma yapmak istiyorum. Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Cumhurbaşkanı adayını açıklayıp "Gel buraya Muharrem" dediği zaman ne yazmıştım? "Bu iş, İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığı ile biter". (5 Mayıs 2018/Yeniçağ) Gelinen nokta bu.
İnce İstanbul'a alıştı. Bildiğiniz gibi Yalova eskiden buraya bağlı idi. O zaman ne bekleniyor?
Size bir falcılık daha yapayım; rakibi mutlaka bir hanedan mensubu olacak. Başlayın bakalım düşünmeye...
***
Dün transfer bugün şutlama
Medyanın durumu da kaynayan kazan. Bir çok kapasitesizin büyük paralarla kanal değiştirdiklerini görüyoruz. Yıllar önceki Güneş gazetesi piyasasının benzeri yaşanıyor. Burada tuhaf olan kısa süre önce alınanlar hemen kapının önüne konuyor.
Show TV'nin haber müdürü Ramazan Kurnaz en bahtsızlardan. Büyük devirden sonra kanal D'ye geçti. NTV'den gelen Buket Aydın'la birlikte çalışmaya başladılar. İddiaya göre Buket, Ramazan'ın ayağının altına karpuz kabuğu koydu. Onayı yeni CEO'dan aldı. Kızcağızın medeni halindeki değişim söylentilerine ise girmek istemiyorum. Zira bu konu prensibim değil...
***
Eski dostun yaptığı
Biraz gecikmiş bile olsam, bir konuyu mutlaka kayda geçeceğim. Seçime çeyrek kala tesadüfen Beyaz TV'ye takıldım. Canlı yayında müstafi Ankara Belediye Başkanı konuşuyordu. İzlediğim sürece Melih Gökçek'in ağzından defalarca "Sakın Saadet Partisi'ne oy vermeyin" lafları çıktı.
Millî Görüş'ten yetişme bir politikacının böylesi dönüşünü çözemedim. Sanırım şimdi dost sohbetlerinde "SP'yi mahvettim" diye konuşuyordur. Biraz da böbürlenerek.
Gökçek bu konuda yalnız değil. Aynı kampanyayı görevden istifaya zorlanan bazı eski başkanlarda da gözlemledik. Demek ki bunların hâlâ gelecek umutları var. Hani akılları -olmaz ya- parlamento dışı bakanlıklarda kalmış gibi gözüküyorlar. Bunlara sadece balık avcılarına söylendiği gibi "rasgele" diyebiliyorum. Avınız bereketli olsun.
...
GÜNÜN SÖZÜ
Para arttıkça, tasası da artar. Horatius