​​​​​​​"Putin evli olsa, Esad için karısını boşar"

Günlerdir Suriye sınırında bulunan Abdullah Ağar paylaştı dün, son olmasını dilediğimiz ama olmayacağını da bildiğimiz "yeni acı haber"in ardından:

"Onlar her türlü düşmanlığın ve fitnenin olduğu, son derece karmaşık bir alanda, kıyasıya bir mücadelenin içindeler."

***

Ve, bir de yalnızlar.

Her anlamda.

***

Bakmayın siz, "Bizim için biri de aynı, bini de" nutuklarına. Eğer aynı olsaydı, ABD'nin bir misyoner rahibini bahane ederek yaktığı gemiler kadar olmasa da, hiç değilse birkaç sandal ateşe verebilirdik biz de uluslararası alanda! Yahut, Almanya'nın, vatandaşı bir Türk gazeteci için estirdiği fırtına kadar güçlü olmasa da, en azından "kolay lokma" sayılmamıza yarayacak, yedi düvelin olmasa bile, hiç değilse birilerinin boğazına takılmamızı sağlayacak bir rüzgar estirebilirdik Anadolu'nun göbeğinden kuzeye, doğuya, batıya, güneye; "caymasını" umduğumuz "düşman" ne yandaysa oraya!

Yapamadık, edemedik de değil de; yapmadık, etmedik türlü sebeple.

Sonuç, dün iki şehit DAHA verdik Suriye'de.

***

"33 artı 1… 34 artı 2… Nereye kadar gidecek bu böyle… Hâlâ şehit geliyorsa demek ki alınması gereken tedbirler alınmıyor" diyor, dün Ankara Kitap Fuarı'nda ayaküstü sohbet ettiğimiz emekli Kurmay Albay Murat Tulga. İdlib'te uğradığımız saldırıdan sonra NATO'nun çıkardığı sesin cılızlığına ve AB ülkelerinin "mevzu bahis kendi menfaatlerine dokunan bir tehdit" olduğunda NATO'yu nasıl bloke edebildiğine dikkat çekiyor ve pek de "değerli" olmayan "diplomatik yalnızlığımız"ın devam ettiğini söylüyor. Dolayısıyla, Türkiye, bugünkü zirvede pozisyon alırken denklemi mutlaka Rusya ve Suriye'yi de içine alacak şekilde oluşturmak zorunda.

"Çünkü" diyor Tulga;

"Türkiye masaya, 'Rejimi yıkacağım. Şam'a kadar gideceğim' diye oturursa hiçbir kazanım elde edemez. 1970'lerden bu yana Suriye'deki Baas rejimine yatırım yapan, burayı kendisini 'sıcak denizlere ulaştıran üs' olarak gören Rusya karşımızda yer alır. Rusya'yla anlaşmamak da bizi, tam da ABD'nin istediği gibi 'harbin içindeki unsur' olmaktan bir adım öteye götürmez. Türkiye, NATO'dan da istediği desteği alabilmiş değil sonuçta. NATO, Türkiye'ye destek veriyor olsaydı, NATO komutanlarının 'Orgeneral düzeyinde' çoktan Türkiye'yi ziyaret etmiş olmaları gerekirdi. ABD'nin patriotları vermiş olması gerekirdi. Vermedi. Bu Putin'in elini güçlendiriyor…"

***

Yine fuarda karşılaştığımız Emekli Koramiral Atilla Kezek'e göre de, Türkiye, "Esad gitsin"den başka bir şartla oturmalı Putin'le müzakereye:

"Rusya-Suriye ilişkileri Baas'ın iktidara geldiği günden beri ama Hafız Esad'ın 1971'de bir darbeyle iktidarı ele geçirmesinden sonra her geçen gün, daha da iyileşerek devam etti. Son 10 senedir en üst düzeyde. Suriye, hem Orta Doğu'nun içinde, hem de Doğu Akdeniz'e açılan bir ülke. Joker gibi. İki tarafta da kullanabilirsin. Ve Rusya burada çok geniş bir yer kapmış durumda; 50 yıldır bölgede ayak bastığı başka bir ülke de yok. Putin evli olsa karısını boşar; Esad'dan vazgeçmez. "Esad gitsin" dersen, Esad'ın gittiği yerde Rusya'nın kalma ihtimali sıfır; iki günde sepetler yeni gelen. Bu yüzden, sen o masaya Putin'in asla ama asla Esad'dan vazgeçmeyeceğini, bilerek oturacaksın. Ha, Putin'e Akdeniz'de Mersin'de, İskenderun'da üs verirseniz o zaman başka!!! Ayrıca, Rusya ile ABD'nin asla savaşmayacağını da bilerek oturacaksın. Putin ile Obama, 2015'te, otel odasında Fırat'ın doğusu ve Batısı için anlaştı. Taşlar farklı oynanıyor orada. PYD-PKK devletçiğinin oluşması ve genişlemesi için anlaştılar. Şimdi bir taraftan çatışma devam ettikçe silah satacaklar, bir taraftan da güneyimizi de içine alan bir devletçik için çalışacaklar."

"Mülteci" sorununu çözme(!) biçimimiz de uzun vadede sorun yaratabilir Türkiye'ye Kezek'e göre;

"İşsizim deyip Avrupa'ya geçmeye çalışan Türk vatandaşları da olduğu ortaya çıktı. Bunun da Türkiye'ye bir faturası olabilir; meydana gelebilecek bir terör olayından Türkiye mesul tutulabilir; kontrolsüz göçmen çıkışına bağlanabilir. AB, iş dünyasını vuracak şekilde, Türk pasaportuna engel koyabilir…"

***

Hem Tulga, hem Kezek bugünkü zirveden, masadan çıkacak sonuç ne olursa olsun sahada "çatışma" ortamının devam edeceği görüşünde. Ve "Hatay'da kurulan hastaneyle olmaz bu işler" Tulga'ya göre. Türkiye, bir an evvel, Suriye'deki askerlerinin lojistik, ulaşım, sıhhiye imkanlarını genişletmek mecburiyetinde.

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları