PTT’de neler oluyor?
Vatandaşlar, önceki gün PTT Kağıthane Dağıtım Merkezi’ni bastı, günlerdir dağıtılmayan, dağ gibi biriken paketlerini almak için görevlilerle tartıştı. Yine İstanbul Topkapı’da bulunan en büyük posta işleme merkezinin önünde çok sayıda kişi ya gönderilmeyen tebligatının ya da umre için çıkarttığı ve günlerdir gelmeyen pasaportunun peşinde. 1 milyona yakın gönderi, PTT depolarında bekliyor.
İyi de PTT’de ne oluyor?
Çalışanlar öfke dolu. Torbalar birikmiş, adeta dağ gibi olmuş. Cumartesi olmasına rağmen hafta arası mesaisi gibi çalışıyorlar. Olayın arkasında taşeronlaşma var.
PTT Genel Müdürlüğü, özelleştirme adı altında dağıtım işini taşerona veriyor. O, her gün kapımızı çalan, faturalarımızı, paketlerimizi getiren, PTT’nin değil taşeron firmanın elemanı. Eskiden hatırlarsanız bir postacı yıllarca o semte bakardı. Adres arayanlar postacıya sorarlardı. Şimdi maalesef semtimizin postacısı neredeyse her ay değişiyor. İstanbul’a yeni gelmiş işsiz gençler, işini kaybetmiş orta yaştakiler çaresizlikten taşeron firmada posta dağıtıcısı olarak işe giriyor.
Taşeronlarla ilgili itilaf çok. Maaşını gününde dağıtmayan, mesai saatini uzatan taşeronlarda çalışan sirkülasyonu çok oluyor. O da semt postacısının sık sık değişmesine neden oluyor.
PTT yeni bir karar daha alıyor. Taahhütlü zarflar, tebligatlar ve küçük paketlerin dağıtılması için de ayrı bir taşeron firmayla anlaşıyor. Bu anlaşmadan dolayı diğer dağıtım elamanları yüzde 40 azaltılıyor. Bu taşeron firma 1 Şubat’ta işi devralıyor. Ancak PTT’nin anlaşma yaptığı taşeron firma, maalesef çalıştıracak yeterince eleman bulamıyor. Buldukları ise dağıtıcılığı bilmeyen yeni elemanlardan oluşuyor. Bir PTT görevlisi, söz konusu taşeron şirketin daha önce de dağıtım taşeronluğu yaptığı ve postacıların maaşlarını düzenli vermediği için tecrübeli elemanların onunla çalışmak istemediğini, bu nedenle sorun yaşandığını anlattı.
Asırlık bir kurum işte böyle çökertilir.
Hani hep söylerim; Yahudi, oğullarına 100 altın miras bırakmış, bunun 10 altını ile iş kurun, 90 altını ile de reklam yapın diye.
PTT Genel Müdürü Osman Tural da böyle yapıyor. Tural, kurumun milyarlarını sanki özel şirket gibi tek kalemde lig adı satın almaya veriyor. İşte bu tıpkı Yahudi’nin hesabı gibi. 100 liranın 10 lirası sermayeye 90 lirası reklama.
Kurum yönetmek, Hülya Avşar ile tenis oynamaya benzemiyor. PTT, gerek elektronik sistem açısından gerek çalışma sistemi açısından tam bir zombi kurum haline geldi ama Genel Müdür sağ olsun PTT’ye sözle her gün çağ atlattırıyor. PTTCell, PTTBank ve Hızlı Geçiş Sistem Kartı gibi bol reklamlı ürünler. Bu ürünleri kim nasıl satıyor, düşünen yok.
Sayın Genel Müdür, sporsever olarak tanınıyor ama maalesef elemanlarını sevmiyor. Sevmiş olsa bir gün posta dağıtım merkezlerine iner onların sorunlarını dinler. Nuh Nebi döneminden kalma ilkel bilgisayarlarla nasıl hizmet verilmeye çalışıldığını görür.
Sayın Genel Müdür, PTT’yi kâra geçirip, siyasilerin gözüne gireceğim diye asırlık kurumu taşeronun kucağına attı. Taşeron sistemi bugün PTT’yi çökertmiş, iş yapamaz hale getirmiştir. Devletin çalışma müfettişleri neden önce çuvaldızı kendine batırıp PTT’lerin kapısını çalıp denetim yapmaz? PTT’nin vebali ve günahı yönetenlerde olduğu kadar, çalışanların hakkını korumak görevi ile sendika adı altında örgütlenen kurumlarda da var. Taşeronun iş yapamamasından dolayı ortaya çıkan yük, senin üyenin sırtına bindirilmiş, sen ne yapıyorsun?
Ya HABERSEN? Koltuğum sıcak felsefesiyle kaybedilen yetkiyi nasıl geri alacaksınız? Neden yasal görevini yapmıyorsun?
PTT konusunu işlemeye devam edeceğim.