Pozisyon bildiriyorum
TBMM Genel Kurulu'nun 15 Temmuz özel oturumda, CHP'li Engin Özkoç'a cevap vermek üzere kürsüye gelen AK Partili Naci Bostancı, Ergenekon ve Balyoz yargılamalarını iktidarlarının değil FETÖ'cü hakim ve savcıların yaptığını, FETÖ'nün bu yargılamalardaki yöntemlerini eleştiren muhalefetin, aynı yöntemlerle yürütülen 17-25 Aralık operasyonlarına ise destek verdiğini kast ederek "Sizin pozisyonunuz neydi?" diye sorunca beni bir gülme aldı.
Madem polemiğe dahil oluyoruz belirtmeden olmaz;
Valla bizim pozisyonumuz, YENİÇAĞ'ın 17/25 Aralık vakasıyla ilgili olarak attığı "Uluslararası kirli bir operasyon" manşetiyle ayan beyan ortada da, şöyle kısa bir arşiv okuması yaptım; ben sizin pozisyonunuzda olsam, pozisyon tartışmasına asla girmezdim!
***
Zira…
15 Temmuz 2008'de, "Ergenekon iddianamesi"nin açıklanmasını takiben, cemaatin medya merkez üssü Zaman'da yazdığınız yazıdaki pozisyonunuz şöyle:
"İddianame bir terör örgütüne atıf yapmakta, "devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgileri temin etmek, kişisel verileri kaydetmek, askeri itaatsizliğe teşvik, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine saldırı suçlarını azmettirmek vb." fiilleri saymaktadır. Öte yandan iddianamenin Ergenekon çerçevesinde kamuoyunda yapılan tartışmalardan daha sınırlı bir alanı kapsadığı anlaşılmaktadır. Bu iddianamenin ardından ek bir iddianame ile üst düzey yöneticilerin davaya dâhil edilecekleri ifade edilmiştir. Mevcut sınırlılık o dönemde aşılır mı, tüm bu tartışma ve soru işaretlerine mahkeme sürecinde açıklık kazandıracak bir kapsam ortaya çıkar mı, bilemiyoruz. Fakat her ne olursa olsun, mahkeme safahatı nasıl tamamlanırsa tamamlansın burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus, artık bu ülkede "darbenin bir hak ve meşru bir girişim olduğu" yolundaki kanaatin kendisine çok daha az taraftar bulacağıdır. Dava sadece varlığıyla dahi bunu güçlendirecek bir etki yapmıştır…"
***
Bu da, 25 Ocak 2010'da, İNTERNETHABER'e verdiğiniz röportajdaki pozisyonunuz:
"Silahlı kuvvetler Türkiye tarihinde üç kez darbe yaptı. Bunları birlikte okuduğumuzda TSK demokrasi dışı yöntemlere sahip bir karaktere sahip. 28 şubat öncesi için bunu rahatlıkla söyleriz. 28 Şubat'tan sonra bunun artık daha zayıf bir ihtimal olacağını düşünmeye başladık, ancak asker demokrasi dışı yollara başvurma anlayışından ne kadar uzaklaştı. Bu kamuoyunda bir soru işareti olarak duruyor. Özden Örnek'in günlükleri somut bir veriydi. Bunun gibi şeyler bulanıklığı arttırıyor."
"Bu tür planları büyük Think-thank kuruşuları da yapar. Ama bir ordu yaparsa bunu gerçekleştirme konusunda elinde imkanlar var. Tabiî ki bundan endişelenmemek, "Acaba" kuşkusu taşımamak mümkün değil."
***
Zaman'ın dijital arşivine erişim imkanı bulunmuyor; yoksa -Hocam siz de farkındasızdır ki- çok daha şenlikli olabilirdi!
AA NE BULDUM!
Pozisyon demişken… Naci Bostancı'nın kumpas süreçlerinde yazıp söylediklerini tararken bakın ne çıktı karşıma:
"Yargıtay'ın kararıyla öğrendik ki Ergenekon diye bir örgüt yoktur. Kumpas, kandırıldık; vesaire diyerek çark ettiler ve Yargıtay kararından sonra 'Adalet yerini buluyor' diyerek tekrar çark ettiler."
MHP'li Erkan Akçay, -ki, hiç itirazım yok, son derece doğru söyledikleri- AK Parti için söylemiş bunları iyi mi!
LÜTUF...
Biz eleştiririz de, iktidar partisini mensuplarının, 15 Temmuz için sarf edilen "kontrollü darbe" yahut "tiyatro" yakıştırmalarını eleştirebilmeleri için hiç değilse "Bu hareket, Allah'ın bize büyük bir lütfudur" dememiş olmaları gerekmez mi?
SORU-YORUM
Yaklaşık üç yıldır "Benimle ilgili elinizde en ufak bir delil, belge, bilgi varsa gelin tutuklayın kardeşim" diye bas bas bağıran Meral Akşener, dün de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, hakkındaki "FETÖ dosyası"nın gizliliğinin kaldırılmasını ve ivedilikle ifadesine başvurulmasını talep etti. Türkiye Cumhuriyeti'nin "beka"sıyla ilgili bu denli hayati bir konuda ifade vermeye hazır olan eski bir İçişleri Bakanı'nın, milletvekilinin, TBMM Başkanvekili'nin velhasıl an itibarıyla TBMM'de grubunu bulunan bir siyasi partinin genel başkanının ifadesinin alınmamasının sebebi ne olabilir? Akşener, birilerinin kayda geçmesinden rahatsızlık duyacağı şeyler mi söyler yoksa konuşursa?