Politikayı bırak ekonomiye bak
Türkiye 30 mart seçimlerine kilitlenmiş durumda. Herkes politikayla yatıp politikayla kalkıyor. Gazetelerin neredeyse tüm sayfaları politika haberleriyle dolup taşıyor.
Son bir haftanın trend haberi ise Twitter.
Türkiye tüm sorununu unuttu Twitter’i tartışıyor. Açılacak mı? Açılmayacak mı?
Kimse dönüp hayatın ta kendisi olan ekonomiye bakmıyor.
Oysa hepimizi ilgilendiren gemi su alıyor ama biz buna bakmıyoruz bile.
Evet ekonomide işler hiç iyi gitmiyor.
Aylardır süren kötü gidişat son bir ay içerisinde iyice çığrından çıkmış durumda.
Bankaların mevduata verdiği faiz oranı aylık 13’e dayandı.
Dikkatinizi çekerim, bu rakamı veren üstelik bir kamu bankası.
Faizlerin daha 2 ay öncesi yüzde 6 seviyelerinde olduğunu düşündüğümüzde yüzde 13 gibi bir oranın çok ciddi bir rakam olduğu ortaya çıkıyor. Yüksek faizin tek nedeni bankaların fonlama sıkıntısı. Zaten uluslararası finans kuruluşları bazı Türk bankalarının önümüzdeki günlerde fonlama sıkıntısı yaşayacağın dikkat çekmişti.Hükümet kanadı ise ekonomiden çok, miting meydanlarına kilitlenmiş durumda.
Gündemde cemaat ve Twitter var.
Beklenti seçimlerden bir gün sonra her şeyin güllük gülistanlık olacağı.
Bu ütopik bir beklenti. Tam tersi 31 Mart sabahı Türkiye’yi çok ciddi sorunlar bekliyor. En önemli sorun enflasyon olacaktır. Hükümetin sırf seçim öncesi zam yapmamak için bastırdığı fiyatlar seçimden hemen sonra patlayacaktır.
Özellikle akaryakıt ve doğal gaz fiyatlarına çok ciddi bir zam bekleniyor.
Hükümet rakamlarla oynayamadığı için çareyi küçük oyunlarda arıyor.
Son oyun ise akaryakıtta tavan fiyat uygulamasına geçiş oldu. Rafineri ve bayi kârlarına sınırlama getiren bu geçici uygulama, akaryakıtta yine geçici bir ucuzlamaya neden olacak. Ancak rafineri marjının devlet zoruyla 2 ay için de olsa yüzde 2’den 1’e indirilmesi TÜPRAŞ’ın büyük miktarda zarar etmesine neden olacak.
Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu TÜPRAŞ bu zarara ne kadar katlanır bilinemez ama burada kaybeden sadece TÜPRAŞ olmayacak. 2 ay hükümet için nefes alma süresiymiş gibi görünse de ekonomi için ciddi sorunları da beraberinde getirecek.
Yabancıya vaatler çok
Son dönemde hükümetin yurt dışında yerleşik finans kurumlarıyla yakın ilişki içinde olduğunu görüyoruz. Yabancılara Türkiye’deki şu an çalkantının siyasetten kaynaklandığı ve 30 Mart sonrası her şeyin eskisi gibi olacağı anlatılıyor. Hükümetin bu sözleri sadece borsada bir kaç yatırım fonu üzerinde etkili olurken, Moody’s ve Standard and Poor’s gibi kuruluşlar Türk ekonomisinin ciddi risklerle karşı karşıya kaldığına dikkat çekiyorlar.
Faizler düşer mi?
İş dünyasının hükümetten en büyük beklentisi seçim sonrası faizleri düşürüp düşürmeyeceği. Ancak bu silah artık Türkiye’nin elinden çıkmış durumda. Türkiye faiz indirimine teknik olarak gidemez görünüyor. Hükümetin baskısı ile Merkez Bankası’nın olası bir faiz indirimi, dövizin bu kez, daha da kontrolsüz yükselişine neden olabilir.
2014 yılında Türkiye’nin faiz indirimi ekonomide yaşanan gerçekler nedeniyle neredeyse imkansız görünüyor. 2015 yılında ise FED’in faiz artırımına geçecek olması bu yıl da yüksek faizle yaşamamız anlamına geliyor.
Tüm bu olayları genel bir bakışla incelediğimizde 30 Mart sonrası Türkiye’yi zamların ve sıkıntılı günlerin beklediğini görebiliyoruz.