"Politikacıların yüz karaları"
Ha şunu bileydin;
Siyaset yapıyor olmak, kimseye kin, nefret kusma, küfre varan bir kabalıkta, seviyesizlikte atma tutma ayrıcalığı da, dokunulmazlığı da vermez; dün çok sayın, en kıymetli büyüğümüzün ifade ettiği gibi "Eleştirebilirsin ama hakaret edemezsin. Buna hakkın yok. Bunun adı densizliktir, hadsizliktir".
Misal…
İnsanlara, sırf vatanlarını, milletlerini seviyorlar diye "ırkçı" diyemezsin.
İnsanlara, sırf senden farklı olarak Türk olmaktan utanmıyorlar, bunu gururla ifade ediyorlar diye "kafatasçı" diyemezsin; "şeytani anlayışa hizmet etmek"le itham edemezsin.
İnsanlara, sırf şehitlerine, bu milletin kahraman evlatlarına sahip çıkıyorlar diye "kandan beslenenler" diyemezsin.
İnsanlara, sırf "Andımız"ı okuyorlar diye "siyasetin değil psikiyatrinin konusu" vurgusuyla "histerik" diyemezsin.
İnsanlara, sırf kendilerini Türk tarihinin, kültürünün yazılı ve yazılı olmayan bütün bilimsel kaynaklarında "milli sembol"leştirilmiş olan "bozkurt"la özdeşleştirdikleri için "hayvan" diyemezsin.
"İt kopuk" diyemezsin.
İnsanlara, sırf seni desteklemiyorlar diye "terörist" diyemezsin, "terör işbirlikçisi" diyemezsin.
İnsanlara, sırf senin gibi inanmıyorlar, senin gibi düşünmüyorlar diye "dinsiz, imansız, ateist" diyemezsin.
İnsanlara, sırf seni yağlayıp ballamıyorlar, yağdanlığın olmuyorlar, günde beş vakit cila çekmiyorlar diye "maaşlı şarlatan" diyemezsin.
İnsanlara, sırf temel ve yasal haklarını kullanıp seni kanunlar çerçevesinde eleştirdikleri için "alçak", "şerefsiz", "cibiliyetsiz" diyemezsin.
İnsanlara, sırf siyasi rakibin oldukları için "Pensilvanya'nın oyuncağı", "marjinal örgütlerin maymunu", "PKK'nın borazanı" diyemezsin.
Şahsen ben de bu konuda aynı çok sayın ve de en kıymetli büyüğümüz gibi düşünüyor ve "Bu tür kişileri politikacıların yüz karaları olarak değerlendiriyorum."
YUNANİSTAN NASIL "GÜVEN ARTTIRABİLİR"?
Madem ki, bizatihi yetkilisinin ifadesiyle "Türkiye, ciddi hava ve füze tehdidi altında olduğu için" alıyoruz S-400'leri,
Madem ki "82 milyon insanımızı ve ülkemizi korumak ve kollamak için hava savunma sistemi kurma ihtiyacımız açık",
Madem ki, -NATO üyesi olduğumuz halde Rusya'dan alternatif hava savunma sistemi aldığımıza göre Rusya olamaz herhalde- ABD bu "ciddi hava ve füze tehdidi"nin "olağan şüpheli"si,
Madem ki, esas mesele "Doğu Akdeniz gerginliği",
Madem ki, "Doğu Akdeniz"de Türkiye için bir "beka sorunu"na dönüşen tezgahın -perde arkasında ABD olmakla birlikte- sahnedeki muhatabı Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi…
Meraklanmadan edemiyorum;
Tam da bu ortamda, "Güven Artırıcı Önlemler ve Davranış Kuralları"nı geliştirmek üzere Atina'da bulunan, "Türkiye ve Yunanistan arasında Ege'de, Doğu Akdeniz'de ve Kıbrıs'ta ne sorunlar varsa hepsini masaya koymakla" yetkilendirilmiş, eh bir de Sayın Bakan'ın bildirdiğine göre "çok güzel hüsnükabul görmüş" bulunan Türk heyeti üyeleri nasıllar, afiyetteler mi acaba?
"Ciddi hava ve füze tehdidi altındaki bir ülke"yi temsilen yürüttükleri temaslarda "Ege'de işgal altında bulunan adalarımız"ı gündeme getirdiler mi?
Türkiye açısından en "güven artırıcı" tavrın Yunanistan'ın bayrak diktiği, asker yerleştirdiği bu adalardan çekilmesi olacağını bildirdiler mi? Aksi halde Türkiye'nin yapabileceklerini, yapma hakkına sahip olduklarını ifade edip, bunları yapmakta da bir an tereddüt yaşamayacağını belirttiler mi?
SORU-YORUM
"Dünyayı bir ülkenin iki dudağı arasına hapseden bir yapı adil olamaz" da, "ülkeyi, bir insanın iki dudağı arasına hapseden bir yapı" adil olabilir mi? İlkinde hem fikirsek, ikincisinde de beraber yürüyemiyoruz acaba aynı mantıkla?
BU AYIP DA YETER
Partilerinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın Ankara'yı "parsel parsel sattığını" bizzat iktidarlarında Başbakan Yardımcılığı, Bakanlık, Hükümet Sözcülüğü, TBMM Başkanlığı yapmış "ağabeyleri" itiraf etti.
Söz konusu belediye başkanı "metal yorgunluğu" diye bir "yersen" gerekçesiyle zorunlu istifa ettirildi ama onca adalet bakanı geldi geçti; ne onlardan biri, ne "emirlerindeki(!)" savcılardan biri "bir dakika hemşehrim, daha karpuz kesecektik" deyip kendisini "hesap vermeye" davet(!) etmedi.
Velhasıl, Ankara'nın nasıl ve kimlere "parsel parsel" pazarlandığının ortaya çıkarılması ve sorumluları hakkında gerekli işlemin yapılması yolundaki ilk adımı, Ankara'yı "parsel parsel" sömüren "yapılanma"yla ilişkilendirilerek itibarsızlaştırılmaya çalışılan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş attı; ANFA'nın suç duyurusuyla hukuki süreci başlattı.
Azıcık yüzü, ar duygusu, utanması olana bunun ayıbı yeter de artar bile!