Politik irade sıfır ise milli egemenlik kimin eline geçer?

Tayyip Erdoğan 23 Nisan 2006’da “Geleceğin milli egemenlik haftalarında bu ülkede milletin sesinden başka ses yankılanmayacak. O Türkiye’de egemenlik duvarda değil, milletin kendisinde olacak. O günün Türkiye’sinde hiç kimse konjonktürel gerekçelere dayanarak, aslında birbirinin tamamlayıcısı olan anayasal ilkeleri ötekilerin üstünde ve daha önemli saymayacak” demişti
Erdoğan’ın bu görüşlerine kimse bir anlam verememişti. Bir okuyucumuz, “Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri konusunda nabız mı yokluyor?” diye sormuştu!
Aslında Türkiye, Anayasa’nın 90’ıncı maddesini değiştirip uluslararası anlaşmaların Anayasa’nın üstünde olduğunu kabul ederek siyasi egemenliğini önemli oranda devretmiş durumdaydı.
TBMM’nin duvarındaki “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şeklindeki Atatürk’e ait sözün fiilen bir anlamı kalmamıştı. Egemenliği devreden AKP hükümeti ve onun başbakanı Tayyip Erdoğan idi.

****


Strateji uzmanı Nejat Eslen, o günlerde “Nüfus, ekonomi, bilim ve teknoloji, askeri güç” gibi milli güç unsurlarını saydıktan sonra “Politik irade sıfır ise, diğer milli güç unsurları da sıfırla çarpılmış demektir” diyordu. Nitekim ekonomik güç yabancıların eline geçince, askeri güç istemese de onların egemenliğini korur duruma düşüyordu..
Bugün, küresel projelerin uygulayıcısı durumundaki siyasi iktidar sahipleri, Türkiye’deki Türk egemenliğini fiilen ortadan kaldırmıştır.
İslami mesajlarla iktidar olan AKP, ikiz yasalarla, kamu yönetim reformu girişimi ile sözde kalkınma ajansları ile ve alt kimlik-üst kimlik tartışmaları ile milli gücün dayanağı olan bütün stratejik kuruluşları ve şairin “vermem ondan ben bir karış” dediği kutsal toprakları ve milli güç unsuru olan ekonomik kuruluşları yabancılara satarak, Türkiye’yi milli devlet olmaktan çıkarmak için her türlü yasal, psikolojik ve fiili alt yapıyı hazırlamış durumdadır.
İktidarın şimdiki uğraşı, Anayasa’nın değiştirilemez ilkelerini değiştirmek suretiyle Türk egemenliğini tarihe gömmektir. Üstelik bunu 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı’nda ilan etmekten dahi çekinmiyorlar.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, “Türkiye Cumhuriyeti, 1923’ten bu yana bu kadar büyük risk, tehdit ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmadı” diyordu. Ancak Dolmabahçe’de Tayyip Erdoğan ile ne görüştüyse bütün bu tehditler yokmuş gibi davrandı. O görüşme, milli güçlerin tasfiyesinin yolunu açtı.

****


Yine 2006 yılında Suriye’ye gitmiştim. “Değişen Orta Doğu” konulu bir toplantıda konuşmuştum. Kavramın yanlış olduğunu ortada kendiliğinden bir değişmenin olmadığını, aksine Orta Doğu’nun değiştirilmek istendiğini anlatmış ve sormuştum:
-Değişen değil, değiştirilen Orta Doğu! Peki değiştiren kim? Özne kim? Araplar mı, İranlılar mı, Türkler mi? Yani bu coğrafyanın kendi sahipleri mi değiştiriyor Orta Doğu’yu? Hayır. Peki kim değiştiriyor? Yabancı güçler? ABD, İngiltere ve İsrail... Ardından Avrupa Birliği! Kürtleri de aynı güçler kullanmaya çalışıyor.
Ve devam etmiştim:
-Bu durumda Orta Doğu coğrafyasının sahipleri ne yapmalı? Sadece savunma yapmak, yenilgiyi baştan kabul etmektir. Sadece bölgesel inisiyatiflerle küresel saldırıya cevap vermek mümkün değildir. Küresel saldırıya küresel alternatif oluşturmak gerekir. Küresel saldırıya karşı bir güç merkezi oluşturabilmek için çeşitli yollar bulunabilir. Bu yolların hepsinden önce gelen, cephane ve silah değil, Atatürk’ün Anadolu’ya taşıdığı gibi bir ‘kurmay kadrosu’ oluşturmaktır. O dönemdeki küresel saldırıyı üzerinde güneş batmayan İngiltere İmparatorluğu başlatmıştı, savaşın sonunda imparatorluğunu kaybetti.
Şimdiki saldırı ABD önderliğinde yapılıyor. Aklımızı kullanırsak ABD imparatorluğu da bu savaştan gücünü kaybederek çıkacaktır.

****


Tabii bir ülke siyasi iradesini Amerika’ya teslim etmişse, Amerikan projelerinin taşeronluğunu yapıyorsa, başı beladan kurtulmaz...
Bu arada Malatya’da füze kalkanı için kurulduğu söylenen tesislerin sadece radar değil, elektromanyetik dalgaları da kullanabilen ve Türkiye üzerinde operasyon yapmak amaçlı bilimsel bir merkez olduğu iddia ediliyor. İnsan beynindeki bir ur neyse, Kürecik’teki tesis de Türkiye için odur...

Yazarın Diğer Yazıları