Polis bankacıyı götürürse
İş Bankası Genel Müdürü 10 yılı aşkın süredir bu görevini sürdürüyordu. Ersin Özince bu 10 yıl boyunca gazetelerin hep ekonomi sayfalarında yer aldı. Büyük bankaların genel müdürlerinde durum hep böyledir. Ekonomi basını onları büyütür bir star yapar. Magazin sayfalarının starı oyuncular, ekonomi sayfalarınınki ise büyük bankaların genel müdürleri. İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince de Türkiye’deki gazetelerin ekonomi sayfalarının starıydı. Hele dev bir kuruluş olan İş Bankası gibi bir bankanın tepesinde oturmak yeterince popüler olmaktır. Burada icraat yapmana gerek yok. Bu koltukta oturmak bile Türkiye’nin en popüler insanı olmana yeter.
Bu hep böyle olmuştur. Küçük bankaların büyük başarıları hiçbir zaman önemsenmez. Hiç kimse bir iki bankanın genel müdürünün dışında kimseyi tanımaz. İşte o popüler genel müdür Ersin Özince geçen hafta gazetelere manşet oldu. Ancak bu defa ekonomi sayfalarına değil de birinci sayfaya.
Ersin Özince’nin “Bankacıları da gazeteciler gibi polise aldıracak mısınız?” sözü şaşkınlık yarattı. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’nu farklı bir tarzla eleştiren Ersin Özince, manşetlerle birlikte istifa da etti. İstifasıyla ilgili hükümetten baskı geldi mi yoksa bir bildiği mi vardı bilinmez. Ancak Özince’nin bu çıkışı diğer bankalar tarafından pek de arkasında durulmayan bir olay oldu. Bankalar belki korktukları için Özince’nin arkasında durmadı. Belki de görüşüne katılmadılar. Özince’nin bu sert çıkışına Ali Babacan neden oldu. Ali Babacan ekonomiyi soğutmak için bankaların verdiği krediyi frenlemesini istiyordu. Babacan’ın “Kredide frene basmayan bankalara polisiye tedbir getiririz” açıklamasına sadece Özince tepki gösterdi. Sonuç olarak da gitti.
Olaya Ersin Özince tarafından değil, bir de ekonomi tarafından bakalım.
Polis bankacıları da almalı mı? Hatırlarsanız bir dönem neredeyse 1 lotluk işlemden dolayı bile borsacılar polis tarafından alınmıştı. Gerekçeleri manipülasyon ve karapara aklama. Polisin operasyonu borsanın derin yara almasına neden olmuştu. Çünkü manipülasyonu takip etmek ve ilgili savcılığa sevk etmek polisin değil Sermaye Piyasası Kurulu’nun göreviydi.
Polis korkusu bugün İstanbul Borsasından yüzlerce yatırımcının kaçmasına neden oldu. Borsada meydan yabancıya kaldı. Acaba Devlet Bakanı Ali Babacan borsadaki operasyonun bankalarda da yapılacağını mı ima etmek istedi?
Düşünün gazete manşetlerini, “Fazla konut kredisi veren bankacı gözaltına alındı”
Olur mu olur!
Bu ancak Türkiye’de olur.
Bu olayın sadece farklı bir boyutu, bir de diğer boyutu var. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu bu işin patronudur. Bankaları denetlemek ve düzenlemekle sorumludur. Bankanız var diye istediğiniz kararı alıp istediğiniz icraatı yapamazsınız. Bir bankanın alacağı her karar aynı zamanda ülkeyi olumlu ya da olumsuz etkiliyor. Bu nedenle hükümet bankaları kontrol altında tutmak zorundadır. Ali Babacan’ın tehdit gibi açıklaması genç ve acemi siyasetçiliğinden kaynaklanmıştır. Yoksa Ali Babacan’ın anlatmak istediği şey doğrudur. Türkiye’de krizin tüm sorumluları bugüne kadar hep politikacılar gösterilmiştir. Bu da doğrudur, ancak o seviyeye gelişinin en büyük etkeni de bankalardır. Doları açık pozisyonlarından dolayı bir gecede yüzde 50 yükselten, yine aynı açıktan dolayı gecelik yüzde 7 bine kadar faiz veren bankalar değil miydi?
Kriz kelimesini duydukları anda üç kuruşa çalışanlarını kapının önüne koyan bankalar değil miydi?
“Süt vermeyen ineği sağma yöntemi” olarak adlandırılan kredi kartına uyguladıkları tefeci faizi ile büyük bir faciyaya neden olan bankalar değil miydi? Şu anda bankalar Türk insanını borçlandırma çabasındalar. Ev al, araba al, tatil yap, lüks ihtiyacını karşıla gibi kredi yöntemleriyle para satmaya çalışmalarıyla neredeyse ülkenin yarısını borçlandırdılar. Hükümet konut kredilerinin patlamasından korkuyor.
Âdeta balon gibi şişen konut fiyatları bir dönemin Amerika’sını hatırlatıyor. Amerika’da da 100 bin dolarlık evler bol keseden dağıtılan kredilerle 300 bin dolara yükselmişti. Sonra Amerikalı tarihinin en ağır krizini yaşadı. Ali Babacan Amerika’da çekilip gösterime giren bu filmin Türk versiyonundan korkuyor.
Bu korku Ali Babacan’a sürçü lisan yaptırdı.