Plüton TV'den bildiriyorum…

Kadınlar Mars'tan, Erkekler Venüs'ten, haber kanallarında boy gösteren tipler de Neptün'den olmalı! Hatta, tez ve beklentilerinin gündeme olan mesafesine bakınca Neptün ötesi bir yerden; misal Plüton'dan bile olmaları mümkün!

Koca koca sıfatlarıyla, kanallarda, artık adlarına tahsisli olduğunu düşündüğüm koltuklara kurulup, gösterişli bir beden diliyle, ciddi ciddi şu iddialarda bulunabiliyor, iddialarını hararetle savunabiliyorlar:

- Pazar akşamı, Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım'ın katılacağı televizyon programında, adayların "İstanbul vizyonu" seçmen nezdinde belirleyici olacak.

- İki adaya da mutlaka İstanbul'a dair projeleri sorulmalı; bu çok önemli.

- Sonuçta bu bir genel seçim değil; İstanbul'un sorunlarının dışına çıkılmamalı.

Bu baylara, bayanlara kalsa seçmen dahil hepimiz 31 Mart hiç olmamış gibi davranalım, İmamoğlu ve Yıldırım'a "0 km. aday" muamelesi yapalım, İmamoğlu'nun "seçişmiş başkan" olduğunu unutalım, seçimin "ne olduğunu bilmiyorum ama kesinliklikle birşeyler oldu"dan bir milim ileri somutlaştırılamayan bir "his" kanıt sayılarak iptal edildiği gerçeğinin, hak, hukuk, adalet, demokrasi eksenli ve netleştiremediğimiz sürece gölgesi 23 Haziran'ı da karartacak yığınla meselenin üstünü örtelim, İmamoğlu'nu zinhar mağdur görmeyelim; ooooh mis.

Peki ya gasp edilen irademiz?

Kaç kaldırım taşına, kaç kilometre asfalta, kaç metro istasyonuna onu feda edeceğiz?

Edebilir miyiz?

MUHALİF GÖRÜNÜMLÜ İKTİDAR DESTEKÇİLERİ

Bugüne kadar hep "gizli İmamoğlu destekçileri"ni yazdık; hani "iktidar medyası"na dahil oldukları halde saldırganlıkları, akılsızlıkları, centilmenlik dışı davranışları, gafları, ava giderken avlanmaları sayesinde onu köşeye sıkıştırmak, itibarsızlaştırmak, hezimete uğratmak üzere yaptıkları yayınlardan bile İmamoğlu'nun birkaç puan arttırarak ayrılmasını sağlayanlar.

Bir de "gizli Yıldırım destekçileri" var; onlar da "muhalif"miş görünüyor, muhalif mecralarda yazıyor-konuşuyor velhasıl alttan ala "İmamoğlu'na oy vermeyin"i işliyorlar seçmenin zihnine.

Nasıl mı?

İktidarın kendisini bütün kurul, kural ve kanunların üzerinde görmesini sözüm ona eleştirdikten sonra, mesela, "İmamoğlu kazanırsa kaos olur" diyorlar; "İktidar, bunu yanına bırakmaz" diyorlar, "Ortalık fena karışır" diyorlar…

Bu ürkütücü senaryolarla mı destek oluyorlar "milli irade"nin tecellisinin sağlanmasına!

Hadi oradan.

Ben, parayı verenin düdüğünü çalan bu modellerin ilke esaslı bir "muhalif" kimlik taşıdıklarına filan da inanmıyorum da, velev ki öyleler… Öyleyseler de "böyle bir dostu olacağına aklı başında bin düşman" dilerim ben İmamoğlu'na!

KENDİNİ İZLANDA SANAN ÜLKE

Askerlik Kanunu'nun dolayısıyla da sisteminin yenilenme sebebi, "İhtiyaçlar, şartlar ve güvenlik parametrelerinin değişmiş olması".

Türkiye Cumhuriyeti bir Kurtuluş Savaşı verdikten ve bunu kazandıktan yani çevresini anlaşma ve paktlarla büyük oranda "düşmansızlaştırdıktan" sonra oluşturulmuş olan bir sistemde bile "ordu-millet" kimliğinin korunmasına, jeopolitiği itibarıyla potansiyel hedef olan bir ülkede yaşayanların, en azından erkeklerin iyi birer asker olarak da yetiştirilmelerine özen gösterilmişken…

"Üçüncü Dünya Savaşı"ndan bahsedilen, emperyal devletlerin Doğu Akdeniz, Karadeniz, Ortadoğu başta olmak üzere Türkiye'nin çevresini askeri üs, yığınak, birlikle kuşattığı, Ege'deki Türk adalarının fiili işgal altında olduğu, doğu ve güneydoğu sınırılarımızın "ateş hattı"na dönüştüğü bir dönemde "İzlanda"ymışız gibi yahut İsviçre gibi davranarak orduyu küçültmenin mantığını izah edebilecek biri var mı?

"Savunma" misyonu baskın "milli" bir ordunun, vatanın, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra belki de savunulmaya en çok muhtaç olduğu günde "profesyonelleştirilmesi" başlı başına bir "beka sorunu" yaratmaz mı?

Kaldı ki, "profesyonel ordu"ların, Bosna'da, Süleymaniye'de, Telafer'de, Kabil'de hem kendi ülkelerine, hem de dünyaya maliyetlerini en iyi tecrübe eden kurum Türk Silahlı Kuvvetleri değil mi?

SORU-YORUM

"Dönemin Başbakanı da olan", AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın açıklamalarından "15 Temmuz'un bir faydasının da" askeri birliklerin bulundukları şehirlerin dışına çıkarılmaları olduğunu öğrendik. "Bir faydası da" bu olduğuna göre demek ki başka faydaları da var. Sayın aday, "dönemin Başbakanı" olarak açıklar mısınız, 15 Temmuz'un, o hain, alçak girişimin diğer faydaları nelerdir?

Yazarın Diğer Yazıları