Planlar tıkır tıkır işliyor!

Başbakan Binali Yıldırım, AB'yi eleştireceğim derken ilginç ifadelerle konuyu özetledi: "O Gümrük Birliği'nde de bize madik attılar. Serbest dolaşım vardı üstüne yattılar."

Derken konu 12 evladımızı kaybettiğimiz yurt yangınına geldi, Yıldırım dedi ki, "İnsanın olduğu yerde böyle hatalar oluyor."

Son derece derin tahliller, son derece anlamlı ve kapsamlı analizler!

İşte bu yorumları yapanlar, rejimi değiştiriyorlar.

Onları harekete geçiren ise Devlet Bahçeli...

Bahçeli'nin yıllardır yanında olanlar bile konuyu açıklamakta, kendilerini ifade etmekte zorluk çekiyor.

MHP'nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı geniş yetkilerle Başkan yaptıracağına inanmıyorlar. Bu yüzden de tek savunma mekanizmaları "değişim isteyen" ve "Bahçeli'ye kongreye gidelim diyen Ülkücü irade" oluyor.

"Türkiye'nin bulunduğu ortamda konuşulacak en son konu rejim değişikliğidir" denildiğinde, "partiye sızmaya çalışıyor" gibi garip bir savunma yapıyorlar,

"Türklüğü anayasadan silecekler" diyerek geçmiş hatırlatıldığında, "Türkçü bir anayasa geliyor" sözleriyle hamasete başvuruyorlar,

"AKP ile anlaştılar yakında açıklanacak, partili cumhurbaşkanlığı geliyor" yorumu yapıldığında, teşkilatlara genelge gönderilip "AKP ile anlaştığımız doğru değildir, belirli yayın organlarının yönlendirmelerine kapılmayın" deniyor.

Ve 1 Aralık 2016... Çankaya Köşkü'nde Bahçeli ve Yıldırım kameraların karşısında. Bahçeli'nin 45 saniyelik konuşmasında "Anlaştık" dediği duyuldu, gerisini Yıldırım anlattı. Partili Cumhurbaşkanlığından, Erdoğan'ın yetki ve sorumluluklarının artırılmasına kadar her şeyde mutabakata varıldığı anlaşıldı.

AKP ve Bahçeli'nin uzlaştığı anayasa önümüzdeki hafta Meclis'te oylanacak. Meclis'te AKP'yi zor durumda bırakacak tüm oylamalarda safını Erdoğan'dan yana belirleyen Bahçeli'nin, bu oylamada da aynı tavrı takınacağına şüphe yok.

***

Şimdi bandı geriye saralım ve olaylara biraz daha tepeden bakmayı deneyelim.

Ne demişti Bahçeli, "Sistem tıkanıklığını gidermek için Başkanlık sistemini konuşalım." Hemen ardından Bahçeli'nin açıklamasından saniyeler sonra da AKP kurmaylarından destekleyici açıklamalar geldi. Ertesi gün (sanki talimat almışçasına) tüm yandaş medya bu konuyu manşetlerine, köşelerine taşıdı.

Türkiye'nin gündemi bir anda değişti/değiştirildi.

1 Aralık'taki "anlaştık" açıklamasına kadar geçen süre zarfında hükümete yakınlığıyla bilinen gazetelerde mutabakatın sağlandığı defalarca yazıldı. Partili Cumhurbaşkanlığı olacağı, başkanlık sisteminin adının Cumhurbaşkanlığı sistemi olacağı ve yeni sistemde Başbakanlık sözü kullanılmayarak, olası milliyetçi tepkinin önüne geçileceği ifade edildi.

MHP yönetiminden doğru düzgün bir açıklama gelmedi. Genel başkan yardımcıları birbiriyle çelişti, "neler oluyor, vatandaşa, seçmene nasıl bir açıklama yapmalıyız" diyen teşkilat başkanları ihraç edildi, görevden alındı, hatta üye olmayanları bile ihraç etmeye kalktılar.

Mesaj çok netti; "Biat edilmesi gereken lider her şeyin en doğrusunu biliyordu, elbet aldığı kararda da bir hayır vardı."

Ancak alınan kararı kimse bilmiyordu. Oysa plan yapılmış ve karar çoktan alınmıştı.

AKP'nin daha önceki anayasa değişikliği girişimlerindeki "Türklükle" ilgili maddelere olan takıntısı bilindiği için, Bahçeli yönetimi "Bizim olduğumuz yerde, Türkçü anayasa" olur diyerek tribünlere oynamaya başladı. Anadolu Ajansı üzerinden de tabana mesaj göndererek "AKP ile anlaşmadık, memleketin geleceğini düşünüyoruz" haberleri yaptırıldı.

Netice itibariyle, yangından mal kaçırır gibi; gizli-kapaklı sürdürülen ve her seferinde "henüz anlaşma yok, millî bir anayasa geliyor" diyenlerin, partili Cumhurbaşkanlığını bile kabul ettiklerini görüyoruz.

Eğer demokrasiyse, milliyetçilerin önünden kaçırılan sandık yerine konulmalı ve sonrasında sistem değişikliği hakkında ne düşündükleri sorulmalıdır.

Eğer bu yapılmıyorsa birileri millete kendi tabirleriyle "madik atmak"ta kararlı demektir!

Yazarın Diğer Yazıları