Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

PKK'ya "demokrasi-özgürlük", ya "Ergenekon'a"?..

Türkiye gündemini esir alan “Ergenekon” ve “Susurluk” konusuna, bir de devlet büyüklerinin gözüyle bakalım, ne diyorlar?
Süleyman DEMİREL (9. Cumhurbaşkanı):
“Devlet her zaman rutini takip etmek zorunda değildir. Yüksek menfaatleri icap edince, bazen rutinin dışına çıkabilir.”
Mesut YILMAZ (Eski Başbakan):
Ben bu kadar olayların içinde yaşamış biri olarak Susurluk olayının Gladyo ile benzerliğini ortaya koyacak hiçbir belgeye ulaşmadım. NATO’nun özel harp stratejisi çerçevesinde özel harp dairesinin, Susurluk olayının herhangi bir yerinde ne kurum olarak, ne kişiler olarak rol oynadığını hiçbir yerde görmedim.
12 Eylül döneminde Asala terörüne karşı Emniyet bünyesinde bir özel birim oluşturuluyor. Bugün adı geçen kişiler de o birimin nüvesinde yer alan kişiler. Zannediyorum 40-50 kişilik bir birim. Bunlar özel eğitime tabi tutuluyor, yurtdışına gönderiliyor.
Sonra Asala terörü bastırılıyor, ama 90’lı (84 olacak) yıllarda da PKK terörü başlıyor. PKK terörüne devlet bir müddet teşhis koymakta gecikti. Hatta eksik teşhis koydu. Bunun ufak bir olay olduğu söylendi. Ama özellikle 90’lı yıllara gelindiğinde, Türkiye’nin çok ciddi bir silahlı bölücü terör tehdidiyle karşı karşıya olduğu görüldü.
Zamanın hükümeti, daha önce nüvesi teşkil edilen bu özel birimi, özel harekât dairesi adı altında yeniden yapılandırdı. Sayısı artırıldı, birkaç bin kişiye ulaştı.
Devletin egemenlik alanı dışında devletin güvenliğine, vatandaşlarının yaşama hakkına saldırı söz konusuysa ve bu diğer yollardan, diplomatik yollardan filan önlenemiyorsa, o zaman her devletin yurtdışında örtülü operasyonlar yapma hakkı doğar. Bu bir anlamda sınır ötesi operasyon gibi, bir meşru savunma hakkıdır. Türkiye de bu hakkını kullanmıştır. Asala terörüne karşı kullanmıştır, daha sonra çeşitli vesilelerle kullanmıştır vesaire... Bu arada birtakım gereksiz işler yapılmıştır, onları da söyleyeyim, ama netice itibarıyla bu bilgilerin açıklanması Türk devletine zarar verirdi. Onun için ben bunları devlet sırrı olduğu değerlendirmesiyle açıklamadım.
Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK (eski Adalet Bakanı):
“Bu silahlar, olası bir işgal durumunda direnişte kullanılmak üzere devlet tarafından konulan gizli silahlar olabilir.
” NATO ülkelerinde böyle bir uygulamanın olduğunu biliyorum. Genel olarak böyle bir uygulama var. Temelindeki mantık, ülke istila edilecek olursa istilacı güce karşı direniş hareketinin, mühimmat depoları olmak üzere bazı silahların yeraltına saklanmasıdır. Burada da böyle düşünülmüş olunabilir.
Osman PAMUKOĞLU (Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı. E. Gnl.):
“Yenice’de bulunan mermi ve bombalar pırıl pırıl. Hiçbir rutubet ve nem izi yok. Paslanma belirtisi yok. Çok bakımlı. Sanki fabrikadan alınıp gömül müş gibi. Bu kadar temiz olması ilginç.”
Bu seçkin 4 devlet adamının, olağanüstü durumlarda, devlet ve hükümetin neler yapabileceğine dair tespit ve yorumları böyle. Karar sizin.
Ancak burada üzerinde durulması gereken iki husus var.
Biri; Mesut Yılmaz’ın; polis özel timinin bazı gereksiz işler yaptığı, ancak devlet sırrı olarak görüldüğü için açıklanmadığına dair beyanı. Diğeri Osman Pamukoğlu’nun, Yenice’de bulunan mermi ve bombalar yeni konulmuş gibi, neden pırıl pırıl sorusu.
Buradaki “Gereksiz işler” den kasıt; gücün şahsi çıkar için kullanılması ve suç işlenmesiyse, elbette yasal soruşturma yapılacaktır. Görevin hasasiyeti sebebiyle devlet sırrı sayılıp gizli tutulması, buna mani değildir. Ancak bu işlemler; davul-zurna çalarak, görevliler üzerinden kampanyalar açıp, sevinç çığlıkları atarak, fırsatçılıkla, devlete ve en önemli kurumumuz TSK’ya saldırılarak yapılamaz. Benzeri hizmetlere bundan sonra da ihtiyaç olabileceği unutulmamalı.
Bir de, Pamukoğlu Paşa’nın söylemek istedikleri var ki, doğrusu düşünmek bile istemeyiz. Devlete tuzak kurmak öyle mi? İnanılacak gibi değil. Çok tehlikelidir, nerede biteceği bilinmez.
Millet soruyor; tonlarca patlayıcıya, gelişmiş yığınla silaha, bunca cinayete, ihanete ve yıkıma rağmen PKK ile mücadelede, “demokrasi”, “hukuk” ve “insane hakları” hep hatırlanıyor da, burada niçin unutuluyor? Bunun için olacak Genelkurmay dün, “adil yargılama ihlal ediliyor” demiş. Gelin, dönülemeyecek noktaya varmadan, hukuka sığınalım.

Yazarın Diğer Yazıları