Perşembenin gelişi
Cözüm süreci adı altında dönüşüm devam ediyor. Öcalan’ın lider ve önderliğinin güçlendirilerek tam bir muhatap olarak kabulünün sağlanması için büyük önem verilen ve merakla beklenen hale getirilen mesajı da yayımlandı. Hatta bu duruma uluslararası bir hava da verildi. Nevruz münasebetiyle düzenlenen gösteri ve mitinglerle bütün dünyaya mesajlar ulaştırıldı. Kendileri açısından kazanılan zafer müjdelendi.
Öcalan’ın mesajında silahlı unsurların Türkiye’den çekilmesi de bulunmaktadır. Bu çağrıya örgütün ne şekilde ve ne derece uyacağı açıklanmamıştır. Ancak muhtelif açıklamalardan bu çekilmenin zaman alacağı ve çekilmenin kendi açılarından güvenlik için TBMM’den bir destek gelmesi de istenmiştir. Ayrıca bu çekilmenin Türkiye açısından yasal bir zemine oturtulması için bir düzenlemeye ihtiyaç bulunduğu da bir gerçektir. Çözüm sürecinin yürüyebilmesi için akil adamlardan oluşan bir heyetin görevlendirilmesi de söz konusudur.
Öcalan’la yapılan görüşme tutanakları, kamuoyuna açıklanan mesajlar ve BDP temsilcilerinin konuşmalarıyla ülke yönetimin açıklamaları arasında bir paralellik olduğu görülmektedir. Ancak bütün bunlar ülke yönetimi tarafından süreç ilerledikçe kamuoyunun hazmetme kapasitesi de dikkate alınarak ortaya konmaktadır.
***
Sürecin kamuoyu tarafından benimsenmesi için yoğun bir propaganda faaliyeti yürütülmekte, örgüt ve lideri, barışçı ve masum olarak gösterilmeye çalışılmakta, sürecin tehlikeli olduğunu söyleyenler, bunu açıklayabilmek için zemin bulamamakta, söylediklerinde de barış karşıtı olarak gösterilmekte ve kandan beslenenler olarak nitelendirilerek baskı altında tutulmaya çalışılmaktadır.
Bugüne kadar suç sayılan ve yadırganan, terör örgütünü ve teröristleri öven bütün bölücü söylemler artık suç olarak görülmemekte, kardeşlik ve demokrasi olarak nitelendirilmektedir. Ne ev hapsinin, ne de affın söz konusu olmadığı, herkesin özgür olacağı ifade edilmektedir. Öcalan’a özgürlük, Kürtlere statü istenmektedir. Öcalan da görüşmelerde, verilen mücadelenin bir isyan olduğunu ve kendisinin de bu isyanın lideri olduğunu ifade etmektedir.
Terör örgütü, uluslararası alanda, savaşan taraf statüsü kazanmak ve konuyu BM denetimine sokmak istemektedir. Ülke yönetimin bir süredir sürdürdüğü tutum ve davranış tarzı, örgütü, uluslararası hukuk açısından kabul görür duruma getirmiştir.
***
Açıklanan mesajlarda ve temsilcilerinin yaptıkları konuşmalarda silahlı direnişin hedefine ulaştığı, bundan sonraki mücadelenin siyasi olacağı ilan edilmiştir. Sürecin nasıl işlemesi gerektiği hususundaki görüşlerini de gerek müzakere tutanaklarında, gerekse açıklanan Nevruz mesajında açık bir şekilde belirtmişlerdir. İsteklerin yerine getirilmemesi durumuna karşı, silahlı gücü bir müddet muhafaza edecekleri, konunun tamamen uluslararası bir boyuta oturmasına ve BM güvencesi alınmasına kadar silah bırakmanın mümkün olamayacağı da anlaşılmaktadır.
Bundan sonra bölücülüğün, siyasetle yürütülmesi hususunda güçlü bir istek vardır. Ancak bölücü siyasetin, bölücü terörden daha tehlikeli olduğu bilinmelidir. Terör örgütünün askeri anlamda etkisiz hale getirilmeden yapılacak teşebbüslerin, ülke menfaatine sonuçlanmasının mümkün olamayacağı bir gerçektir. Bölünme hemen fiziki olmayabilir. Ancak millet bölünmüştür. Bunun adına da demokrasi denmiştir.
Türk Milleti kavramı yok sayılamaz. Tek milletin adı Türk Milletidir. Bayrağı Türk Bayrağıdır. Bu kavramlar birleştirici ve bütünleştiricidir. Anayasamızın değişmez maddelerinde de “Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk Milliyetçiliğine bağlı olduğu, başlangıç hükümlerindeki temel ilkelere dayandığı, devletinin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğu” ifadeleri yer almaktadır. Hiçbir etnik gruba ayrıcalık tanınamaz. Değerlerimizden fedakârlık söz konusu olamaz. Ancak perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Milletvekillerimizden, ettiği yemine sadık kalmaları, Türk Milletinden de olanların farkında olması beklenmektedir.