Partizanlığın İslâm’da yeri var mı?

Hükümete karşı bir eylem mi geliştirdin veya basına açıklama mı yaptın, karşılığını KDV’siyle birlikte hemen ödetiyorlar! Meselâ yürüyüşlere katılan TGB’li gençleri şafak baskınlarıyla gözaltına alıyorlar. Oysa toplantı ve gösteri yürüyüşü, onların yasal hakkı!
AKP iktidarı, Taksim Gezi Parkı eylemlerini organize eden mimar ve mühendis odalarının gelir kaynağını yasa ile ortadan kaldırdı.
Beyoğlu esnafı adına, iktidar yanlısı esnaf derneklerinin yöneticilerini konuşturmaya kalkıştılar. Okan Öztürk’ün hatırlattığı gibi Beyoğlu esnafının gençlerden şikayetçi olması mümkün değil, çünkü müşterileri o gençler... Bunu düşünemediler!
“Bu adamlar, sokağa masa-sandalye koymamız yasaklanırken neredeydi?” diye bir açıklama yapan Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği Başkanı Tarkan Konar’ın mekânı ise bir saat sonra, Beyoğlu Belediyesi’nin encümen kararıyla 3 günlüğüne kapatıldı!


***

Yine Şırnak’ta, Sossyal Yardım Vakfı’na sekiz kişilik personel alımında, iki kez yapılan mülakat sınavı iptal edilirken, üçüncü mülakat sonucunda, KPSS puan sıralamasında son sırada olmasına rağmen AKP İlçe Başkanı’nın kardeşine sınav kazandırılması, halkı öfkelendirdi.
Bu tutumlar, vatandaşlar arasında ayırımcılık ve bölücülük yapmanın açık örnekleridir. Üstelik bu türden kararlar, ne Beyoğlu Belediyesi’nin işine yarar, ne Şırnak’taki AKP teşkilâtının!
Gazetelerin, televizyonların, devlet adına el koyma yöntemiyle ele geçirilmesi, çalışanlarının ve yazarlarının kovularak yerlerine yandaşların doldurulması, bu kurumların başına geçen zavallıların, “bu fırsat bir daha ele geçmez” diyerek, eşine-dostuna yazı yazdırmaya kalkışması, AKP’nin bir işine yarar mı?
Ayrıca bu mudur Müslümanlık?


***

Partizanlığın Müslümanlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Müslüman, kendi vatandaşları bir kenara; hiçbir insan arasında ayırım yapmaz. Yapıyorsa, onun dini Erbakan’ın söylediği gibi patates dinidir! Yazık ki Türkiye, çok partili hayatı partizanlık olarak algıladı. Partizanlık, Demokrat Parti döneminde başladı... Sonraki iktidarlar döneminde de devam etti.
İktidar partisine üye oldunuz mu, sanki Türkiye’nin hisse senedini alıyorsunuz! Ramazan ayında bile partizanlık yapmaktan çekinmiyorsunuz. Allah’tan korkmuyor, kuldan da utanmıyorsunuz!
Fakat, mağdur ettiğiniz insanların kin ve nefretini kazanıyorsunuz. Bu kin ve nefret de bir iktidarı alaşağı etmeye yeter! Yani partizanlık, siyasi parti yetkilileri bakımından kendi sonunu hazırlamaktır!


***


Mustafa İslamoğlu diyor ki; “Kendilerine ait egemenlik yetkisini oylarıyla yanlış vekillere emanet eden seçmenler, insan hakkında ’iyi-kötü’ hükmünü verirken adil davranamayan kişilerdir. Daha muhakemesini nasıl yürüteceğini bilemeyen, adaletle hüküm verecek bir zihni işleyişe sahip olamayan insanların, emaneti ehline vermek hususunda isabetli davranmaları beklenemez.
Nisa 58. ayet, ‘emaneti ehline vermek’le, ‘adil hüküm vermek’arasındaki doğrudan ilişkiye atıf yapmaktadır. Aklını doğru kullanmayanların, doğru bir muhakemeye sahip olamayacakları bir gerçektir. Dinî, ahlâkî, siyasal, sosyal, ekonomik, bilimsel ve estetik olmak üzere, hayatın tüm alanlarındaki dökülüşümüzün temelinde yatan sebep de budur. Hatırlasanıza o muhteşem Kur’anî uyarıyı:
‘Allah aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder!’
Bu toprakların içine itildiği şu hal, işte bu mahkûmiyetin resmidir ve kurtuluşu da sizin elinizdedir. Malûm, toplumsal değişmenin ilâhî yasasıdır:
‘Bir toplumu oluşturan bireyler iç dünyalarını değiştirmeden, Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez.’(Ra’d, 11) ”

Yazarın Diğer Yazıları