Paralelle mücadele ve sonrası...
İktidar, asıl adı Gülen Cemaati olan hareketi, siyasi kaygılarla, cemaatin tümünün tepkisini çekmemek ve kendilerine rakip olarak göstermemek maksadıyla, “Okyanus Ötesi”, Pensilvanya veya “Paralel Devlet” olarak isimlendirmekte, halen bu harekete karşı sürdürdüğü mücadeleyi de “paralel devletle mücadele” olarak nitelendirmektedir.
Son zamanlarda bu mücadele kapsamında, emniyet mensuplarının yargı önüne çıkarılması için bir seri operasyonlar yapılmaktadır. Bunu takiben bazı yargı mensupları üzerinde benzer operasyonların yapılmasının da muhtemel olduğu, daha sonra medya ve diğer bağlantılarla ilgili işlemlerin de olabileceği düşünülmektedir.
***
Devletin önemli kesimlerini saran bu hareketin tehdit olduğu, uzun bir süredir çeşitli organlar tarafından dile getirilmesine rağmen, iktidarın bu seslere kulak vermediği, hatta bununla kendi yetki alanları içinde mücadele edenleri de engellediği bilinmektedir. Özellikle TSK’nın bu konuda gösterdiği hassasiyetin hiçe sayılması da gözden kaçmamıştır.
TSK’nın itibarsızlaştırılarak gözden düşürülmesi ve sindirilerek etkisizleştirilmesi maksadıyla, sahte olarak üretilmiş delillerle, yönlendirilmiş gizli tanıkların yalan beyanlarıyla yüzlerce general, subay, astsubay ve sivil memur ile kamuoyu nezdinde itibarlı kişilerin tutuklandıkları ve yine yönlendirilmiş mahkemelerle de mahkum edildikleri ortadadır.
Bu işlemlere esas teşkil eden tüm davaların tamamen düzmece olduğu anlaşılmış ve bu davalar AYM kararıyla da çökmüştür. Uydurulan bir senaryoya istinaden, Bülent Arınç’a suikast bahanesiyle kozmik odaya girilmesinin maksatlı ve düzmece olduğu ve bunun uluorta oynanan tiyatronun da ayrı bir parçasını teşkil ettiği görülmüştür.
Olayların tamamen cemaat tarafından planlandığı, düzenlendiği ve icra edildiği artık anlaşılmış durumdadır. Diğer taraftan cemaatin uluslararası bir destek almadan bunu başarabilmesinin de mümkün olamayacağı aşikârdır. Ancak bunun hükümete yönelik olarak yapılan 17 ve 25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonlarının ortaya çıkmasından sonra anlaşılmış görülmesi ve mücadelenin de bu safhadan sonra başlatılması manidardır ve tepki çekicidir.
***
Paralel yapıyla hukuk alanında mücadele sürdürülürken, devletin organlarının bu unsurlardan temizlenmesi için bir seri düzenlemelerin yapıldığı ve bundan sonra da devam edeceği anlaşılmaktadır.
Ancak özellikle TSK üzerinde operasyonlar sürdürülürken hükümet üyelerinin, onların yandaşlarının ve yandaş medyanın, büyük bir zevk ve heyecan içinde olayların üstüne gitmesi, davaların savcısıyım denmesi, iğrenç bir tabirle temizlik yapıldığının söylenmesi, yalana, dolana itibar edilmesi ve bir kahramanlık edası takınılmasının hafızalardan silinmesinin de mümkün olamayacağı takdir edilmelidir.
Suçsuz yere yargılanıp, savunmalara itibar edilmeyerek mahkûm edilmelerin ve uzun süre hapislerde tutulmaların verdiği ıstırabın unutulması da beklenmemelidir. Gerçeklerin açık olarak ortaya çıkmasına rağmen, olanları içine sindiremeyen ve hala TSK’nın suçlu ve hatalı olduğunu söyleyen, kin ve intikam duygularını bir türlü içinden atamayan, atmak bir tarafa frenleyemeyen yetkililerin ve yorumcuların bulunması da onlar açısından üzüntü verici bir durumdur.
***
Cemaat olarak bilinen hareketin, bu düzenlemeleri iktidardan habersiz, onların desteği olmadan ve kendilerine uygun ortam hazırlanmadan gerçekleştirmesinin mümkün olamayacağı bilinmektedir. Başta anayasa değişikliği olmak üzere, yapılan atamaların, görevlendirmelerin ve devletin gerekli organlarının içine yerleştirmelerin, bilerek ve isteyerek olmadığı söylenemez. Hatta onlar için “Ne istediler de yapmadık” denmesi bunun bir göstergesi olarak nitelendirilmelidir.
İktidarın ve cemaatin bilinen yollarda beraber yürüdükleri, ancak bir noktaya gelindiğinde iktidar paylaşımında anlaşmazlığa düştükleri, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk konularının cemaat tarafından bu nedenle ortaya çıkarıldığı değerlendirilmekte ve iktidarın kendisinin de hedef alındığını görünce, mücadeleyi de bu noktadan itibaren başlattığı kıymetlendirilmektedir.
Mücadelenin sonuna kadar gidilmesi önemlidir. Ancak bundan sonraki gelişmelerin, cemaatin suç işlemesine imkân yaratan, ortam hazırlayan, onlara destek olan, işledikleri suçu öven, onlara yardım ve yataklık yapan siyasetçi, bürokrat, hukukçu, medya unsurları ve diğer kişilerin de yargılanmasına yol açacağı düşünülmektedir