Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Özge Üsteğmen ve annelerin adalet yürüyüşü...

20 Nisan 2019 tarihinde bu sütundan kızımla yaşıt Özge Üsteğmen'in dramını yazıp, masumiyetinden emin olduğumdan "Adalet" istemiştim. Özge'nin yargılandığı "Polatlı Faciası"nı da defalarca yazdım. İstinaf Mahkemesi ne yazık ki onayladı. Şimdi Yargıtay aşamasında. Darbecilerle, masum askerler aynı çuvala atıldığı için olağanüstü hukuksuzluklar yaşanıyor. Çanakkale Cezaevinde Özge ile görüşme talebim kabul görmedi. Avukatı Mehmet Altın ki, Balyoz Kumpasında müdafi taraftaydı. Özge içinde Yargıtay'da savcının kararın onanmasını istediğini belirtince içim yandı. Hakim ve savcıların "Empati" yapmaları mümkün değil. Gazeteci kimliğim bir yana "Baba" olarak Yargıtay Hakim ve Savcılarından bu Özge kızımızın dosyasını dikkatlice okumalarını istirham ediyorum. Ve Özge'nin Yargıtay hakimlerine yazdığı mektubu paylaşıyorum.

YARGITAY 16.NCI CEZA DAİRESİNE

Sayın Başkan ve Değerli Yargıçlar

Ben Özge PASİN. 2012 yılı Kara Harp Okulu mezunuyum. Topçu sınıfına mensup, Üsteğmen rütbesinde olan 22 aydır cezaevinde haksızlığa uğramış ve mağdur edilmiş bir subayım. Devletin kendini koruma refleksi ile bu kadar gizi yapılanmış, ülkemizin en önemli organlarına sızmış hain bir örgütü çökertme mücadelesinde, benim durumum gibi haksızlıklar ve mağduriyetler olabileceğini de anlıyorum. Ancak iki (2) yıl gibi çok uzun bir süredir tutukluyum ve artık gücüm tükenmek üzere. Sizler, geçen bu 3,5 yıllık sürede önünüze gelen dosyalarla bu örgütün gerçek üyelerinin verileri hakkında çok net biçimde bilgi sahibi oldunuz. Benim dosyamı gördüğünüzde de, bu hainlerle bir arada olmadığımı anlayacaksınız. Benim bu hain örgütle hiçbir irtibat ve ittisakım olmadığını; okullarına, dershanelerine gitmediğimi, Bayloc... vs gibi örgütün iletişim sistemini kullanmadığımı, abim, ablam, imamım vs gibi hiçbir şekilde biat ettiğim kimse olmadığını göreceksiniz. Ben; gerçek Atatürkçü, yurtsever ve Cumhuriyete gönülden bağlı; görevini seven, layıkıyla da icra etmiş bir subayım. Yargılamalar esnasında ve sonrasında karar mahkemesine kadar göreve devam etmiş, hakkımda "Müebbet" kararı verildikten ve akabinde tutuklandıktan (3) ay sonra ihraç edilmiş bir subayım. Ben Fetö terör örgütüne üye olduğum için değil, müebbet verildiği için ihraç edilmiş bir subayım.

Dikkatinizi bir hususa çekmek istiyorum. Çünkü bu hususun gerek yargılamalar esnasında gerekse İstinat sürecinde dikkatten kaçtığını düşünüyorum. Ben 25 Temmuz günü İZİNLİYDİM. Nöbet değişikliği sebebiyle öğleden sonra kışlaya geldim. Eğer ben o nöbete gelmeseydim, şu an burada olmayacaktım. Ben o nöbeti almamıştım, o gün izinliydim. Yabancı Dil Sınavı başvurusu yapmıştım. YDS başvuru evrakını mahkemeye sundum. Ancak son dakikada o gün yazılan, yazılı bir emirle zorunlu olarak çağrıldım. Nöbet değişikliği yaptığım kişi hem nöbetini bana yazdırdı hem de mesaiyi terk etmedi. İzinde olsaydım şuan hayatım mahvolmayacaktı. Nöbet değişiklik emrini mahkemeye de verdim. Ancak yargılanırken, mahkemedeki savunmama maalesef çok önem vermedim. Çünkü beni serbest bırakan savcının ve devam eden yargılamalarla da yargıçların, benim suçsuzluğuma inandıklarını düşündüm. Beraat edeceğime o kadar inanıyordum ki, savunma yapmak için gittiğim mahkemede nöbet değişikliği yaptığım kişiyi tanık olarak bile dinletmedim. Soruşturmaya dahil edilmemi bile, OHAL süresinde bu tarz uygulamaların normal olduğunu düşünmemdi. Ancak mahkemede beraat edeceğimden yüzde yüz emindim. Fakat ben tutuksuz olduğum ve göreve devam ettiğim için yargılamalar esnasında beni bu durumun içine çekmeye çalıştılar. Mahkeme de hepimizi ayırmadan bir tuttu. Benim davamı göreceğinize ve beni ayıracağınıza inanıyorum. Bir husus daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Murat AYGÜN'ün o gün için hazırladığı görevlendirme listesinde benim ismim alınmamaktadır. Bizim vekaleten yaptığım Harekat Merkezi Amiri görevini, görevlendirme listesinde Alper DOĞAN'a verdi. Murat AYGÜN o gün benim tüm görev ve yetkilerimi aldı. Bana güvenmediği için beni yanında istemedi. Ancak yargılanırken tam tersi oldu ve herkes beni tanık göstermeye çalışarak kurtulma çabasına girmeye çalıştı. Benim masum olduğumu biliyorlardı. Benim dosyamı ayrı ve öyle değerlendirin. Hiçbir suçum olmadığını göreceksiniz. Yargılamalar esnasında görevdeydim, Tunceli'ye atanmıştım. Her türlü kritik görevde yer aldım ve görevimi layıkıyla yaptım. Vatanımı savundum. Haksızlığa uğradım lütfen bu haksızlığı durdurun. Yıllarca Fetöcü subayların mobingine maruz kaldım. Şuan onlarla bir tutulmayı kaldıramıyorum. Hazmedemiyorum. Artık sesimin duyulmasını istiyorum. Adaletinize inanıyorum.

Benim asıl görev yerim bile Harekat Merkezi değildi. Atama yerim Tabur İkmal Subayı üst Harekat Merkezi. Amir izne ayrıldığı için bu görev bana zorla vekaleten verildi. Şuan o kişi hala görevde ama ben buradayım. ADALET istiyorum. O görevi istemedim çünkü Murat AYGÜN'ün emriyle iki kere cezalandırıldım. Disiplin puanımı düşürdü ve sicilimi bozdu. Bu hain darbe girişiminden sadece 15 gün önce savunma aldım üstelik. Savunmalarımı mahkemeye de sundum. Murat AYGÜN gördüğü yerde bana mobing uyguluyordu. Kendisinden kaçıyordum. Eğer Murat AYGÜN bana güvenseydi, beni listesine yazardı. Toplantılara çağırırdı. HTS kayıtlarıma baktığınızda kendisiyle hiçbir irtibatım olmadığını göreceksiniz. Asıl görev yerimde görevlendirilseydim burada olmayacaktım. Ben bu hain darbe girişimi esnasında 4 yıllık bir subaydım. Yeni üsteğmendim. 25 yaşındaydım. Emrim altında hiçbir personel de yoktu. Lütfen bu hususları da göz önünde bulundurun. Ben 15 Temmuz'da bu hain darbeye karşı direndim. Bunun hain bir darbe girişimi olduğunu öğrendikten sonra engellemeye çalıştım. Birçok personelin geri dönmesini sağladım. Bu husus hem tanık hem sanık ifadelerinde bulunmaktadır. Ben elimden gelen herşeyi yaptım. Ben bu hain darbeye katılan değil direnen bir subayım. Sizden hakkımı istiyorum. Şuan koğuşta dışlanıyorum. Koğuştakiler ilk günden itibaren kendilerinden olmadığımı anladılar. Türlü sorun ve sıkıntıyla karşılanıyorum. Çok mağdurum. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, adaletin, sizin vereceğiniz kararla gerçekleşeceğine inanıyorum. Masumiyetimin anlaşılacağına ve mağduriyetimin giderileceğine inancım tamdır. Beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum.

Saygılarımı sunarım. 13.01.2020

Özge Pasin

Geçtiğimiz hafta Hava Harb Okulu öğrencilerine bol keseden müebbet hapis cezaları dağıtıldı. Otobüsten bile inmemiş, hiçbir şeyden habersiz çocuklara bırakınız ceza vermeyi, yaşadıkları ve ömür boyu izlerini taşıyacakları travmadan dolayı tedaviye götürülmeleri gerekiyordu. "Toptancılık" anlayışı hukuk kurallarında yoktur. Hukuk simyacı titizliğinde suçlu ile suçsuzu ayrıştırmak zorundadır. Adı üzerinde "Askeri Öğrenci"... Rütbesi yok. Komutanlarının emrini yerine getirmekten başka çareleri yok. Gerekçeli kararı alınca bu konuyu detayları ile yazacağım. Zira bende 7 yıl askeri öğrenciliği yaşadım. 14 yaşında askeri okula, devlete emanet edilen çocukların sorumluluğu devletindir. Komutanlarındır. Anneler buna isyan ederek 19 Ocak Pazar günü Ankara'da Saat 13.00 de Güvenpark'ta buluşup 10 gün sürecek Silivri'ye doğru yeni bir "Adalet Yürüyüşü" gerçekleştirmek için yola çıkacaklar. İzin verilir mi bilmem. Ama askeri öğrenciliği yaşamış bir baba olarak Pazar günü Güvenpark'ta olacağım. Sağlığımdan dolayı yürüyüşün tamamına katılamayacak olsam da "Adalet" yangınına karınca misali su taşıma görevimi yerine getirmeye gayret edeceğim. İşte o annelerin birinin feryadı:

15 Temmuz darbe girişi gecesi oğlum Taha Furkan Çetinkaya 19 yaşındaydı ve Hava Harp Okulu askeri öğrencisiydi. O gece Yalova askeri eğitim kampından "Terör Saldırısı" denilerek İstanbul'a getirildi. Darbeden haberi olmayan oğlum ve arkadaşları 15 Temmuz 2016 tarihinden bu yana tutuklular. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesinin 6 ay süren yargılaması sonucu oğlum ve 329 askeri öğrenci müebbet hapis cezası aldı. O geceye ait halk tarafından kayda alınan video görüntülerinde askeri öğrencilerin hiçbir suça bulaşmadığı ve halkın karşısında silahlarını bırakarak İstiklal Marşı okudukları kayıtlarda gözükmekteyken mahkemece dikkate alınmadı. Müebbet hapis cezası alan oğlum Taha Furkan Çetinkaya ve 329 askeri öğrenci için 19 Ocak 2020 tarihinde Ankara, Kızılay, Güvenpark'tan Silivri Ceza İnfaz Kurumuna ADALET YÜRÜYÜŞÜ başlatacağım. Yürüyüş saat 13.00'de başlayacak. Adalet talebi içeren barışçıl yürüyüşüme sizlerin katılımını bekliyorum.

Melek Çetinkaya Askeri Öğrenci Annesi

Ergenekon ve Balyoz kumpası Anayasa Mahkemesinden dönmüştü. Umarım "Darbe İçi Kumpas"da o kadar uzun sürmez!..

Hukukla kalın...

Yazarın Diğer Yazıları