Özbekler Tekkesi ve vatanseverlik!
Millî devletlerin yaşayabilmeleri için, güçlü bir tarihî arka plandan beslenmeleri gerekir; sembolleri, liderleri, zaferleri ve vatanları olmalıdır.
Bu değerler sistemi içerisinde devlet kurumlarının doğru konumlandırılması, sosyal devletin geliştirilmesi, istihdam olanaklarının artırılması ve geleceğe yatırım öncelikli hedeflerdir.
***
Türkiye'de, 2002'den sonra millî devlet yapısında önemli değişkenlikler oldu. Cumhuriyetin kurucu iradesine karşı oluşturulan gayriresmi kurumlar, cemaatler, yayınlar güçlendikçe güçlendi.
"Tarihimizle hesaplaşmalıyız" adı altında başlatılan psikolojik harekatla, ortak değerler ayaklar altına alındı. Bu durum beraberinde kutuplaşmayı getirdi. Kutuplaşmanın olduğu yerde insanların birbirini kırması, asayişin ortadan kalkması ve çatışmaların doğması çok olağandı. Ne yazık ki hepsi yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.
Olağanüstü şartlar altında kurulan Türkiye Cumhuriyeti gerçeğini görmezden gelerek, Türklüğü yıkım projesi başlatıp, kendilerine göre "ümmetçilik" dedikleri bir projeyle, ülkeyi karanlık dehlizlere hapsettiler.
Afganistan'da, Mısır'da, Irak'ta, Suriye'de olduğu gibi; dini cemaatler, aşiretler, topluluklar haddinden fazla siyasetin içine girmeye başladı. Eğitimde, sosyal hayatta yeni güç noktaları oluştu. Hukuk devleti terimi, kişilere ve cemaatlere göre esnetilmeye başlandı. Kamuya girebilmek için devlet içindeki bir referanstan ziyade, cemaatlerden alınan referanslar çok daha geçerli hale geldi.
Tüm bunlar yaşanırken Kürtçülük dalgası terörle birlikte daha da yayıldı. Yılların eli kanlı katilleri "zamanla devlet tarafından baskı gören masumlar" haline dönüştürüldü.
Çözüm sürecinde, eyalet sistemine geçilmenin hazırlığı yapılıp, kamuoyuna bu fikri empoze etmek için çalışmalar da sürdürülüyordu. Dönemin Başbakanı, 29 Mart 2013'te katıldığı bir televizyon programında: "Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız, bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Tam aksine eyalet yapılanmaları o güçlü ülkelerde çok daha süratle kalkınmayı getirir. Osmanlı'ya baktığımız zaman, o güçlü Osmanlı'da mesela çok daha enteresan Lazistan eyaleti var, Kürdistan Eyaleti var. İniyoruz güneye yine aynı şekilde eyalet sistemleri var. Niye Osmanlı güçlü ve oralarda hiç çekinmeden rahatlıkla bunları vermiş" ifadelerini kullanıyordu.
İşte tüm bunlar yaşanırken demokratik tepkilerini göstermesi gereken kanaat önderlerinin yerlerini TV hocaları almaya başladı. "Oje abdesti bozar mı, işaret parmağına yüzük takılır mı" gibi sorularla vatandaş uyutulmaya çalışıldı.
***
15 Temmuz felaketinden sonra ise Türklüğü yıkım projesine ara verilmiş gözüküyor. Çok değil, birkaç sene öncesini çok yakından yaşadığımız için, yıkım projelerinin tekrar başlamayacağına kimse garanti veremez.
İşte o yüzden bu ülkenin kurtuluşu için Türklüğü hedef almak yerine, parayı, gücü değil, gönülden vatan sevgisini icra eden cemaatlere, teşekküllere ihtiyaç vardır.
Millî mücadele döneminden...
Özbekler Tekkesi... Hoca Ahmet Yesevi geleneğinden gelen bir tekke... 18. Yüzyılda Orta Asya'dan Hacca gidecek Müslümanların konaklamaları için yapılmış bir dergah... Millî Mücadele döneminin ise gizli merkezi...
Tekkenin şeyhi Ata Efendi gündüzleri İstanbullulara ümit verici vaazlar verirken, karanlığın bastırmasından sonra Kuvayi Milliyeci kimliğine bürünüyor. İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Celal Bayar, Nuri Conker, Halide Edip Adıvar, Mehmed Akif Ersoy, Ali Fuat Cebesoy gibi isimler Özbekler Tekkesi üzerinden Anadolu'ya geçip, millî mücadele saflarına katılıyorlar. Mustafa Kemal Atatürk de İstanbul günlerinde, dergahı Anadolu'daki direnişle iletişim için gizliden gizliye kullanıyor.
Şimdi bir tarafta bakıyorsun devletin her kademesine kadar sızmış ve yıllarca siyasiler tarafından desteklenmiş FETÖ, bir tarafa bakıyorsun Millî Mücadelenin sessiz kahramanı Özbekler Tekkesi...