Orta Doğu ve Arap dünyası için Türkiye Modeli
Türkiye Modeli olarak ifade edilen sistem, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadar geçirdiği evrim sonucunda ulaştığı anlayış düşünülmeden ortaya konmuşsa, bunun Arap dünyası ve Orta Doğu ülkeleri için uygun olamayacağı, bu sistemin tutmayacağı bilinmelidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, çok zor şartlar altında, bir taraftan ülkeyi teslim etmeye çalışan işbirlikçi yönetime, diğer taraftan da emperyal güçlere karşı yürüttüğü bir bağımsızlık savaşının sonucunda kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ahaliye Türk Milleti denmiştir. Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak ilke olarak kabul edilmiştir.
1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, ilan edilen sınırlar içinde devlet sistemi ve otoritesini sağlaması zaman almış, bunların tam olarak sağlanması 1938’e kadar uzanmıştır. Bu zaman zarfında devlete karşı etnik ve irtica esaslı isyanlar olmuş, sistem ve otorite bütün bunların bastırılmasından sonra yerine oturmuştur.
Sistem ve otoritenin sağlanmasına paralel olarak yine 1923-1938 zaman dilimi içinde, Türkiye’nin modern dünya anlayışı çerçevesinde gelişimini sağlayacak bir seri devrimler de gerçekleştirilmiştir. 1938 yılından itibaren de devrimlerin ve devlet sisteminin yerleşmesi, muhafazası, bir yaşam tarzı ve düzeni olarak devam etmesi için çaba gösterilmiştir. Bu tarihten sonra ortaya çıkan 2. Dünya Savaşı süresince de, karşılaşılan her türlü zorluğa rağmen, ülke hem savaşın dışında tutulmuş, hem de sistem muhafaza edilmiştir. Bütün bu gelişmeler cereyan ederken diğer taraftan da Türkiye’nin çok partili sisteme ve çağdaş demokrasiye geçişi için alt yapı oluşturulmuştur.
***
İşte Türkiye’nin bugün sahip olduğu ve her türlü zorlamalara rağmen fazla hasar görmeyen, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti yapısı, yukarıda belirtilmeye çalışılan bir sürecin sonucunda oluşmuş olan yapıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin, tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak değerlerini muhafaza etmesi, ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet özelliklerini benimsemesi, savunması ve Atatürkçü düşünce sistemini devam ettirmeye çalışması küçümsenecek bir konu değildir. Bu değerlerin ortaya konduğu coğrafya, ülkenin ve insanlarının yakın geçmişteki durumlarıyla sahip olduğu kültür ve alışkanlıkları dikkate alındığında, ulaşılan ve sahip olunan değerlerin kıymeti daha çok anlaşılmaktadır.
Atatürk’ün “En büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir” ifadesinin ne anlama geldiği bir kere daha düşünülmelidir. Bu değerleri yıpratmaya, ortadan kaldırmaya ve Türkiye Cumhuriyeti’nin dönüşümünü sağlamaya çalışan her türlü zihniyet ve teşebbüse karşı durulmalıdır. Bunu sağlayacak olan Türk Milletidir.
***
Türkiye’nin model olarak sunulmasına sebep teşkil eden, Müslümanlıkla demokrasinin birlikte nasıl bulunduğu, bağdaştığı ve uygulandığı konusunun, sadece İslam ve demokrasi olarak değil, Türkiye’nin bu duruma gelinceye kadar nasıl bir gelişim kaydettiğinin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Yoksa Türkiye’deki sadece muhafazakâr iktidara ve demokratik sisteme bakarak, İslam ile demokrasinin birlikte yürüyebildiğinin ifade edilmesinin doğru bir değerlendirme olamayacağı düşünülmektedir.
Batı ve özellikle ABD için bu durum önemli değildir. Onlar Türkiye’ye model ülke de diyebilir, ilişkileri model ortaklık statüsüne de oturtabilir. Onlar için önemli olan bölgeyi kontrol etmek ve bu kontrolü de demokrasiyi oldukça benimsemiş, batı değerlerini oldukça kabullenmiş, kendileri ile birlikte hareket edebilecek ve kültürel olarak da bölge halkına yakın bir ülkeyle bu işi yürütmektir. Müttefik olmak için de, Suudi Arabistan örneğinde olduğu gibi, bu değerler dahi önemli değildir.
***
Sonuç olarak Türkiye’nin yaşadığı gelişmeler, gerçekleştirdiği ve muhafaza ettiği değerler dikkate alınmadan model olarak nitelendirilmesi ve gösterilmesinin doğru bir yaklaşım olmayacağı düşünülmelidir. Türkiye’nin de model olma isteğiyle mevcut değerlerini törpülemeye çalışmasının, kendisi için olumsuzluklar yaratabileceği de hesaba katılmalıdır. Bu konudaki hassasiyetlerin tüm siyasi partiler, düşünceler, kurumlar, sivil toplum örgütleri ve özellikle Türk Milleti tarafından gözetilmesinde ve dikkatli olunmasında fayda mütalaa edilmektedir.
Yeni yılın ülkemize, milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını, huzur ve güven getirmesini dilerim.