Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Operasyon Valkyre (2)

Yüzbaşı Ahmet Özkılıç'ın ezberleri bozan mektubuna devam ediyoruz:

Gecenin ilerleyen saatlerinde bir Bölük Komutanı durumdan şüphelenip Tabur Komutanı Binbaşı'nın yanına gider ve "Ters giden bir şeyler var, darbe mi oluyor acaba?" tarzında bir şeyler söyler. Tabur Komutanı da "O kadarını ben de hissettim, ama biz ne taraftayız onu anlamadım" der. Bu esnada Tabur Komutanı'na zarf içerisinde 2 emir geliyor. Biri darbe karargahından darbeyi yöneten Albay imzalı ve Propaganda Bakanı Gobel'in tutuklanmasını emrediyor; diğeri ise Kurt İni'nden darbeci Albay'ın tutuklanmasını emrediyor. Bir bölük komutanı hangi emri uygulayacaklarını sorunca tabur komutanı Binbaşı "Her ikisini de, önce propaganda Bakanı'nı, sonra da gidip Albay'ı tutuklayacağız" diyor. Tabur Komutanı Binbaşı, derdest etmek için odaya girdiğinde Gobel telefonda konuşuyor ve Binbaşıyı görünce telefonu ona uzatıp "Führer seninle konuşmak istiyor" diyor. Binbaşı Führer'in öldüğünü bildiği için şaşırıyor ve telefonu alıp Hitler'in sesini duyunca hemen esas duruşa geçiyor. Hitler, Binbaşı'ya "Almanya'nın sadık bir subayı mısın?" diye soruyor. Binbaşı "Evet" deyince, Hitler "O zaman git, Albay'ı ve hain darbecileri tutukla, bana getir" diye emir veriyor. Bu konuşma darbenin dönüm noktası oluyor. Bu esnada Hitler radyolardan "Sağlığının iyi olduğunu, ordu içerisindeki küçük bir grup hainin kalkışma yaptığını, ancak en kısa zamanda bastırılacağını" söylüyor. Binbaşı hemen taburunu Propaganda Bakanlığı'nın etrafından toplayıp darbecilerin karargahına gidiyor. Albayı ve elebaşlarını tutukluyor. Yargılamalar yapılıyor. Albay ve darbe planlaması içerisinde bulunan askeri şahıslar kurşuna dizilerek, sivil şahıslar ise iple asılarak idam ediliyor ve film bitiyor.

***

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11. maddesi D ve J fıkralarına göre ülkenin herhangi bir yerinde çıkan veya çıkacağı tahmin edilen toplumsal bir olayda kolluk kuvvetlerinin yetersiz olduğu veya yetersiz olacağı değerlendirildiğinde veya toplumsal olaylar terör faaliyetlerine dönüştüğünde "Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Desteklenmesi (KOKTOD)" görevi olan askeri birlikler, valinin acil durumlarda sözlü, acil olmayan durumlarda yazılı talebi üzerine olaylara kendi kuruluşundaki teçhizat ve malzeme ile müdahalede bulunurlar. Vali talebini İçişleri Bakanlığı üzerinden yapabileceği gibi, direkt olarak KOKTOD görevi olan Tugay Karargahından da talebinin yerine getirilmesini isteyebilir.

Vali'nin talebini değerlendiren Tugay Karargahları, Tabur karargahlarına emir verir, Tabur karargahları da görevi icra edecek Bölük Komutanlarına emir vererek talebin icrasının yerine getirilmesi sağlanır. Bu hususlar çerçevesinde hangi ilde, hangi askeri birliğin, nasıl kullanılacağını gösteren plana KOKTOD Planı denir ve yasal dayanağı İl İdaresi Kanunu'dur. Bu plan bizzat Vali, Garnizon Komutanı, Emniyet Müdürü ve Jandarma Komutanı iş birliğiyle hazırlanır. Bu plana göre de Tugay ve üstü seviyelerindeki askeri birlikler "KOKTOD Eğitim Uygulama Emri" hazırlayarak Tabur ve astı seviyelerindeki birliklere gönderir. Ast birlikler bu KOKTOD Eğitim Uygulama Emri'ne göre kendi envanterlerinde bulunan teçhizatla eğitimlerini yaparlar.

***

Ankara'da KOKTOD görevi 4. Kolordu Komutanlığı'na verilmiş, 4. Kolordu da bu görevi Ankara'da konuşlu farklı birliklere paylaştırmıştır. Görev verilen birliklerden biri de benim görev yaptığım 28. Mekanize Piyade Tugayı'dır. Benim Tugayıma Çankaya, Keçiören, Altındağ ve bir kaç ilçede daha çıkacak toplumsal olaylarda müdahale etme görevi verilmiştir. Tugayın "KOKTOD Eğitim Uygulama Emri"ne göre taburlar 19-22 Ekim 2015, 21-/24 Mart 2016 ve 28 Nisan-01 Mayıs 2016 tarihlerinde 3 gün eğitim, 1 gün tatbikat icra etmiş ve bu eğitim ve tatbikatlar 01/02 Mayıs 2016 tarihleri arasında Tugay Komutanı Tuğgeneral Ömer Cüneyt Akyol ve Kolordu Komutanı Korgeneral Metin Gürak tarafından denetlemeye tabi tutulmuş ve denetlemede tespit edilen eksikliklerin giderilip giderilmediği 11 Mayıs 2016'da Kolordu Komutanı tarafından tekrar denetlenmiştir. Benim görev yaptığım tank taburu bu eğitimleri bizzat kendi teçhizatı olan tanklarla yapmıştır.

***

Bu açıklamadan sonra şimdi özet olarak 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadığım olayları anlatacağım;

15 Temmuz 2016 günü saat 08:00'de normal mesaiye başladım. Gün boyu rutin faaliyetler icra edildi. Saat 17:15'te personel servisi ile evime gittim. Eşim Polis Akademisi'nde yatılı öğrenci olduğu için 14 aylık kızımı kayınvalidemden aldım ve saat 20:00'ye kadar MSB Oran Lojmanlarının bahçesinde oynattım. Sonra yemeğini yedirdim, kendim akşam yemeğimi yedim ve 22:00 civarında kızımı kollarımda sallayarak uyuturken cep telefonum çaldı. Arayan Tabur Nöbetçi Amiri "Tugaya alarm verildiğini, derhal kışlaya gelmem gerektiğini" söyledi.

Kızımı kayınvalideme bırakıp evden çıktım ve saat 23:00 sıralarında Tabura geldim. Garaja geçtiğimde Tabur Komutanının emriyle Nöbetçi Heyeti tarafından tankların çalıştırılıp öne çekildiğini gördüm. Saat 23:15 civarında Tabur komutanı Kurmay Yarbay Nuri Büyükyazıcı benim bölüğümün garajına gelerek bana "FETÖ uçak, helikopter kaçırmış, Genelkurmay Başkanlığını basmış, komutanımızı esir almışlar, derhal oraya gidip, komutanımızı kurtarıp, oranın emniyetini alacağız, acele edin" şeklinde emir verdi. Benim bölüğümden 3, diğer bölüklerden 13 olmak üzere toplam 16 tank ile en önde tabur komutanı tankı olacak şekilde intikale başladık. Nizamiyeden 23:45 gibi çıktık. Sıhhiye'ye kadar halkın alkışlamaları ve sevinç gösterileri arasında ilerledik. Saat 00:30 sıralarında Sıhhiye'de küçük bir kalabalık grubun taşlarla ve cam şişelerle saldırısına maruz kaldık. Tabur komutanı telsiz üzerinden "Bu grubun FETÖ taraftarları olduğunu, bunlara takılmadan süratle Genelkurmaya gitmemiz gerektiğini, kendisini takip etmemizi" emretti. Ters şeride geçip bunlara takılmadan ilerledik. Konvoyun önünde giden ilk 8 tank içerisinde benim tankım 3. sırada intikal ediyordu ve hiç bir engellemeyle, insanla ve araçla karşılaşmadan saat 01:30 sıralarında Genelkurmay Başkanlığı bahçesine girdi. Yalnız konvoyun arkasında intikal eden 7 tank Ulus'ta kırmızı ışığa takılmış ve konvoydan kopmuş, Sıhhiye ve Kızılay'da insanların engellemeleriyle karşılaşmış, hiç bir canlıya zarar vermemiş fakat bazı araçlara zarar vermek zorunda kalmışlar ama bu tanklar da saat 01:45 sıralarında Genelkurmaya giriş yapmışlar.

***

Genelkurmaya vardığımızda nizamiyenin önünde bir otobüs vardı. Tabur komutanı, nizamiye önünde bulunan tanka "Bu otobüsün teröristlerin otobüsü olduğunu, onu ittirip içeri girmemizi" emretti. Tank otobüsü ittirdikten sonra kapıyı açmaları için nizamiyedekilere el işareti yaptı. Ancak onlar kapıyı açmayınca Tabur komutanı yine telsizden "Bunlar Genelkurmayı ele geçiren teröristler, kapıyı kırıp içeri girin" şeklinde emir verdi. Kapı kırıldı ve benim tankım 4. sırada içeri girerken üzerine helikopterden ve nizamiyenin sağ tarafında bulunan nöbet kulübesinden ateş açıldı. Tankımın namlusunun termal kılıfına 2 adet helikopter mermisi, tankın sağ tarafına ise 6 adet mermi isabet etmişti. Ben de bu esnada refleks olarak helikoptere doğru havaya 5,56 mm.lik mermi atan HK-33 Hafif Piyade Tüfeğimle 2-3 kez ateş ettim. Sonra benim tankım bahçenin tam ortasında durdu ve dışarıda olan olaylardan uzaklaştı. Saat 02:00 civarı telsizden helikopter atışlarından dolayı 2 personelin yaralandığı haberi geldi, saat 02:30 civarı büyük bir patlama oldu (Meclis bombalanmış uçaklar tarafından), bunun üzerine tankın dışına baktığımda Genelkurmayın içinde farklı birliklerden çok sayıda askerin olduğunu, herkesin bir yerlere koşuşturduğunu ve tam bir kaos havasının yaşandığını fark ettim. Bu belirsizlikte sadece tabur komutanının vereceği emirlere göre hareket etmeye, kendi kafama göre değil, karar verdim. Telsizden tabur komutanını dinlemeye başladım.

Yarına devam edeceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları