Operasyon, parçalama
Yeniçağ okuyucusu, birçok konuda ve dış konular üzerinde, en az bir ay öncesinden fikir sahibi oluyor. Bunu gururla yazma sebebim, bu hafta gazetelerde çıkan, ABD’nin Ankara’ya göndermeye hazırlandığı, yeni büyükelçi adayı. ABD Senatosu Dışişleri Komisyonu oturumlarına hazırlanan, John Bass ile ilgili ilk bilgileri, 29 Nisan tarihindeki “Yeni ABD Büyükelçisi” başlıklı yazıda aktarmıştım. Hadi, konu üzerinde geç bilgi sahibi olmuş olabilir havuz medyası, ama özellikleri üzerinde tek satır yazmamaları ilginç. Hatırlarsanız, yeni büyükelçinin, Irak’ın federasyonlaşması konusunda, çok fazla deneyimi olduğunu da anlatmıştım.
Tüm bunlar, Salı günü, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Meclis’te yaptığı grup toplantısını dinlerken aklımdan geçti. Sezar’ın hakkı, Sezar’a, Bahçeli’den başka, hiçbir siyasi lider, Türkiye’nin parçalanma aşamasını geçtiği uyarısını yapmıyor ne hikmetse. Evet, sizler hâlâ parçalanma üzerine geyik muhabbeti yaparken, ne yazık ki Türkiye, AKP iktidarı altında, parçalanma sürecine geçti ve ilk aşama, teşkilatlanma safhasına girdi. Büyükşehir sistemi, yalnızca AKP iktidarına oy kazandırma amacı gütmüyor, aynı zamanda federatif sistemin temel taşı.
Yeni belediye sistemi, meclisleri ile Federal Eyalet meclislerinin temelini oluşturuyor. İllerin merkezi sistem aracı İl Özel İdareleri, iptal edildi. Bu işte, AKP ile birlikte hareket eden PKK uzantısı Kürt partileri, milletvekillerinden deneyimlileri, bu Belediyelerin başlarına getirdi. Sırrı Sakık, Ahmet Türk gibi. Diyarbakır Belediye eski başkanı Osman Baydemir de, Urfa’da aday gösterildi ama Arap oyları engel oldu. Sakık, Ağrı’da, Türk izlerini kentten silmek için general ve asker isimlerini sokak ve meydanlardan kaldırmaya başladı. Kâzım Karabekir konusunda söyledikleri de ibretlik. Mardin’de Ahmet Türk’ün, kaldırılan il genel meclisi malları ve binasını istemesi de ayrı bir konu.
Aynı Meclis grup toplantılarında, Erdoğan’ı da dinleme talihsizliğine düştüm. Recep Bey için, kelime haznemde, söylenebilecek söz yok. Bu konuyu size anlatmama da gerek yok, içinde yaşıyorsunuz. Hele hele, Diyarbakır’da terör örgütü tarafından kaçırılan çocuklar konusu, bir Batı ülkesinde olsa, akşamına, kendi partisi istifasını isterdi. Bu yüzden Diyarbakır’da PKK’nın kaçırdığı çocuklar konusu, iktidar ve PKK yanlısı partiler arasında yaşanan gerginlik de bence tiyatro. Özellikle her iki partinin Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda anlaştıkları da söyleniyor.
Yalnız, Bahçeli’nin yaptığı uyarının içinde yer alan endişe, doğru. Bakın Güneydoğu Anadolu’da yaşanan olaylara. Polis ve asker var mı? Allah aşkına, PKK yandaşlarına ılımlı ve hoş görülü davranan AKP iktidarı, Türk gençlerine neden bu kadar sert ve şiddet kullanıyor. Balyoz ve Silivri komedyasından, içeride bulunan askerler ve ailelerine karşı, Apo ve yandaşlarına gösterilen yumuşaklık var mı. Olmaz, olamaz, zira PKK gelecekte, yani 2015 seçimleri sonrasında AKP’nin iktidar ortağıdır. Dikkatinizi çekmiyor mu, bebek katili Öcalan hakkında çıkarılan hastalık söylentileri. Yakında, en azından, sağlık gerekçesiyle, ev hapsine gönderilecektir.
Erdoğan, kendisini köşeye sıkışmış hissediyor. Çünkü dış kaynaklar kurudu, Türkiye’ye para akışı durdu. Arap ülkeleri bile, artık Erdoğan ile dalga geçiyor. Mısır’daki yemin törenine davet edilmeyen üç ülkeden biri Türkiye. Yıllarca Türk askerine kurşun sıkmayan Afganlı direnişçiler de, artık Türk şirketlerini ve Türkleri hedef alıyor.
Gelelim son konumuza. AKP’nin bir başka oyunu daha su yüzüne çıktı. Uluslararası basında, Türkiye’nin, Fırat nehrinin Suriye ve Irak akışını kestiği bildiriliyor. Evet, haklısınız, bizde de kuraklık var, barajların suyu azaldı falan diyebilirsiniz. İyi de, son haftalarda İstanbul’dan, Anadolu’yu vuran sel baskınları ile barajların dolmuş olması gerekmez mi? Bu barajlar dolduktan sonra da bu iki ülkeye bu yaz, Erdoğan hükümetinin su akışını durdurmasını nasıl açıklayacaksınız? Dış basın bu konuyu kurcalamaya başladı. Konular dağınık oldu, ama şimdi hepsini, baştan aşağı, bir kez daha okuyun, göreceksiniz, hepsi birbiriyle bağlantılı
Biliyorum, bu köşede, zaman, zaman, ülkemin başına gelenlere isyan etmem ve ileriyi göremeyen bir kitlenin, ülkemin çöküşüne destek vermesini eleştirmem, bazı okuyucularımı kızdırıyor. Başımıza gelen her şeyin sorumluluğunu, kendimiz yerine, başkalarında veya başka ülkelerde aramak, yanlış bir yaklaşım. Tabii ki başka ülkelerin veya kişilerin de başımıza gelenlerde rolü var. Ama önemli olan, onlara bu imkânı sağlayan, benim, sizin seçtiği, siyasi ve askeri liderler.
Evet, ne yazık ki gerçekler acı. Gerçeği ise yalnız gerçek dost söyler.