Önümüzdeki hafta; Darbe Araştırma Komisyonu Raporu...
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen 15 Temmuz "Çatı Dava"nın duruşmaları sürüyor. Sanıkların mahkemeye getiriliş görüntüleri kadar ilginç olan ifadelerine tanıklık ediyoruz. Yaşadığımız bugünler, Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarındaki süreci hatırlatıyor. Şu ana kadar, mahkemede hakim ve savcının sorularına cevap veren sanıkların söyledikleri, basından okuduğumuz polis ve savcılık ifadeleriyle örtüşmüyor. Hatta hiç duymadığımız bazı hususlar ortaya çıkıyor. Fakat, bir yorumda bulunmak için henüz çok erken. Devletin içine sızmış hain bir yapılanma olduğu şüphesiz. Mahkemenin ileriki süreçlerini büyük dikkatle takip etmek lazım.
"Çatı Dava"nın ikinci duruşmasında Cumhurbaşkanı'nın eski Başyaveri Ali Yazıcı'nın savunması sırasında sarf ettiği, "Darbe, 15 Temmuz'dan 1-2 ay önce Cumhurbaşkanlığı uçağında danışmanlar tarafından seslendiriliyordu" iddiası yenilir yutulur gibi değil. Yazıcı'nın mahkeme huzurunda söylediklerini tüm yazılı medyada dikkatle taradıktan sonra aklıma hain darbe girişimini araştırmak için kurulan Meclis Araştırma Komisyonu geldi. Komisyon, CHP'li üyelerin tüm itirazlarına rağmen yasal ek çalışma süresini kullanmadan çalışmalarını Ocak ayı başında, referandum tarihini dikkate alarak (!) sonlandırmıştı. Çalışma süresi boyunca da muhalefetin "turistik geziler yapıyorsunuz" protesto ve eleştirilerine muhatap kalmıştı. Muhalefetin, tutuklu sanıklarla görüşme talepleri itina ile reddedilmişti. Referandum süreci boyunca da komisyonun muhalefet üyelerine verilmeyen taslak raporu tartışılmıştı.
"Çatı Dava"nın duruşmaları gündemi sarsıyor. Araştırma Komisyonu'nun çalışmasını tamamlamasının ardından neredeyse 5 aylık bir süre geçecek. Rapor hâlâ ortada yok. Hain darbe girişimini araştıran Meclis Komisyonu'nun ortaya koyacağı rapor çok önemli. Çünkü, Sincan'da duruşmalar başlamadan önce darbe girişimini MİT'e haber veren ve bugüne kadar saklandığı ortaya çıkan Binbaşı'nın ifadeleri gün yüzüne çıktı. O ifadelerle -basından okuduğumuz kadarıyla- yeni çelişkiler ve soru işaretleri kamuoyunun gündemine düştü ve tartışmalar yeni bir boyut kazandı. O yüzden, Meclis Komisyonu'nun nihai raporu yeni tartışmaları da beraberinde getirecek. Hatırlarsanız, referandum arifesinde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "kontrollü darbe" çıkışı çok sert tartışmalara neden olmuştu. Kılıçdaroğlu, bu iddiasından vazgeçmedi, evvelki günkü grup toplantısı konuşması sırasında tekrarladı. Komisyonun CHP'li üyesi İzmir Milletvekili Aytun Çıray da ellerindeki bilgi ve belgeleri, taslak rapor kendilerine ulaştığında, nihai raporun içine koyacaklarını söylemişti.
***
CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray'ı aradım. Taslak raporun akıbetini sordum: "Önümüzdeki hafta dağıtmayı düşünüyorlar" dedi. Darbe Araştırma Komisyonu'nun çalışma süresi içinde en faal üyesi olan Çıray'a başlayan "Çatı Dava" ile ilgili olarak ilk izlenimlerini de sordum. Aytun Çıray, şöyle konuştu:
"Burada gördüğümüz şey şu; birincisi Zekai Aksakallı'nın savcılığa verdiği ifadesi... En önemli ifadelerden bir tanesi. Sayın Aksakallı diyor ki, 'Eğer haber alındığı anda müdahale edilseydi, bu istihbarat geldiği anda kışlalardan çıkmama talimatı verilseydi bu darbe engellenirdi'. Bu çok önemli. İlgili bürokratlara bunun sorulması lazım ve sadece kamuoyuna değil, bu konuda mahkemelere bilgi vermeleri lazım. Çok önemli çünkü. O zaman Türkiye demek oluyor ki bu büyük travmayı yaşamamış olabilirdi. Diğer yandan Başyaverin açıklamalarına bakıldığında daha doğrusu hem yaverin hem de açık kaynaklara bazı makalelere bakıldığında, ben geliyorum diyen bir kalkışma söz konusu. Buna mukabil tedbirlerin ciddiyetsiz olduğu görülüyor. Ve ben bu mahkeme süreçlerinin gittikçe olgulara dayanarak birçok kişinin sorumluluğunu ortaya çıkaracağını düşünüyorum bu konuda. Dikkatle izliyoruz şimdi mahkemeleri biz de."
Aytun Çıray'dan, Sincan'daki duruşma salonundan gelen ilk ifadeleri de değerlendirmesini istedim. Yanıtı:
"Bence bunların kamuoyu tarafından bilinmesi davaların sağlıklı yürümesi açısından çok önemli. Ne kadar şeffaf olursa kamuoyuna açık yürürse bu davalar o kadar sağlıklı bir sonuca erişecektir. Hem hukuki açıdan hem kamu vicdanı açısından çok önemli. Bir millet kendisinin varlığına kasteden hainlerin bu kastı nasıl yaptığını öğrenme hakkına sahip diye düşünüyorum. Ve bunun sorumlularını bilmek, öğrenmek ve cezalandırıldığını görmek isteyecektir. Toplum hukuku nezdinde söylüyorum bunu tabii. O anlamda sayın savcı ve hakimlerin de gayet şu aşamada ciddi bir tutum içinde olduklarını söyleyebilirim çoğunlukla."