Önden buyrun!..
Kahpelere, alçaklara, hainlere karşı hep birlikte mücadele edelim...
Kahpelere meydanları teslim etmeyelim...
Köklerini kazıyalım...
Tamam da...
Üç nokta yan yananın arkasındaki satırlara geçmeden önce Beşiktaş'ta gerçekleşen kahpe saldırı ile ilgili -daha öncekilerde olduğu gibi- en temel zafiyeti bir kez daha tekrarlayalım;
Yazınca, söyleyince çok kızıyorlar. İstihbarat zafiyeti dediğimizde Ankara Yenimahalle'de konuşlu malum istihbarat teşkilatımızın morali çok bozuluyormuş. Motivasyonu düşürüyormuşuz. Gözdağı ile karışık hassasiyet telkininde bulunuyorlar!.. Peki ne diyeceğiz?.. Biz de mi başkanlık paketinin altına yatalım?.. O zaman, Ankara'da, Sultanbeyli'de, Gaziantep'te, Adana'da ve nicesinde yazdıklarımızı ne yapacağız? Yalayıp yutacağız, inkar mı edeceğiz?.. Haydi diyelim bizler de algı operasyonları kervanına katıldık.. Her şey ortada. Kan ağlıyor Türkiye. Mızrak çuvaldan çıkmış her yeri acımasızca delip geçtiği halde doğruları konuşmaktan yazmaktan vaz mı geçelim?.. Acı gerçekler değişecek mi?
Hayıır!...
Şu terör örgütü bu terör örgütü... Adı, tarafı ne olursa olsun. Yeryüzünde nerede konuşlu olursa olsun.. Hepsi kahpedir alçaktır. Ilımlısı ılımsızı da fark etmez!.. Bu kahpelere karşı verilmesi gereken mücadele tarzı da bellidir. Tartışmaya veya kürsülerde hamaset yapmaya da gerek yoktur. Hele hele masalarda oturup "barış" pazarlıkları yapmanın geldiği nokta da bellidir!.. Bu hainlerin kafalarını koparmanın ilk şartı etkili ve etkin istihbarattan geçer. Ve az konuşan çok iş yapan devlet adamlığından...
Kahpeler, 400 kilo patlayıcıyı bir araca yükleyecek, aynı anda diğer bir kahpeyi patlayıcı ile donatacak... İstanbul'da Beşiktaş'a kadar getirecek eş zamanlı patlatacak!.. Sonra da çıkacak nutuk atacaksınız.. Hastane ziyaretleri yapacaksınız.. Koştura koştura gidip cenaze törenlerinde gaz almaya gayret göstereceksiniz. Büyük devlet sahada olunur. İstihbaratın harıl harıl çalışır.. Hainleri tespit eder, polisin askerin gider inlerinde kafalarına sıkar. Sana da sadece eceliyle vefat eden vatan evlatlarımızın cenaze namazlarına gitme kalır.
Bakın!..
Şu anda ülkemizde ne olduğu nerede olduğu belli olmayan tahmini 5 milyon civarında Suriyeli var. İçlerinde PKK'lı da var IŞİD de var, yabancı istihbarat örgütlerine çalışan da var. Var oğlu var!.. Bunları buraya getirdikten sonra neler olacağını görmeniz gerekiyor.
Yalnızlaşan, giderek içine kapanan ve de zayıflayan Türkiye'de her türlü gizli servis elemanlarının cirit attığını çok rahat eylem yaptığını söylemek için de falanca üniversitenin güvenlik hocası, emekli özel harekatçı olmak da gerekmiyor. Beşiktaş'taki hain saldırıyı şu örgüt üstlendi bu örgüt üstlendi; yine sivrisineklerle uğraşmaktan öteye gidemeyiz. Bataklığı kendi ellerimizle ülkemizin içine çektik. Bakmamız lazım, acaba bu mülteci bataklığında bu hain saldırıların arkasında Suriye mi, ABD mi, Almanya mı, Rusya mı, İsrail mi, İngiltere mi var? Yoksa kokteyl mi?..
Sorun şu; adam aracı satın alıp yükleyip, dolaştırıp orada patlatıyorsa, durum ciddidir. Bizim çok büyük istihbarat zafiyetimiz var demektir. Bu kadar büyük eylemler yabancı servislerin desteği olmadan gerçekleşemez. Ee! "Bunu söylemeyin istihbarat örgütlerimiz yara alıyor." Demeye gerek yok bu zaten ortada. İstanbul'da Beşiktaş gibi bir yerde, bombayı yükleyip eylem yapılıyorsa, tamamen istihbarat zafiyetidir. Haa!.. Ankara'da devlet koridorlarında bilinen bir gerçek var. Millî İstihbarat Teşkilatımız bir süredir bölgede cirit atan diğer istihbarat servislerinden bilgi alamıyor. İstihbarat paylaşımı yapamıyor. Komşularla sıfır sorundu, herkesle dost olacaktık. İçimiz dışımız düşman, hain doldu!..
Şimdi, yukarıda üç nokta yan yana ile yarım bıraktığımız satırdan devam edelim;
Tamam da...
Başkanlık anayasasının Meclis'e gelmesiyle milliyetçilik nutuklarını daha da derinleştirenler... Türk milliyetçilerine dün ağır hakaret ve küfür edenler. Kandırıldığınızı bir deneme süresi içinde kabul edelim. İşte size altın fırsat;
Eyy, bugüne kadar bakanlık bakanlık, belediye belediye ballı ihale peşinde koşan yayla tosunları!..
Bizler can ve vatan derdiyken, sizler başkanlık peşinde olmadığınızı gösterin!.. Önce bedelli askerlikten pişman olduğunuzu ve bir daha asla abilerinizden bunu talep etmeyeceğinizi ilan edin. Uçaklardan inin, ayağınız yere bassın. Sonra her biriniz, ballı şirketlerinizden, lüks villa ve ciplerinizden feragat edin. Sizler de, vatandaşların döviz bürolarına koştuğu gibi, askerlik şubelerine koşun, emniyete koşun. Uzman er, uzman çavuş, özel harekatçı, çevik kuvvet polisi, özel harekat polisi olun. Ülkücülere, özel harekatta, JÖH'te, PÖH'te yer bırakmayın. Gidin El Bab'a... Gidin Başika'ya, Telafer'e, Şırnak'a, Çukurca'ya.. Vatan mücadelesinde, kahpe ve hainlerin kökünün kazınmasında söylediklerinizi hem hukuki hem de fiilî hale getirin!.. Anayasa paketi bir süre Meclis'te beklerse dünyanın sonu mu gelir?..
Rabbim, yüce şehitlik mertebesini sadece Ülkücülere müjdelememiş. Bu konuda ayrımcılık, münafıklık yapamayız. Tüm Müslümanlar, Bakanlar, Belediye Başkanları, Milletvekilleri, iş adamları ve onların çocukları için şehitlik en yüce mertebedir...
Yayla tosunları!.. Sizlere haksızlık yapmayalım.. Meydanları kahpelere bırakmayalım. Ama, bu sefer önden buyrun!.. Gözünüz arkada kalmasın, şirketlerinize bir şey olmaz!.. Paketiniz de nasıl olsa emin ellerde!.. Önce bir Çukurca'ya gidin. Sonra kaldığımız yerden devam ederiz. Kırmızı yanaklı yayla tosunları; söylediğiniz "kefenlerimizi giyerek çıktık yola"da sizlere işte tarihi fırsat...
* Bu satırlar, Karadeniz Ereğli'nin çok sevilen Maviş Teyzemiz ve onun değerli evladı kardeşim şehit Vefa Karakurdu için...