Önce FETÖ'den hesap verin!
Fetullah Gülen henüz FETÖ'ye dönüşmemiştir.
Bir düşünün; Fetullah Gülen ekibinin yaptıkları konusunda kendilerini uyaranlara iktidar partisinin sözcüsü "Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış, bunlara kargalar bile güler" demiş olsun!
Bir duyun; İktidar partisinin Adalet Bakanı, "Fetullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir…Değerli, bilge bir insandır. Her şeyi açık. Devletin denetimi gözetimi altında faaliyetini sürdürüyor" diye seslenmiş olsun!
Bir şaşırın; İktidar partisinin başbakanı, en yüksek dozdaki sesiyle "Sırtınızı devlete dayamadan bugünlere ulaştınız, helal para ile bugünlere geldiniz! Sizler arkanıza çeteleri alarak değil mafyayı alarak değil hukuk dışı örgütlenmeleri alarak değil, arkanıza milleti alarak bugünlere ulaştınız" diye hitap etsin.
Bir gülün; Bugünün başbakanı, "O gün hoca efendiye sahip çıkmasaydınız, evlerinizi gönüllerinizi açmasaydınız bu güzellikler yaşanmayacaktı. Hizmet erlerine buradan selam gönderiyoruz." desin.
FETÖ'ye birilerinin "ne istediniz de vermedik… Sizinle aynı menzile giden farklı yollardan biriyiz" dediğini bir hatırlayın.
Bu sözlerin sahipleri 15 Temmuz sonrasında FETÖ'yle zorlu ve zorunlu bir mücadele içine girmişlerdir.
Sorun beka, ontolojik, var olma ya da yok olma sorunu haline gelince iktidarın FETÖ'yle mücadeleden başka yolu kalmamıştır.
Ancak bu mücadelenin sınırları, sırları olduğunu gözden ırak tutmamak gerekir!
Fetullah'ın Hocaefendi olduğu dönem!
Cemaat görünümlü bir çete sınav hırsızlığından atama yolsuzluğuna; ihaleye fesat karıştırmaktan kaset şantajına her türlü komplonun odağında olsun!
İktidar onca yaşananlara karşın adına kimi zaman bürokratik, kimi zaman da askeri vesayet dediği ve başında bulunduğu devlete karşı bu FETÖ örgütüyle işbirliği içinde olsun!
Üstüne üstlük Fetullah ekibinin kendi yandaşlarına yer açmak ve TSK'yı ele geçirmek amacıyla başlattığı Ergenekon ve Balyoz adlı ihanet davalarının savcılığını iktidarın başbakanı üstlenmiş olsun.
Böyle bir mücadelenin nasıl bir sonuç üreteceği başından belli değil midir?
Fetullahçı terör örgütü defalarca suçüstü yakalanmıştır.
Emniyetin stratejik noktalarına Fetullahçı komiser muavinlerinin tayininde FETÖ suçüstü yakalanmıştır.
'Çift torbadan' kura çektiren FETÖ'cüler üzerine kimse gitmemiştir.
2000 yılında Fethullah Gülen hakkında terör örgütü lideri olmak suçlamasıyla hazırladığı iddianamede Nuh Mete Yüksel, FETÖ'nün "bu yöntem ve yapılanma ile 10 yıl içinde TSK içerisinde söz sahibi olacağı bir konuma gelmeyi planlamaktadır" tespitini yapmıştır.
Davayı açan Yüksel'i FETÖ'cüler komployla devre dışı bırakmıştır!
2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu'nda FETÖ'ye karşı bir 'eylem planı' hazırlanması yolunda alınan tavsiye kararını bugün FETÖ'den yakınanlar uygulamamıştır.
Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in MGK'nın gönderdiği bu dosyayı "rafa kaldırma" kararı aldığını itiraf etmiştir. Ömer Dinçer, "Bunun siyasi sorumluluğunu Başbakan, hukuki sorumluluğunu ben yüklendim..." demiştir.
Ve Tuncay Özkan!
2007 yılında Tuncay Özkan'a FETÖ'nün TSK içindeki örgütlenmesiyle ilgili bir flash bellekte verilir.
Özkan, bunu zamanın KKK Orgeneral İlker Başbuğ'a, 5 Ocak 2007 tarihinde teslim eder.
O da bu flash belleği Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a ulaştırır.
Büyükanıt da kendisine ulaştırılan bu flash belleği Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na gönderir ve sonuçtan kendilerine bilgi verilmesini ister.
FETÖ'yü deşifre eden flash belleğe ilişkin TSK içinde yapılan soruşturma kapatılır. Kapatanların başında Akın Öztürk vardır.
Bugünlerde FETÖ'ye yol veren, önünü açan, ihanetlerini saklayan, MGK kararlarının ve raporlarının gereğini yapmayan mekanizma bugün FETÖ'den hesap soruyor.
Sonuç alınacaksa FETÖ'den hesap soranların öncelikle kendilerinin suçla ilgili olarak görevini yapmamak, FETÖ'yü korumak, büyütmek, gizlemek ve beslemekten hesap vermeleri şarttır.