Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Olan olduktan sonra!

Geçen hafta sonunda bölücü siyaset yapan siyasi parti, ikinci olağanüstü büyük kongresini Ankara’da yaptı. Kongrenin tamamen bölücü bir propaganda amacı taşıdığı, eylemler, hareket tarzları, sloganlar, pankartlar, posterler ve konuşmalarla açık olarak ortaya kondu.
Bu toplantıda neler oldu neler. “Direnerek özgürlüğe yürüyoruz”, “Öcalan’a özgürlük”, “Barışın elçisi İmralı’da”, “Özerk Kürdistan demokratik Türkiye” pankartları ve Öcalan’ın posteri ön plana çıktı. Parti Eş Başkanı’nın “Bu toprakların adı Kürdistan, bu halkın adı Kürt halkıdır” ifadesi, ülkeyi parçalara ayırma düşüncesi, diğer Eş Başkan’ın “aramızda dört parça Kürdistan’dan gelen kardeşlerimiz var”, “Kürt Halk önderi Sayın Öcalan’ın özgürlük mücadelesi” gibi söylemler dikkat çekti.
Toplantının tamamının ayrılıkçı mesajlar içerdiği ve Türkiye’nin bütünlüğüne yönelmiş ve tamamen bölücülük üzerine inşa edilmiş bir siyasetin, bir anlayışın, birçok büyük elçiliklerin de yer aldığı bir ortamda, iç ve dış kamuoyuna duyurulmasına yönelik olduğu görülmüştür. Maalesef bu propagandaya, haber anlayışıyla, medya da alet olmuştur.

***

Toplantının ardından TV’lerde yapılan programlarda, özellikle o toplantıya katılmış olan konuşmacıların, toplantıyı ballandıra ballandıra anlatmaları, toplantının neşe ve coşku içinde geçtiğini söylemeleri, Kürt kökenli kadınların giydikleri “yerel kıyafetleri”, “ulusal kıyafet” olarak tanımlamaları manidardır.
Bölücülüğü etnik temelde siyaset yapan parti ve sempatizanlarının yanında, bunu cehaletten veya kasıtlı olarak yapanların ve bunu medya aracılığı ile kamuoyuna aktaranların da gittikçe arttığı görülmektedir. Normalin değil, anormalin prim yaptığı bir ortamda, gerek dikkat çekmek için, gerekse bu konuda görevlendirilmiş kişi olarak propaganda yapanların veya buna alet olanların sergiledikleri durum göz ardı edilemez.

***

Toplantının her safhasında çözümün ve barışın adresi olarak İmralı gösterilmiştir. Barışın, savaşı yapan tarafından sağlanacağını vurgulma gayreti içinde olunmuştur. 45.000 ölümün sorumlusunun, masum ve barışçıl olarak gösterilmesine çalışılmıştır.
Toplantıdaki tüm olaylar devlet istihbarat ve güvenlik birimlerinin gözünün önünde cereyan etmiştir. Buna benzer durumlarla sıklıkla karşılaşılmakta ve karşılaşılmaya da devam edilmektedir. Suçu ve suçluyu övme, terör örgütüne destek olma, ülkenin varlığına, bütünlüğüne ve anayasal düzenine karşı koyma suçlarının tümü işlenmiştir. Halen de bu yönde propagandalar devam etmektedir. Şimdi tertip komitesi ve sorumlular hakkında soruşturma açıldığı söylenmektedir. Bu yürekleri biraz ferahlatan bir gelişme olarak görülmekle beraber, olan olmuş, ülkenin bölünmesini öngören propaganda yapılmış, mesajlar yerlerine ulaştırılmıştır.
Ayrıca bu konuda soruşturma açılmasını, yargı yoluyla siyasete müdahale olarak nitelendiren TV konuşmacılarına da şahit olunmuştur. O konuşmalar, aksi fikirler ileri sürülebileceğini, yargının müdahale edemeyeceğini, bunun bir yargı vesayeti olduğunu söylemişlerdir. Zihinleri bulandırmayı, demokrasiyi ve özgürlükleri ülkenin bölünmesi için kullanmayı kendilerine bir hak olarak gören bu zihniyete, artık bir dur demenin zamanı gelmiş, hatta geçmiştir. Bölücü terör, bölücü siyaseti yüreklendirmeye devam etmektedir. Ayrı bir millet yaratma çabaları gittikçe artmaktadır.

***

Diğer taraftan Irak bölgesel yönetim başkanı Barzani, Türkiye, Suriye, İran ve Irak’taki Kürt gruplara seslenerek mücadeleyi siyaset alanında yapmaya çağırmış, uluslar arası destek alarak hedeflerine ulaşmak için artık bu yola dönülmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu çağrının içinde, Türkiye’nin bölünmesinin siyaset yoluyla güçlendirilmesi telkini de bulunmaktadır. Barzani’nin sözde Büyük Kürdistan’ın lideri olma düşüncesi göz ardı edilmemelidir.

***

Avrupa’da da ayrılıkçı akımlar dikkate değer bir duruma gelmiştir. Büyük Britanya, Belçika, İspanya bölünmenin eşiğindedir. Hatta İtalya’da dahi kuzey bölge ayrılma gayreti içindedir. Diğer ülkelerin bir kısmında da kıpırdanmalar vardır. Ulus devletlerin sarsıntı geçirdiği bir ortamda Türkiye’de yaşanan olaylar ürkütücüdür. Türkiye’yi bir arada tutan tutkal ulus devlet anlayışıdır. Maalesef Türkiye’de ulus devletle hesaplaşma zamanının geldiğini ifade eden yetkililer de bulunmaktadır. Böyle bir anlayışın Türkiye’yi bölünmeye götüreceği bilinmelidir.
Ulusçulukla/ milliyetçilikle hesaplaşmak, o milleti köklerinden kopararak bölmek demektir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ahaliye Türk Milleti denmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, Türk milliyetçiliği üzerine kurulmuştur. Bu millet anlayışı ırkçı, şovenist ve dışlayıcı değildir. “Ne mutlu Türküm diyene” temeline dayanır. Bunu ayrıştırıcı olarak görmek, bölünmeye hizmet anlamına gelir.

Yazarın Diğer Yazıları