Öğretmenler Günü gerçeği
UNESCO tarafından 1994 yılında 5 Ekim’in tüm dünyada Öğretmenler Günü olarak kutlanması önerilmiş, yüzlerce ülke kabul ettiği halde Türkiye kabul etmemiştir. Çünkü, Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey’in hazırladığı “Millet Mektepleri Talimatnamesi” (Yönetmeliği) 11 Kasım 1928’de Bakanlar Kurulu’nda onaylanmış ve 7284 sayılı bu Bakanlar Kurulu kararı 24 Kasım 1928’de Resmî Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmiştir.
Atatürk’ün başöğretmen olarak anılması 1928 yılına dayanır. Buna kimsenin de bir itirazı yoktur.
24 Kasım 1928 tarihinde açılan Millet Mektepleri’nde yaşlı, genç, çocuk, kadın demeden herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, 7 yaşındayken vefat eden babası Ali Rıza Efendi’nin ‘Adam olmak için okumak, öğrenmek şarttır. Başka çare yoktur’ biçimindeki öğüdünü hayatının sonuna kadar tutmuş ve okumaya ve öğrenmeye yönelik büyük bir çaba harcamıştır.
Mustafa Kemal, okuduğu okullarda başarısıyla ve kişiliğiyle ön plana çıkan bir öğrenci olarak öğretmenlerinin dikkatini çekmiştir. Öğretmenleri de O’na rehberlik yapmış, ufkunu açmışlardır. İlk öğretmeni Şemsi Efendi’nin Atatürk’ün bağnazlığa karşı görüşlerinde, yenilikçi fikirlerinin gelişmesinde payı büyüktür. Selanik Askerî Rüştiyesinde Matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Bey yeteneklerini sezerek; ona olgun, yetişkin anlamına gelen Kemal adını vermiştir. Mustafa Kemal’e geleceğe ilişkin ilk fikirleri veren ise Rüştiyedeki Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey’dir. Topçu Kolağası Mehmet Tevfik Bey, Askerî İdadîde Tarih öğretmenidir ve Atatürk’te tarih sevgisi oluşturmuş, O’na tarih alanında yeni ufuklar açmıştır.
Atatürk’ün eğitim aşkı, birçok alanda ve birçok dilde okuduğu kitaplarda da kendini göstermektedir. Atatürk'e, eğitime önem veren kimliği ve bu kapsamda yaptığı reformlar doğrultusunda Türk halkı tarafından başöğretmen unvanı verildiği ve Mustafa Kemal’in, resmî olarak 24 Kasım 1928’de bu ünvanı alışının anısı nedeniyle Türkiye’de 24 Kasım tarihi Öğretmenler Günü olarak resmîleştirilmiştir. Atatürk’ün 100. doğum günü olan 1981 yılından bu yana da 24 Kasım günleri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Cumhuriyetimizin kuruluş günlerinde ulu önder Atatürk’ün öngördüğü gibi toplumumuzun her bakımdan ileri gidebilmesi, ulusal değerlerini koruyarak evrensel ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması için gerçekleştirilen aydınlanma devrimlerinden biri de 1 Kasım 1928’de TBMM'de kabul edilen ve 1343 sayılı kanun ile gerçekleştirilen Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü olan Türk Harf Devrimi’dir. Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur-yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmıştır.
Atatürk, her vesileyle yurt gezileri yapmış, yeni yazıyı tanıtmıştır. Bu yazının ne denli kolay öğrenilebileceğini belirterek her konuda olduğu gibi bu işte de ulusumuza öncü olmuştur. O günlerde kurulan Millet Mektepleri’nin 17 bini aşkın sınıfında yaklaşık yarım milyon vatandaşımız 3 ay gibi kısa sürede okuma yazmayı öğrenmiş, temel yurttaşlık bilgilerini edinmiştir. Başöğretmen Atatürk, yurdumuzun çeşitli yörelerinde eline tebeşiri alıp kara tahta başında bizzat öğretmenlik yapmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, okuma tutkusu ile birlikte yazar kimliğiyle de ön plana çıkmaktadır. Kurtuluş Savaşı’mızın vesikası olan Nutuk adlı eserini kendisi bizzat, Kurtuluş Savaşı sırasında aldığı notlar ile derlemek suretiyle titizlikle çalışarak meydana getirmiştir.
17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile ilkokullara öğretmen yetiştirilmesi amacıyla açılan Köy Enstitüleri’nin aydınlanma devriminden yana olan, bilimsel, laik, çağdaş eğitimi savunan öğretmenler de okulları bünyesinde ve görev yaptıkları yerlerde Köy Enstitüleri’nin açılış tarihlerini coşkuyla kutlamaya başlamışlardır.
Neredeyse tüm Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak, dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere gidip öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kurulan ve tamamen Türkiye'ye özgü bir eğitim projesi olan Köy Enstitüleri’nin kuruluş yıldönümü olan 17 Nisan’da öğretmenler gününü kutlama geleneği oluşturmuşlar, 17 Nisan kutlamalarını, Köy Enstitüleri’nin 1946’da kapatılması ile eksik kalan aydınlanma devrimine duyulan özlem ve beklentinin dışa vurumu olarak görmüşlerdir.
İş ve eğitimi birleştirme fikrini yerine getirmek için tasarlanan, mezunların aynı anda hem okul öğretmenleri hem de toplumun eğitmeni olması beklenen öğrenciler aslında kendi okullarını, evlerini, kışlalarını, iş yerlerini vb. inşa edip birlikte yaparak ve yaşayarak üretim ile eğitimi kaynaştırmışlardır.
İnsan, doğası gereği bilmek isteyen bir canlıdır. İnsanın ailesinden ve yakın çevresinden aldığı temel bilgiler, günümüzün bilgi toplumu açısından kendisine yetecek durumda olmadığından, eğitim kurumlarına ve bu eğitim kurumlarında, bilgi aktaracak öğretmenlere ihtiyaç duyulmaktadır. Çocuk cıvıltısı, zil sesi ve tebeşir tozuna sevdalı bir yolcudur öğretmen.
Çoğunlukla ilkokul öğretmenini unutamama halleri normaldir. Çünkü öğretmenin, tanımaya çalıştığımız çocukluk yıllarında söylediği, yaptığı her şey eşsiz bir yer bırakmıştır çocuksu dünyamızda… Öğretmenler kutsal değil, öğretmenlik mesleği, müessesesi kutsaldır.
Değer üretmeyen öğretmen, bilgi aktaran kişidir. Değerlerle bezenemeyen öğrenme hâlihazır bilgiyi ezberleyen insan üretir.
Öğretmenler, çağdaş bir ulus meydana getiren, onları akıl ve bilimin aydınlığı ile kuşatan ve kendi öz saygısını kazanmış, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller olarak yetiştiren özverili kimselerdir. Öğretmenler, bir ulusun, hatta bütün bir insanlığın geleceğe emin adımlarla yürümesini sağlayan unsurlardır. Bu nedenle, bir toplumun en saygın ve en değerli kişileri öğretmenlerdir. Öğretmen, toplumların aynası durumundadır. Toplumların öğretmene ve öğretmenlik mesleğine verdikleri değer, gelişmişlik düzeyleriyle orantılıdır. Bu nedenle Atatürk: “Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.” demiştir. Yükselmeyi ve ileri gitmeyi ülkü olarak benimseyen bir milletin, öğretmenlerine hak ettikleri saygıyı göstermesi gereklidir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu mutlaka çıkmalı, öğretmenler özel bir meslek yasasına sahip olmalıdır.
Geleceğimize güvenle bakmak istiyorsak yeni nesilleri yetiştiren öğretmenlerimize layık oldukları değeri vermeli, gerekli saygı ve özeni göstermeliyiz.
Toplumun en örgütlü, en mücadeleci kesimi olan öğretmenlerin her koşulda barış ve demokrasi, hak ve özgürlük mücadelesinde üzerlerine düşeni yapacaklarına olan inancımla, bu uğurda yitirdiğimiz eğitim şehitlerini saygıyla anıyor, gelecek güzel günlere olan özlemle 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.