Neyi, nasıl karalayacaklarını şaşırdılar
Türk ülkesinde, Türk olmanın gereklerini yerine getirmeyi nasıl karalayacaklarını şaşırdılar. Barış Pınarı Harekatı milliyetçiliği, milliyetçi dalganın yükselmesi de kadın düşmanlığını yaygınlaştırıyormuş!
***
Konu, "Bozkırın Asenaları"nı kitaplaştıran, üniversiteden de hocam Prof.Dr. Mualla Uydu Yücel'in uzmanlık alanına giriyor ama naçizane bu garip denklemi kuranlarla tanıştırmak istediğim birkaç "kadın" var:
Eşi Manas'ı ve oğlu Semetey'i defalarca ölümden kurtarmış, Manas'ın komutanı Almambet'in sefer kararlarına danışmanlık yapmış bir alp ve bilge kadın; Kanıkey…
Beyrek'le kıran kırana mücadeleye tutuşan Banu Çiçek…
Vatanını korumak üzere ordunun başına geçen Tomris…
Pinçen kuşatmasında Mete Han'la omuz omuza olan Uluğ Hatun…
Delhi Sultanı Raziye Begüm…
Kutluk hükümdarı Türkan Hatun…
Hurşitoğulları'nın başı Devlet Hatun…
Oğuzların (kadın) beyleri: Burla, Barçın, Salur, Şabatı Hatun, Künin Körkli, Kerçe Buladı, Kuğatlı Hanım
Osmanlı'nın kurucuları arasında sayılan dört Türkmen teşkilatından biri olan Anadolu Bacıları (Bacıyan-ı Rum)…
***
Yükseldiğinden yakındığınız "milliyetçilik" Türk Milliyetçiliği ise, bu nasıl bir "kadın düşmanlığı"dır ki, saydığım kadınların her birini birer "kutup yıldızı" var sayar Türk milliyetçileri!
'Hakan'ın temsilcisi olan Ay Ata göğün altıncı katındayken, 'Hatun'un temsilcisi olan Güneş Ana'yı yedinci katına çıkarır mesela…
"Hakan buyuruyor ki..." ifadesiyle başlan emirnameler kabul görmez o milliyetçiliğine kadın düşmanlığı lekesi sürmeye çalıştığınız Türklerde; "Hakan ve Hatun buyuruyor ki…" diye yazılmıştır Türk töresinin her bir maddesi!
***
Kınamıyorum sizi de anlıyorum tabii; beslendiğiniz kaynağın kompleksleri viral yolla sizin de bünyelerinize siyaset etmiş belli ki!
"Çağdaş" olmayı, "demokrat" olmayı, "eşitlik" kavramını, "hak ve özgürlükleri", sırf kızıl saçlı diye sayısız kadının cadı ilan edilerek, akıl almaz işkencelerden geçirildiği ve nihayetinde katledildiği bir kültürden öğrenince doğal böyle yan etkilerin gözükmesi.
Artık o dönemde Avrupa'da kadın -yazık- nasıl baskı görüyorsa, Franz Taeschner'in, "Bâciyân-ı Rûm"un varlığına bir türlü inanamaması, o günün toplumunda kadınların bir teşkilat kuramayacağını savunması gibi, algılayamıyorlar bir türlü "milliyetçilerin" taşıyıcısı olmaya aday oldukları "yüksek Türk medeniyeti"ni! Zira, "faşizm" o taptıkları batıdan "milliyetçilik" diye öğrendikleri!
SORU-YORUM
Hedeflediğimiz alanın sadece yüzde 15'i kontrol altında olduğuna göre önceliğimiz "kontrolümüz altında olan güvenli bir bölge" değilse, ilan edilen resmi terörist sayısının ancak yüzde 1'ini yok edebildiğimize göre önceliğimiz teröristleri "etkisizleştirmek" değilse, mektubunu yalayıp yutup yarabbi şükür dediğimize, Trump'a "Önce bırakacaksınız, okul bahçesindeki iki çocuk gibi kavga edecekler, sonra aralarına girip ayırırsınız" deme cüreti verdiğimize göre, zaten bizatihi itiraf da edildiği üzere önceliğimiz ABD'nin siyasi nezaketsizliği, hadsizliği, hakaretamiz tavırları yani milli onurumuz da değilse, Allah aşkına biri çıkıp da söyleyebilir mi bizim önceliğimiz ne?
"Zafer" demeyin bari!
Biz ne dersek diyelim…
"Beyaz adam" geldi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinden dünyaya Suriye'nin kuzeyinde Türkiye Cumhuriyeti ile YPG terör örgütü arasında "ateşkes" sağlandığı ilan etti.
ABD'nin "YPG ile işbirliğinin süreceğini" ilan etti.
ABD, Türkiye'yi, terör örgütünün karşısında bir "taraf"a dönüştürerek, masaya dolaylı yoldan YPG'yi de oturtarak bizi en olmak istemediğimiz pozisyona itti.
YPG, "Ateşkes Tel Abyad ve Resulayn için, Rojava Savaşçılarının hiçbir yere gittiği yok" diye Türkiye'yi tehdide hem de meydan okuma cesareti bularak devam etti.
Bu tam olarak neyin zaferi şimdi?
DUYURU
Dün detaylıca duyurmuştum, hatırlatmış olayım:
Bugün saat 13.00'te, Ankara Kitap Fuarı kapsamında, ATO Congresium 3 No'lu salonda bir söyleşim olacak… Söyleşi bitiminde de, A-604 numaralı Galeati standında, saat 1800'e kadar imzamız var. Hepinizi bekliyorum….