Neresinden baksan görüntü kötü
Dış politikanın, bununla bağlantılı güvenlik konularının ve içteki sorunlarımızın görüntüsü endişe vericidir.
Rusya, Suriye krizini hegemonya fırsatına dönüştürme çabasında...
Türkiye'nin Suriye krizinde taraf olması, Rusya ve İran'ı da karşısına almasına sebep olmuştur. Rusya ve İran'ın da, Suriye rejimine muhalif güçlerle doğrudan çatışmaya girmesi ve Türk hava sahasını ihlal ettiği için bir Rus uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi, durumu daha da gerginleştirmiştir.
Rusya, uçağının düşürülmesini prestij kaybı olarak görmüştür. Bunu da fırsata dönüştürerek, hayalini kurduğu eski Sovyetler Birliği hevesini gün yüzüne çıkartmıştır. Doğu Akdeniz'deki gücünü artırması, IŞİD'le mücadele adına gemilerinden füze fırlatması, GKRY'de üs kurma teşebbüsü, Putin'in silahlı kuvvetlerine çatışmalarda sert davranması, uzak mesafeli tatbikatlar yapması talimatını vermesi, nükleer gücünü dile getirmesi ve Türkiye'yi her alanda ve fırsatta tehdit etmesi bu hevesin belirtileri olarak görülmektedir.
Rusya'nın Türkiye'ye ekonomik yaptırımları, tehdit söylemleri, özür dilenmesi ve tazminat verilmesini dile getirmesi itibar tazeleme girişimleri olarak değerlendirilmiştir. İstanbul'a nükleer silah atılmasını dahi dile getirebilen aşırı fikirli siyasilere de şahit olunmuştur.
Putin'in ideolojik olmayan bir Sovyetler Birliği hedeflediği anlaşılmaktadır. Adımlarını, SSCB etkinliğine, Rusya Federasyonu olarak ulaşmayı düşünerek attığını söylemek mümkündür. Gürcistan, Ukrayna ve Kırım'daki girişimleri, SSCB etkinliği ortamına dönüş işaretleri vermektedir.
Bu gelişmeler, Rus Çarı 1.Petro (Deli Petro)'nun vasiyetnamesini hatırlatmaktadır. Vasiyetnamede, İstanbul'un ele geçirilmesinin, Türkiye'yle İran arasına fesat sokulmasının ve Sünni-Şii ihtilafının kızıştırılmasının, Rusya'nın nüfuzunu yaymak için en iyi vasıtalar olduğu belirtilmektedir. Bunlar akıllara "tarih tekerrür mü ediyor" sorusunu getirmekte, bize de, sınır ötesinde gücüyle orantılı ve geleneklerine bağlı politikalar uygulanması gerektiği gerçeğini hatırlatmaktadır.
Dış politikada yeni ayarlama ihtiyacı
İçinde bulunulan şartlar, bazı ülkelerle ilişkileri yenilemesini gündeme getirmiştir. İsrail bunlardan biridir. İki ülke arasında Mavi Marmara'dan beri siyasi ve diplomatik ilişkiler kesilmiştir.
İsrail'den, Türkiye'ye, bir kısım İsrail doğal gazının Türkiye'ye satılması, uzun vadede Avrupa'ya ulaştırılmak üzere Doğu Akdeniz'den Türkiye'ye doğal gaz boru hattı döşenmesi ve ilişkilerin normalleşmesi konularında mesajlar gelmiştir. İsrail ayrıca, Suriye krizi ve IŞİD terörü gibi sorunlarda iki ülkenin iş birliği yapması için fırsat doğduğunu belirtmektedir. Türkiye'nin de İstanbul Ortaköy'de ilk defa bir Musevi Bayramı kutlama organizasyonu yapması ve yetkililerin ilişki kurulmasını gündeme getirmesi, konuya yatkın olunduğunu göstermektedir.
Irak hükümetiyle de ilişkiler gergindir. Türkiye'nin Musul kuzeyindeki eğitim kampını takviye etmesi, merkezi hükümette olumsuzluk yaratmıştır. İtirazın, Irak merkezi yönetiminin ABD kontrolünden çıkıp, Rusya'nın etkisine girmesinden kaynaklandığını söylemek mümkündür.
Rusya'yla yaşanan kriz Türkiye'yi, NATO ve AB'yle bağlarını güçlendirmeye yöneltmiş, doğal gazda alternatif arayışları da Katar, Azerbaycan ve Türkmenistan'la yeni temaslarda bulunulmasına sebep olmuştur.
Türkiye'nin komşularıyla, etki ve ilgi alanındaki birçok ülkeyle ilişkileri ideolojik, mezhepsel ve saplantılar nedeniyle bozulmuştur. Bunu düzeltmek için önce, her yapılanın doğru olduğu iddiasından, kamuoyunu da buna inandırmak için yapılan algı operasyonundan vazgeçilmesi ve yanlışlıkların kabullenilmesi gerekmektedir. Artık, bozulan dış politikada yeni ayarlamalar yapma mecburiyetinde olduğumuzu da yaşanan olaylar göstermiştir.
Teröre karşı İslam ittifakında Türkiye'nin bulunması da yadırganmaktadır. Suudi Arabistan'ın liderliği de endişe vericidir. Selefi/Vehhabi anlayışı ve Sünni ülkelerin ağırlığı, ittifaka başka anlamlar yüklemektedir. Teröre karşı olmak evrensel bir konudur. Din ile özdeşleştirilmemelidir. Üstelik Türkiye'nin bir İslam ülkesi değil, laik bir ülke olduğu da dikkate alınmalıdır.
İçeride de durum vahim
Sur, Cizre ve Silopi'de PKK terör örgütüne karşı operasyonlar kararlılıkla sürdürülmektedir. Bölücü siyaset yapanların beyanları kaygı vericidir. Tarafımızdan bilinen niyetleri açıkça ortadadır. Teröristlerin sivil halkı kalkan olarak kullanmaları mücadeleyi zorlaştırmakta ve siviller için gösterilen hassasiyet, güvenlik güçlerine kayıp verdirmektedir.
Olayların bu duruma gelmesinin sebebi, hâlâ gündemde tutulmaya çalışılan çözüm süreci anlayışıdır. Bundan sorumlu olanların hâlâ beyanlarda bulunmaları yadırganmaktadır.
Dışarıda ve içeride bu kadar sorun varken hâlâ yeni anayasa, başkanlık ve referandumdan bahsetmek, ülkeye fayda mı, yoksa zarar mı getirir? Takdirinize...