Neredeyse "Parçala Kemal" diyecekler

Kılıçdaroğlu'nun binlerce fotoğrafı arasından tek bir kare kıyameti koparttı. Sanırım, bu poz Hürriyet'te yayınlanmasa bu kadar ses getirmezdi. Böylece "Adalet Yürüyüşü" tazelenmiş oldu. Tam da Çanakkale toplantısı öncesi. Erdoğan bu yemek görüntüsünden atleti hedefe oturttu. Doğrusu, gazetenin polemik başlatan başarılı değerlendirmesini incelerken, önceliğim farklı oldu. "Ne yiyorlar"a baktım. Kesinlikle ana menü tas kebabı idi. Herkes sever. Dikkatimi çeken diğer husus, yoğurttu. Hani şu çömlek cinsinden. Ona da bayılırım. Manda veya koyun sütünden yapılmışı tercihimdir. Sofrada bulunan diğerler detay.

Gelelim Atatürk'le Kılıçdaroğlu'nun mukayesesine. Bir yerde Erdoğan'a hak veriyorum; Paşa böyle bir kılıkla sofraya oturmazdı. Hepsinden önemlisi, yayınlanacak fotoğrafları denetlerdi. Hatta "tek tek seçerdi" diyebiliriz. Belli ki yürüyüşün 2 bin karesinin oluruna dışarıdan müdahale olduğu kesin. Akıl hocaları Bülent Ecevit'in ünlü kasketine benzeşen bir şeyler aramışlar. Bunu uygun görmüşler. "Tabanvay maratonu"nda oluşan "ayak yaraları" değerlendirme dışı kalmış.

Peki Cumhurbaşkanı bu konuyu neden açtı? Bence yaratılmaya çalışılan "Halkçı Kemal" imajından rahatsız oldu. Ya da, öne geçip "itibarsızlaştırma"nın peşine düştü. Sevdiği spor futbol deyimiyle "kontratağa çıktı".

Polemiğin sosyal medya tarafı daha karışık. Tas kebabı ve yoğurtla ilgilenen yok. Varsa yoksa Kılıçdaroğlu'nun atleti. Bereket çıplak değil. Kazara öyle olsaydı yanmıştı. Mutlaka "Parçala Behçet" filmini akla getirirlerdi. Bereket yaşı kemale erdi.

Bundan 20 yıl sonra böyle bir olayı düşünebiliyor musunuz? Doğumda yapılan kayıtlar dağıtılırdı. Hem de malum yerlere bant atmadan. Bana göre bu polemik bir süre daha devam edecek. Yenisi bulununca, unutulur gider.

Geçmişten örnekler

Atatürk, her zaman özenliydi. Yukarıda işaret ettiğim gibi, kamuyla paylaşılacak resimleri mutlaka görür ve onay verirdi. Bu kural Florya'da kürek çekerken, Ülkü'ye yeni alfabeyi öğretirken ve İngiltere Kralı'nı karşılarken hiç değişmedi. Hep şıktı. Takım elbise seçimi olağanüstüydü. Kişisel olarak en sevdiğim pozlarından biri "Gabartay başlıklı" olandır. Çünkü onda iki unsuru birden görürüm; "Savaş ve Barış". Bakmayın siz uydurma senaryolarla, ona bip atmaya çalışan rejisörlere.

Yakın tarihten de bir kaç örnek vereceğim. Süleyman Demirel'in hayatı boyunca sinirlendiği tek fotoğrafı Tuzla'daki yazlığında gizlice çekildi. Bıraktık gömlek ve kravatı belden yukarısı çıplaktı. Bu halini gazetede görünce adeta infilak etmişti. Üstelik tas kebabına kaşık sallamıyordu.

Turgut Özal'ın Göcek yolundaki icraatını hatırlatarak lafa gireyim. Merasim kıtasını çıpalı şapka ve şortla denetlediğini unuttunuz mu? Bu kılıkla "Merhaba asker" deyişini hatırladıkça hep gülerim. Tommiks Teksas tutkusu, bunun yanında sabun köpüğü gibi kalır.

Şahit olduğum

Şimdi yazacaklarımı bire bir yaşadım. Karagümrük'te oturuyorum. Cağaloğlu'na giderken belediye sarayına uğradım. Burada görevli elektrikçi arkadaşım Mehmet'e söz vermiştim. Bu arkadaşım eski topçu ve Kasımpaşa-Kulaksız'lı. Tam yanına geçerken dönemin Belediye Başkanı R. Tayyip Erdoğan'ı fark ettim. Dört beş kişilik bir grupla konuşuyordu. Sesinin tonunu düşük tutsa da "fırça atıyordu". Muhataplarının kılık-kıyafetleri sanki Taliban kopyasıydı. Erdoğan'ın uyarısı bu konudaydı. Kokuları da her tarafa yayılmıştı. Son sözleri "Hangi çağda yaşıyoruz?" oldu. Arkalarından da bu defa bağırdı "Ara sıra da yıkanın!".

Sevip, sevmemek size kalıyor. Ancak Erdoğan'ın giyim kuşamındaki standart belli. Sevenlere göre fevkalade. Sevmeyenlere göre fena değil. Futbolculuk dönemindeki şortlu fotoğraflar dışında ise benzeşen görüntüyü kendi adıma hiç hatırlamıyorum.

***

Sokak çalgıcıları

TRT Müzik'le devam edelim. Bu defaki bir gündüz programı "Kulaktan Kulağa". Manga Grubu'nun solisti Ferman Akyüz, "Dalgana Bak" adlı sokak çalgıcılarıyla konuştu. Çalışmalarını evlere taşıdı. Gençleri küçümsemeyelim. Çoğu konservatuvarlı. Makedon ve Roman müziği bile yaptılar. Manga da Mardin-Midyat'tan bir Süryani türküsü "Gel Oynayalım"ı söyledi.

Beni en fazla etkileyen çocukluğumda duyduğum "Çek Mastor Çek" oldu. Tophane Tayfun futbol takımının tribün şarkısıydı bu. Dalgana Bak'çılara tavsiyem orijinal sözlere sadık kalmaları:

"Tophane rıhtımında

Yaparlar gemi,

Ehlikeyifler oturmuş

Çekerler demi".

Diye başlayan sözleri bulmak zor değil. Hele zamanın amigolarının cazip hale getirdiği nakarat kısmı daha da hoştur:

"Tas yuvarlak,

Lak ligi lak

Keyfine bak".

Buradaki keyif kelimesinin orijinali aslında "küfe"dir. Az daha unutuyordum; yapıma imza atan Emre Eren'i de yürekten kutluyorum.

Yazarın Diğer Yazıları