Neden üniter-milli devlet modeli üstündür? (1)
Türkiye Cumhuriyeti’nin milli ve üniter esaslara dayanan kuruluş felsefesine karşı amansızca sürdürülen eski komünist/yeni liberal ve sözde “İslamcı” ideolojik-politik saldırıların özünü milli ve üniter devletin aşıldığı, bir zayıflık noktası oluşturduğu, anti-demokratik bir karakter taşıdığı, artık yerine yenisini bırakması gerektiği tezleri oluşturmaktadır. Eski komünist/yeni liberal ideologlar ile sözde “İslamcı” ideologlar üniter-milli devlete ideolojik saldırılarını gerçekleştirirken, onun yerine ne koymak istediklerini açıklıkla söylemek yerine siste bırakmayı tercih etmektedirler. Ancak kafalarının gerisindeki proje, Türkiye Cumhuriyetinin millet esasından etnik, cemaat ve mezhep esasında yeniden tanımlanmak, üniter devlet yapısını ise özerklik ile federasyon arasında ancak adı federasyon olmayan bir zeminde yeniden inşa etmektir. Bu projeye G. Fuller’in koyduğu adı vermektedirler: “Yeni Türkiye”.
Oysa, milli-üniter devlet yapısının tarihsel olarak etnikçi esasta inşa edilen federal devlet yapısına üstün olduğunu ispatlanmış bir gerçektir. Hatta tarihsel gerekliliklerden ötürü bir millete dayanan, milli devlet zemininde kendisini tanımlayan ancak idari örgütlenmesini üniter değil, federal sistem çerçevesinde gerçekleştiren Almanya ve ABD gibi ülkeler de dahi üniter sistemin yararları bilimsel zeminde tartışılmaktadır. Aşağıda bu iddiamızı tarihsel örnekler ve önemli Batılı siyaset bilimcilerin tespitleri ile ortaya koyacağız.
Üniter-milli devletler sosyal ve politik çalkantılara federal-etnik devletlerden çok daha dirençlidirler. Federal-etnik devletleri parçalayan ve sonsuz yıkımlara neden olan sosyal ve politik gelişmeleri üniter-milli devletler kolaylıkla ve zarar görmeden aşmaktadırlar. Alfred Stephan şöyle demektedir: “Komünizm sonrası Avrupa, federalizm konusunda dikkatli olmamız gerektiğini gösteriyor. Komünist siyasi sistemde sekiz Avrupalı devlet vardı. Bunlardan beşi üniter devletlerdi. (Macaristan, Polonya, Romanya, Arnavutluk ve Bulgaristan) Üçü federaldi. (SSCB, Çekoslovakya ve Yugoslavya) Mucizeler yılı 1989’dan yedi yıl sonra bu beş üniter devletten beşi de hâlâ üniter devletti. Üç federal devlet 22 devlete bölünmüştür.”
Üniter-milli devletin anti demokratik bir yapı oluşturduğunu ileri süren “liberal-sözde İslamcı koroyu” tarih ve teori birlikte yalanlamaktadırlar. J. Stuart Mill şöyle demektedir: “Birden fazla milletin barındığı bir ülkede hür müesseseleri yaşatmak hemen hemen imkansızdır. Aralarında dayanışma bulunmayan insanlar, özellikle de farklı dillerde okuyor ve konuşuyor ise işleyen temsil mekanizmaları için gerekli kamuoyu birliği sağlanamaz.” Dankward Rustow ise milli devlet ile demokrasi arasındaki ilişkiyi şöyle anlatmaktadır: “Demokrasi, arka planındaki bir tek şartla başlar. Milli birlik... Milli birlik, demokratikleşmenin diğer bütün evrelerinden önce gelmelidir.”
Milli birliğin olmadığı yerlerde demokrasi bir fanteziden ibarettir. Amerikalı sosyal bilimci Robert Dahl de bir devletin başarılı sosyal politikalar uygulayabilmek için sağlam bir milli kimlik inşa etmesi gerektiğini “sosyal adalet politikalarında başarılı demokratik devletler, birleştirici bir kimliğe sahiptir” demektedir.
(Konuya yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz)