Neden bankalar soyuluyor?
İstanbul’da dün bir banka şubesi soyuldu. Önceki gün de soyuldu. Hafta başında iki şube birden soyuldu.
Salihli’de, Gebze’de, Adana’da, Adapazarı’nda da banka şubesi soyuldu.
Konya’da bir banka şubesi marketten alınan 1 liralık margarin ile soyuldu.
Yanlış okumadınız evet! Sadece bir yemeklik margarin yağı ile soyuldu. Soyguncu margarini el bombası gibi yapıp gişedeki personeli korkutup 20 bin lirayı alıp kaçtı.
Son 6 ayda Türkiye genelinde soyulan banka şube sayısı 200’ün üzerinde.
Bu şu anlama geliyor. Hergün ortalama 1 veya daha fazla banka şubesi soyuluyor.
Bu soygun olaylarında soyguncuların büyük bir bölümü yakalanıyor. Kaçan çok az. Çünkü hiç biri profesyonel soyguncu değil!
Soyguncuların bazı ortak noktaları var.
Mesela neredeyse tamamı soygun sırasında ya sahte silah ile ya da bomba süsü verilmiş margarin gibi şeyler kullanıyor. Armut ile banka şubesi bile soyuldu.
Yakalanan soyguncuların hiç birinin tek bir sabıkası bile yok. Hatta karakolluk olan bile yok.
Yine bir başka dikkat çeken ortak nokta ise gişelerden çalınan para miktarı 20-30 bin lirayla sınırlı.
Soyguncu banka şubesine geliyor ve tek bir vezneden 20-30 bin lira alıp kaçıyor. İkinci bir vezneden para istemiyor.
Neredeyse ihtiyacı kadar parayı alıyor.
Yakalanan soyguncuların tamamı işsiz ya da iflas etmiş kişiler.
Yine yakalanan kişilerin tamamının bankaya borcu var. Ya tüketici kredisi çekmiş ödeyememiş ya da kredi kartı borcundan dolayı icralık olmuş.
Son iki ayda yakalanan soygunculardan 5 kişi bu işi bankaya borcunu ödemek için yaptığını itiraf etti.
Yani bankadan çaldığı para ile bankaya olan borcunu kapatacak.
Bu istatistiklere bakıldığında ortaya tam bir sosyal facia çıkıyor.
Son 12 yıldır sadece borçlanarak tüketim çılgınlığı ile büyüyen bir ülkenin geldiği son noktayı anlatıyor.
Bugün itibariyle kredi kart borcunu ödeyemediği için icralık olan kişi sayısı 3 milyon 200 bin. Bu sayı son 1 yıldır hiç azalmadı ve her ay daha da artıyor. Bankaların takipteki alacakları hızla artıyor. Kişilerin kredibilitesini gösteren KKB skoru bozuk olan kişi sayısı 10 milyonun üzerinde. Yani bankalar bu kişilere kredi vermiyor, banka şubesinden içeriye adımını attığı andan itibaren vebalı muamelesi yapıyor. Oysa bu kişilerin kredi notu daha 1-2 yıl öncesine kadar çok yüksekti ve banka bunları kapıda karşılıyordu.
Ekonomi yönetimi son bir yıldır tehlikeyi gördüğü için kredi kart harcamalarına sınırlama getirdi. Bir çok üründe bol taksit yok. Bankalar artık önüne gelene köşe başında çevirip 20-30 bin lira limitli kredi kartı veremiyorlar.
Son bir yılda alınan tedbirler Türkiye’yi büyük çapta batmaktan kurtardı. Ancak yine de batık oranı öyle küçümsenecek gibi değil. Borçlarını daha yüksek faiz vererek sürekli yeniden yapılandırma ile günü kurtaran ancak eninde sonunda icralık olacak kişi sayısı ise 4 milyona yakın. Yani borçla büyümenin faturası Türkiye’nin önüne bugün toplumsal bir sorun olarak çıkıyor.
Vatandaş bankalara artık düşman gözüyle bakıyor.
Kendisini icraya veren varını yoğunu elinden alan bankaları tefeci olarak görüp ona göre nefretinin boyutunu arttırıyor.
İşte bu nedenle çare için tıpkı son 10 yılda olduğu gibi para için kapısını çaldığı bankaya gidiyor.
Daha önce bir imza karşılığı aldığı parayı bu kez silah süsü verilmiş ya margarin ile ya da armut ile almaya çalışıyor.