Neden 30 Ekim değil de 29 Ekim?
Odatv’de yayınlanan “29 Ekim’e 29 Ekim’de verilen cevap: İngiliz intikamı” başlıklı yazıda önemli bir tarihi ayrıntı hatırlatıldı:
“Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, 16 Mayıs 1919 gecesi İngilizlere karşı yaktığı bağımsızlık meşalesi, 29 Ekim 1923'te cumhuriyetin ilanı ile taçlandı. İngiltere, buna cevabını tam bir yıl sonra yani 29 Ekim 1924'te verdi. (...) Milletler Cemiyeti, Ekim 1924'te olağanüstü toplandı. 29 Ekim'de ise Milletler Cemiyeti Konseyinde, Türkiye-Irak sınırı, Musul'u Irak'ta bırakacak biçimde saptandı. Musul vilayetinin kuzey sınırı Türkiye ile Irak arasında de facto sınır olarak belirlendi ve taraflardan askerlerini karşılıklı olarak ‘Brüksel Hattı’ adı verilen bu de facto sınırın gerisine çekmeleri istendi.”
***
Tarihi olayların belirli günlere denk getirilmesi tesadüf değil, bilinçli kararların sonucudur. Buna dair en büyük örnek Cumhuriyet’in 29 Ekim’de ilan edilmesidir.
Bir terör örgütünün başını 29 Ekim’de Meclis’te konuşturma önerilerinin zamanlaması da tesadüf değildir. Şimdilik sonuç alamadılar ama yine deneyecekler...
Bazı okurlar için tekrar olabilir ama yeni okurlar için yıllar önce yazdığım “29 Ekim tarihinin sembolik anlamı!”nı hatırlatmakta fayda var:
Cumhuriyet neden 29 Ekim'de ilan edilmiştir? Neden 28 Ekim veya 30 Ekim'de değil?
Atatürk'ün neden 29 Ekim tarihini seçtiğini, Fahrettin Altay Paşa, gazeteci Taylan Sorgun'a anlatmıştır.
Fahrettin Altay Paşa, 1925'te Ekim ayında Çankaya'da Atatürk'ün misafiri olduğunda konuyu sorar.
Atatürk, şu cevabı verir:
"Mütareke 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918'den bizim İzmir'e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükâfatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim'dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o devletler bunu anlamışlardır."
Atatürk bir an durup Fahrettin Paşa'ya bakar ve sonra elini masanın üzerine vurarak "Deyiniz ki bu tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür..."
Fahrettin Altay'ın "Ama bundan hiç bahsetmediniz" demesi üzerine, Atatürk, "Övünmek olur, övünmek benimle beraber mefkûreye inananların, milletin, ordunun hakkıdır" der.
***
Avrupa, 29 Ekim 1923’e 29 Ekim 2004’te de bir cevap verdi.
29 Ekim 2004'te Türk yıldızları Ankara semalarında gösteri yapar ve devlet erkânı resmi bayram kutlamalarında bulunurken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türk düşmanı Papa'nın heykeli altında Avrupa anayasasını imzaladı!
Avrupa, Atatürk'ten rövanşı böyle almaya çalıştı.
ABD Başkanı Barack Obama da 29 Ekim 2009 tarihinde, çalışma ziyareti için Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'ı ABD'ye davet etmişti! Ziyaret daha sonra 7 Aralık'a ertelenmişti..."
Peşmergelerin, 2014'te Türkiye üzerinden geçerek Aynel Arap'ta PKK'ya yardıma gitmeleri de 29 Ekim'deydi!
***
Bugün içte ve dışta Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürerek Türk Milleti’ni yıkmaya çalışanların hala anlayamadığı ama altından kalkmaya çalıştığı gerçek şu ki Atatürk, 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyeti ilan ederken, düşmana, “Biz sizden bir gün önce davrandık, fakat sizin haberiniz bile yoktu” mesajını verdi.
Onlar Atatürk’ü ve Türkleri çözmeye çalışırken, bütün projeleri yine çöpe atılacak...