Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Ne zaman uyanacaksınız?

Abdulfettah es-Sisi, Mısır'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi'yi kanlı bir darbe ile devirerek iş başına geldi. Bu darbeyi Suudlar finanse etti, İsrail açıktan destekledi, ABD ve AB ise memnuniyetle karşıladılar. (Türkiye'deki hain 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasından da aynı ülkeler üzülmüşlerdi.)

Sisi'nin yönetimindeki Mısır'da bir hafta önce 9 genç, Kahire İstinaf Cezaevi'nde asılarak idam edildi.

Bu idamların sıcaklığı ve acısı henüz Mısır'ın üzerinden kalkmadan Mısır'ın darbeci Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin ev sahipliğinde AB-Arap Birliği Zirvesi düzenlendi. Toplantının yüksek düzeyli katılımla gerçekleşmesi de bir kenara not edilmesi gereken ayrıntı olarak kayda geçti.

AB ya da ABD'yi ölçü alanlar

Bu durumu Türkiye medyası ve siyaseti "çifte standart", "iki yüzlülük", "samimiyetsizlik" vb. kavramlarla eleştirdiler. Mısır'daki idamlara karşı AB'nin sessiz kalması, çıkarları için Mısır'daki demokrasi ihlallerine göz yumması, demokrasi konusunda çifte standarda özellikle vurgu yaptılar.

Bir zamanlar AB'ye üyeliği neredeyse insan olmanın ölçüsü olarak alanlar, Türkiye'nin AB/ABD baskısı altında ancak demokrasi ve insan haklarına ulaşacağını savunuyorlardı. Bugün bu zevatın tamamı AB'nin ve ABD'nin çifte standartlı tutumundan şikayet etmektedir.

Biz bu ülkede "Avrupa Avrupa duy sesimizi" sloganlarını az duymadık. "İnsan hakları savunucusu Batı'nın Filistin konusunda sesi çıkmıyor" diye başlayan yazıları az okumadık. Bundan on yıl önce Türkiye'de kalkınma sorununu Gümrük Birliği'ne girme sorunu, uygarlaşma sorunu, AB sorunu, demokrasi ve insan hakları sorunu, TSK'nın ve yargının vesayetinden kurtulma sorunu olarak değerlendirenleri az görmedik.

AB ya da ABD'ye demokrasi, insan hakları ya da adalet konusunda sitem etmek olsa olsa cahil yanılgısı olur.

Dahası demokrasi, insan hakları konusunda AB ya da ABD'nin sempatisinin ölçü olarak alınması en büyük ahmaklıktır.

AB ya da ABD'ye demokrasi, insan hakları ya da adalet konusunda sitem etmek olsa olsa cahil yanılgısı olur.

Kendi sorununa başkalarının çözüm bulmasını bekleyen bir zihniyet bugün kalkmış AB'nin ya da ABD'nin darbeci Sisi'ye verdiği desteği eleştiriyor. Bir zamanlar bu AB, Türkiye'ye demokrasi dersi verirken "ev ödevi" olarak görenler bunu yapıyor. İlginç değil mi?

Demokrasi ithal edilemez. İnsan hakları uluslararası kuruluşların değil milletin millî talebi olursa daim olur.

Adam olmayı birilerinden beklemek Türkiye'deki egemen mantığın öğrenilmiş çaresizliği bağlamında geliştirdiği aşağılık kompleksidir. Bunların tavrı muhtaç olduğu kudreti kendisinde değil başkalarında arayanların tavrıdır.

AB ve ABD'nin son zamanlardaki tutumları birilerini sukutuhayale uğratmış gibidir. Halbuki AB/ABD hep aynıydı.

AB'li yetkililer "Kemalist devlet yıkılmalıdır, millî devlet ve millî egemenlikten feragat edilmelidir" dediğinde bunu şehvet duygusu içinde onaylayanların, bugün AB'nin çifte standardını eleştirmesinin kendisi çifte standarttır.

AB'nin resmî yetkilileri Türkiye'deki "terörün nedeni üniter devlet yapısı" dediğinde onları onaylamak için eğilip doğrulmaktan boynu bastona dönenlerin bugün, AB'nin Mısır'daki diktatörün karşısındaki tutumunu ikiyüzlü, insafsız, ayrılıkçı, ayrımcı, ırkçı olarak nitelemesi inandırıcı değildir.

İftiharla "Millî Görüş" gömleğini çıkardığını söyleyenler millî olmayan gömlek giymeye başlayınca geldikleri yer burası oluyor.

Bir kez daha yazalım: Emperyal güçlerin çıkarları söz konusu olduğunda kendilerini hiç bir ilkeyle, hiç bir insani ve ahlaki değerle bağlı hissetmezler. ABD'nin kafa kesen bir ülke olan Suudi Arabistan'ın veliaht Prens'inin Cemal Kaşıkçı'yı buharlaştırmasının üstünü örtmesinin nedeni işte budur. Çıkarlarına hizmet ettiği sürece bir ülkenin diktatörlükle yönetilmesi, onlarca insanı idam etmesi emperyal güçler için sorun değildir.

Gerçekler orta yerde siz ne zaman uyanacaksınız?

Yazarın Diğer Yazıları