Ne olduğunun farkında mıyız?
Karşı karşıya bulunduğumuz en büyük tehlike olan bölücülük ve onun bir vasıtası olan terörizm konusunda çeşitli başlıklar altında defalarca düşüncelerimi paylaşmaya çalıştım. Ancak bu konunun doğru algılanamamasından dolayı hatalı uygulamaların devam ettiğini gördüğümden, bazı gerçeklerin bir kere daha hatırlatılmasının gerekli olduğu kanaatine vardım.
Terörün bir siyasi amacı vardır. Bu amaç, hedefindeki devletin kendi istediği şekilde siyasi dönüşüme uğratılmasıdır. Terörizmle mücadele bir güvenlik konusudur. Terör örgütü ve onun siyasi uzantıları, isteklerini güvenlik konusu dışına çıkarıp, siyasal alanda tartışılır, müzakere edilir bir duruma sokmak ve meşrulaştırmak ister.
Terör, şiddet yoluyla halkı korkutarak sahipsiz kaldıkları inancını yaratmaya çalışır. Toplumda mağdur olma duygusu yaratmayı düşünür. Korku üzerinden toplumla ilişki kurarak güç kazanmayı, siyasi bir aktör haline gelmeyi, toplumu ve devleti yıldırarak siyasi iradeyi kırmayı, toplumun siyasal birliktelik ve ulus olma bilincini zayıflatmayı, bu yolla siyasi yapıyı dönüştürmeyi hedefler.
Terörizmin başlıca yöntemi, korku, şiddet, baskı, acıma duygusu yaratarak toplumun değerlerini ve düşüncelerini işlemez hale getirmektir. Toplumun daha az düşünmesini sağlamaya ve anayasayla belirlenmiş devlet yapısının yanlış olduğunu iknaya çalışır. Sorunun güvenlik yöntemleriyle çözümlenemeyeceğini, siyasal, sosyal ve kültürel adımlar gerektiğini psikolojik operasyonlarla işleyerek benimsetmeye gayret eder.
Diğer ülkelerin olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin de kuruluş felsefesi vardır. Bu felsefe ulus-devlet anlayışına dayanır. Ulus-devlet anlayışı bir kavramdır. Bu kavramda, din, ırk, mezhep gibi düşüncelerin ötesinde kader birliği duygusu ve siyasal birliktelik esastır. Terör özellikle Türkiye Cumhuriyeti gibi modern bir ulus devlette, etnik yapılanmalara sempati yaratmaya ve toplumun siyasal birliktelik iradesini kırmaya çalışır. Dolayısı ile hedef, devletin kurucu irade ve felsefesinin yok edilmesidir. Bu konu özellikle anayasa değişikliği talebi ile ön plana çıkar.
Devletin, yapacağı mücadelede mutlaka kurucu felsefeyi göz önünde tutması ve bundan taviz vermemesi, devletin anayasal sisteminin, kurumlarının, ideolojik ve tarihi temellerinin de korunması önem arz etmektedir. Mücadele, sadece terör örgütüne karşı değil, onun fikirlerini benimseyenlere, destekçilerine, sempatizanlarına karşı yürütülmeli, topyekûn bölücü düşünce, siyaset ve faaliyetlere karşı da icra edilmelidir. Hiçbir şekilde devletin hata yaptığı düşüncesine itibar edilmemelidir. Böyle bir yaklaşım, terörizmin gerçekleştirmeye çalıştığı siyasal yapıyı meşrulaştırmış olur.
Bu gerçekler dikkate alınarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölücülükle mücadeleyi esas alması, terörle mücadeleyi bunun bir vasıtası olarak görmesi gerekir. Bölücülükle mücadelenin yolu da, bunun siyasetini yapanlardan, bunu savunan sivil toplum örgütlerinden, medya vasıtasıyla propagandasını yapanlardan, destekçilerinden, sempatizanlarından ve bunun vasıtası olan terör örgütü ile mücadeleden geçer. Bu kapsamda İmralı’yla, Kandil’le, aracı ülke ve kurumlar vasıtasıyla yurtdışında yapılan görüşmeler hatadır. Beklentilerin karşılanamayacağı anlaşıldığında terör tırmanır.
Yukarıdaki gerçekler dikkate alındığında, terör örgütü ile mücadele ederken, siyasetle müzakerenin yanlış bir strateji olduğu değerlendirilmektedir. Müzakere edilecek siyaset, gücünü terörden alacağı için terör tırmanır. Bölücülerin isteklerinde çıtayı yüksekte tutmaları için, terör vasıtasıyla ses getirmeye çalışacağı bilinmelidir.
Bölücülükle mücadelede, bunun dayanağı olan terör örgütünün askeri alanda mutlak olarak etkisiz hale getirilmesi esastır. Devlet otoritesinin tam sağlanamaması halinde, bölge halkının çaresizlikten terör örgütünün isteklerinin aksine hareket etmesi ve tepki göstermesi zordur. Mücadeleyi yapacak TSK başta olmak üzere, güvenlik güçlerinin moral açısından güçlendirilmesi, siyasi kararlılığın yanında siyasi ve hukuki olarak da desteklenmesi gerekmektedir.
Önümüzdeki dönemde başlayacak olan anayasa görüşmelerinde, belirttiğim gerçeklerden hareketle, bölücülerin amaçları bilinmeli ve görüşmelerde bölücülerin isteklerinden uzaklaşıldığında terörün devam edeceği dikkate alınmalıdır. Yeni bir anayasa yapılması vatandaşın öncelikli konusu değildir. Yeni bir anayasanın yapılmasını, kimin ne maksatla gündeme getirdiği iyi düşünülmelidir. Türk Milletinin olayları sağlıklı bir şekilde değerlendirip ne olduğunun farkına varması ve esas olarak buna tepki göstermesi beklenir.