Ne oldu şimdi milli istihbarat?
Dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Emre Taner, kurumun 80’inci kuruluş yıldönümü dolayısıyla 2007’de bir mesaj yayınlamıştı.
Taner, “Türkiye, kendisini olayların akışına bırakma ya da ’bekle-gör-tavır al’taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir. Yalnız savunma pozisyonunda olmak kabul edilemez” diyordu. İşte o gün bugündür, Türkiye, “komşularla sıfır sorun” politikası ile yola çıktı, Irak ve Suriye ile savaş durumuna geldiği gibi Suriye’de bir Kürt devleti daha doğmasına ebelik yaptı!
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin ifade ettiği gibi
“Türkiye, güneyden fiili olarak Suriye ve Irak gibi devletlerle sınırı olan ülke olmaktan çıkmıştır..”
Ve CHP’li Metin Feyzioğlu’nun hatırlattığı gibi Rusya bile Türkiye’yi resmi yayın organları üzerinden “Suriye bölündüğü gün Kuzey Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti kurulacak” diye iki sene önce uyarmıştı.
***
Biz 2007’de soruyorduk:
“Türkiye’nin kendi stratejisi var mı? Türkiye’nin Başbakanı, ABD, İngiltere ve İsrail’in ortak stratejisi olan Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eş başkanlığına atandığını iftiharla anlatıyor!
MİT Müsteşarı Taner, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Orta Asya’da, Başbakan’ın emriyle bu projenin istihbarat görevlerini mi yapacak, yoksa direnecek mi?
ABD Türk kamuoyunu ikna etmek için bazı gazete genel yayın yönetmenleri ve köşe yazarlarına, bir Türk tarihçisini kullanarak Osmanlıcılık dersi verdirdi. AKP hükümeti, federasyonun yasal alt yapısını da bir-iki eksiğiyle tamamladı. Özal dönemindeki gibi bir Türk-Kürt federasyonu mu tasarlanıyor? Irak’ın kuzeyinde kurulan devlet bir Kürt devleti midir, yoksa İsrail’in uzantısı mıdır? Bu devlet himaye altına alınırsa Türkiye, İsrail ile ortak devlet mi kurmuş olacaktır? Bu arada İsrail ile birlikte Doğu Akdeniz Birliği kuracağını 2002 seçim bildirgesi ile açıklayan bir partimiz de vardır! Büyük İsrail, Türkiye ile birlikte mi kurulacak? Bu projeler hakkında MİT ne düşünüyor?”
***
Aslında Türkiye’nin milli devlet yapısına en büyük tehdit devletin kendi kurumlarını yöneten kişilerden gelmektedir. Federasyon tartışması ve “Türk dediğin nedir ki?” lafları ile milli devlet yapısını sarsmaya başlayan Turgut Özal, bu ülkenin Cumhurbaşkanı idi. Milli devletin temeli olan Türk kimliğini değiştirmeye çalışan Tayyip Erdoğan, halen Başbakandır ve Cumhurbaşkanı olmaya hazırlanmaktadır.
Türkiye’yi etnik ve dini ayırımlarla bölmek isteyen Avrupa Birliği’ne giriş, devlet politikası olarak ilan edilmiştir!
Bankalarını, madenlerini, haberleşme ve enerji sistemlerini Rio Tinto ve Citibank’a ve İngiliz İstihbarat Servisi MI6’ya devreden, en büyük müttefiki olan ABD’nin subayları tarafından NATO seminerinde parçalanmış haritaları gösterilen bir ülke, komşularıyla ilgili olarak bağımsız politika sürdürebilir mi?
Üstelik devleti ele geçiren iktidar ve yandaşları, açıkça ulus devletin Anayasal, kültürel dayanaklarını ve Atatürk’ü yerden yere vuruyor. Bizzat Başbakan tarafından Dersim tartışması, Menemen’deki yobaz ayaklanmasına bile sahip çıkılması gibi toplumsal psikanalizm yöntemleri ile insanların milli kimlikten soğutulması planı uygulanıyor. İşte bütün bunlar, Türkiye’nin değil, Türkiye’deki iktidarı kullanan ABD ve İngiltere’nin ortak projeleridir..
***
Türkiye’nin yönetiminde Amerikan aklı var, İngiliz aklı var, İsrail aklı var. Türk’ün aklı bakalım ne zaman yerine gelecek?
Demek ki Türk istihbaratı, Türk aklını üretememiş ve iktidarları doğru bilgilendirmemiştir. İktidarlar doğru bilgilendirilmiş olsalardı, isteseler de bugüne kadar yaptıkları haktaları yapamazlardı. Tabii kendi iktidarlarını ayakta tutmak için, istihbarat diye sipariş görüş almışlardır. Amerikan-İngiliz görüşü almışlardır.
Yoksa devletin elinde her türlü milli istihbarat vardır!