Nasıl ve neden sömürüldük?

Küreselleşme sürecine kadar, bir ülkenin diğer bir ülkeyi sömürmesi, fiili müdahale ile veya verilen imtiyazlarla olurdu. Söz gelimi, Osmanlı önce Fransızlara, sonra başkalarına kapitülasyon imtiyazı verdi. Son zamanlarında Osmanlı, borçlarına karşılık alacaklı ülkelerin vergi gelirlerimize el koymasına izin verdi.

Bugün ise küreselleşme, sömürünün şeklini değiştirdi. Küreselleşme sürecinde gelişmiş ülkelerin küreselleşme ve sermayenin serbest dolaşmasına gösterdikleri dikkat, gelişmekte olan ülkelerden kaynak transfer etmek içindir. Bu nedenle artık fiili müdahale yok. IMF aracı var. Bu araç yoluyla dikte ettirilen politikalar var. Temsilcileri var.

İnternette, ABD’li bankacı Rockefeller’e atfedilerek, ABD’nin Türkiye’yi nasıl sömürdüğünün bir hikâyesi yayınlanmış. Aslında, Rockefeller’in söylemesine gerek yok... 2001 krizinde IMF’nin Türkiye için hazırlattığı programda yer alan, dalgalı kur politikası ve bu politikanın bir tamamlayıcısı olan düşük kur politikası, kontrolsüz kur hareketleri ve sıcak para tuzağı, devlet altyapılarının özelleştirme yöntemi, hepsi sömürünün etkili birer aracı olarak çalıştı.

Bu yolla Türkiye, küreselleşmeden ve küreselleşme politikalarından dolayı dünyada en fazla kan kaybeden ülke oldu.

Bu sömürü düzeni ile Türkiye:

Kapitülasyonlardan daha fazla kaynak kaybetti.

Düyunu Umumiye İdaresi’nden daha fazla devlet zafiyete uğradı ve dejenere edildi.

Bu kayıplar, teorik düzeyde veya tahmin şeklinde değil, gözle görünen ve elle tutulan kayıplardır.

1) Yeni kapitülasyonlar nedeniyle kaynak kaybı:

a) 2002 yılından bugüne kadar, geçen 13.5 yılda Türkiye, 610 milyar 667 milyon dolar dış ticaret açığı verdi. 468 milyar 709 milyon dolar cari açık verdi. (Aşağıdaki tablo)

1-052.jpg

b) Türkiye’nin 2003 yılında 129 milyar dolar olan dış borçları bugün 410 milyar dolara yükseldi.

c) Dünyada dış kredi faiz oranları en fazla yüzde 2-3 iken biz 6-7 faizle dış borç alıyoruz.

d) Devletin kârlı altyapı işletmeleri ve tekelleri, yerli ve yabancı özel sektöre satıldı. Bankaların yarısı yabancı spekülatif yabancı sermayeye satıldı. Bu nedenle yılda yaklaşık 10 milyar dolar kâr transferi ve kaynak çıkışı oluyor. Söz konusu yabancı firmalar birkaç yılda getirdiklerinden çok daha fazla kaynak götürmektedirler..

2) Düyunu Umumiye’den fazla devlet zafiyeti:

a) IMF ile stand-by düzenlemesinde, “Yolsuzlukların takibi ve önlenmesi; Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Maliye Bakanlığı müfettişleri ve Dünya Bankası uzmanlarının iş birliği ile yapılacaktır” deniliyordu. O yıllarda Dünya Bankası yolsuzluk raporları hazırladı.

b) 6 yıl IMF, bütçe, vergi, borç gibi mali konularda mutlak söz sahibi oldu ve birçok mali konu IMF nin iznine bağlandı.

c) ABD’nin kredi şartlarında, siyasi ve askeri karşılıklar yer aldı. (Irak işgali öncesi dış yardım ve kredide yer aldığı gib.)

d) Suudilere ve diğer Arap ülkelerine ve bu ülkelerdeki bazılarına verilen avantajlar, 2009 öncesi basında tartışıldı.

Yazarın Diğer Yazıları